Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Eleştiriler ve zorlu geçiş süreci | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Muhalif bir ortamda herhangi bir çalışmanın reklamını yapmak kolay değildir. Bundan daha zoru da bizi iyi tanıyan ve bu milletin değişmesinin imkânsız olduğunu düşünen şüpheli insanları ikna etmektir.

Yurtdışında farklı ekonomi, medya ve siyasi çevrelerle konuşulduğunda bu, Suudi Arabistan’daki değişim ve geçiş sürecinin karşı karşıya kaldığı bir durumdur.

Şüphelerini ifade etmek ve hükümlerini ortaya koymak için insanların belirlenen zamanın gelmesini beklememeleri normaldir. Çünkü şurada veya buradaki birçok tecrübeden dolayı o insanlar, ard arda başarısız deneyimleri gördüler. Haklılar. Çünkü hüküm, daima sonuca göre verilir. Bir vizyona göre kararlı bir şekilde yapılan çalışma, gerçekleştiği zaman kendi reklamını kendisi yapar. Dolayısıyla bu durum, anlayış göstermemiz ve kabullenmemiz gereken bir şeydir.

Düşünce kuruluşlarındaki analistlerin ve editörlerin şüphesini ve medyanın rolünü anlıyorum. Çünkü gelişmekte olan ülkelerdeki kalkınma ve gelişimle ilgili projelerinin çoğu bir arpa boyu yol alamıyor. Genellikle bu projeler, resmi törenler ya da seçim kutlamaları şeklinde başlayıp sonuçta kurgu romanları gibi edebî çalışmalara dönüşüyor. Güney Kore ve Singapur gibi başarılı modeller az bulunuyor. Bunun için bu modeller, nadir ve örnek durum olarak kalmaya devam ediyor. Diğerleri ise kendilerini kanıtlamak için sıralarını bekliyor.

Suudi Arabistan’ın projesinde halkının inanmasına ihtiyaç duyan büyük vaatler ve şaşırtıcı fikirler bulunuyor. Yurtdışındaki insanlar, bu projeye inanmadılar. Proje, gerçekleşene kadar söz konusu projeyi şüpheyle yaklaşılan bir vaat olarak addettiler. Önemli değil. Yurtdışındaki medya, doğası gereği şüphecidir. Suudi Arabistan gibi ya da Ortadoğu’da diğer herhangi bir ülkenin yakın geçmişinden kurtulup hakkında bilinenlerin aksine yaratıcı, çalışkan ve üretken yeni bir ülkeye dönüşmesine medyanın ikna olması kolay değildir. Geçiş süreci ve gelişmenin meşakkatli bir görev olduğu şüpheleri artırdığı varsayılabilir; ancak bu durum, imkânsız değildir.

Destek ve yardımlar olmaksızın gerçek fiyatların düzenlenmesiyle ilgili yeni kararlar kolay değil. Çok az kimse, hükümetin bu konuda siyasi olarak risk almaya hazır olduğuna inanıyordu. Fakat hükümet, bunu yaptı. Aslında destek politikaları, geçici bir ihtiyaç olabilir. Bu politikalar, sürekli devam ettiği zaman ekonomiye zarar verir. Geçmişte olağanüstü durumları düzeltmek için kolay siyasi çözümler vardı. Hala devam ediyor ve hükümet bunları değiştirmeye cesaret etmiyor. Hükümete bağlı olmayan sağlık politikaları, daha yüksek gelirler ve daha büyük iş imkânları meydana getirebilir. Böylece risklere daha az maruz kalır. Bu seviyeye gelmek için engebeli bir yolda yürümeyi göze almak gerekiyor. İşte bu, çoğu analist ve gazetecinin ekonomik düzenlemelerle ilgili tezlerden şüphelenmesine yol açarak “Gerçekten yolun sonuna kadar gidebilecek misiniz? Sosyal, ekonomik ve siyasi risklere tahammül edebilecek misiniz?” gibi sorular sormasına neden oluyor.

Siyasetçilerin tatil ve destek gibi şeylerle vatandaşlarını ikna etmeye çalıştıkları görülüyor. Fakat bu, siyasetçiler için faydalı bir şey değildir. Çünkü karanlık bir gün geldiği zaman karar alıcılar, iş, maaş ve hizmet sağlayamayacaklar. Bu, bir teori ya da karamsar bir düşünce değildir. Bunlar değişmediği sürece içinde bulunduğumuz durumlardan çıkarabileceğimiz gerçekler bu şekildedir.

Temel ticari malların fiyatlarını desteklemeyi bırakmak, bugün çoğu kimsenin razı olacağı bir şey değildir. Fakat fiyat desteğini kaldırmak, bunu istemeyenlerin eninde sonunda karşı karşıya kalacağı bir durumdur. Petrol fiyatları ve bununla beraber hükümet gelirleri yükselse bile destek ve tek gelir kaynağına sahip ekonomi politikalarına geri dönmek vatandaşların yararına değildir ve ülkenin geleceğine hizmet etmez. Amaç, hem petrol gelirlerine hem de hükümet desteğine daha az miktarda itimat ederek gelecek nesilleri çalkantılardan koruyacak gerçek bir ekonomi inşa etmektir.

Güneşin altında bir yerimiz olmalı. Dünya, sadece üstün devletlere saygı gösteriyor. Bu devletler kendilerini kanıtladıkları, başarılı ve dik bir şekilde durup haklarındaki görüşlere daha az önem verdikleri zaman medya, alaycı tutumundan vazgeçecektir.

Şüpheci ekonomistler, bu fikirlerin toplumumuzla uyuşmadığını ve petrol gelirleri üzerine kurulan bir ortamda bunların gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını düşünüyorlar. Aynı şekilde biz, onların bu şüphelerine de anlayış gösterebiliriz. Değişim zor. Çünkü değişimin büyük bir bölümü, sadece modern şehirler inşa etmeye ve gelişmiş teknolojileri ithal etmeye değil; aynı zamanda bireyi ve toplumu geliştirmeye dayanıyor. Eğitim ve öğretimin değişmeye ve bununla birlikte yeni anlayışların yerleştirilmeye ihtiyaç duyulduğunu biliyoruz. Yeni anlayışların yerleştirilmesi, tahmin ettiğimizden de zordur.

Son hedef ise, kaderi piyasa dalgalanmalarını ve teknik gelişmeleri kontrol edenlerin elinde olan tek bir gelir kaynağına bağımlı olarak yaşayan hükümete tabi toplumu içinde yaşadığı ipek kozasından çıkartmaktır.

İşte bu, belirlenen zaman süresinin 12 yıl olduğu geçiş sürecidir. Bu süreci, her iki tarafın sorumluluk ve kararlılığını gerektiren olağanüstü bir durum olarak addedebiliriz.