Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya naklini sağlayacak TürkAkım projesinin deniz kısmının tamamlanması vesilesiyle önceki gün İstanbul’da düzenlenen açılış töreninde bir araya geldi.
Türkiye Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından yapılan açıklamaya göre iki liderin açılış sonrası gerçekleştirdiği görüşmelerde Suriye’de kurulacak Anayasa Komisyonu ve İdlib’deki son gelişmelerin değerlendirildiği bildirildi.
Suriye’de anayasa komisyonu kurulmasına ilişkin Rusya ve Türkiye heyetlerinin geçen cuma günü Ankara’da gerçekleştirdiği toplantılarda herhangi bir gelişme kaydedilememişti.
Komisyonun kurulması için oluşturulan üç listeden ikisi Astana garantörleri (Türkiye-İran-Rusya) tarafından daha önce kabul edilmişti. Bu listelerden biri rejimin, diğeri de muhaliflerin önerdiği isimleri taşıyor. Fakat anayasa komisyonu noktasında taraflar arasındaki sorunun bağımsızlara ve sivil toplum kuruluşlarına ayrılan üçüncü listede isim dağılımındaki oranlardan kaynaklandığı belirtiliyor. Üç listedeki isimlerin çalışmalarına İsviçre’nin Cenevre şehrinde başlayacağı tahmin ediliyor.
Geçen ekim ayının sonlarında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in katılımıyla İstanbul’da düzenlenen Suriye konulu zirvede anayasa komisyonunun yılbaşından önce kurulması çağrısında bulunulmuştu.
Türk basınında çıkan haberlere göre 1 saat 15 dakika süren Erdoğan – Putin görüşmesinde Suriyeli tutukluların durumunun da ele alındığı belirtildi. Astana sürecinde oluşturulan çalışma grubu bu konuyu görüşmek üzere gerçekleştirdikleri toplantıların dördüncüsünü 11 Ekim’de İran’ın başkenti Tahran’da düzenlemişti. Ancak herhangi bir ilerleme kaydedilememişti.
Kazakistan Dışişleri Bakanı Kayrat Abdrahmanov, önceki gün yaptığı açıklamada, garantör ülkeler Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye konulu 11. Astana toplantısını 28-29 Kasım’da yapma konusunda anlaştıklarını duyurdu.
Toplantının geleneksel olarak garantör ülkeler, Esed rejimi ve askeri muhalefetin katılımıyla gerçekleşmesinin planlandığını kaydeden Abdrahmanov, görüşmelere gözlemci olarak Birleşmiş Milletler (BM) ve Ürdün temsilcilerinin de davet edildiğini dile getirdi.
Astana’da bir önceki turda yapılan görüşmeler kapsamında çatışmaların en yoğun olduğu alanların “Gerginliği Azaltma Bölgesi” ilan edilmesi, bölgedeki çatışmaların geçici bir süreliğine azalmasında rol oynadı.
Gelişmelerle eş zamanlı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), pazar akşamı Fırat’ın doğusundaki YPG mevzilerini hedef aldı. Operasyonda YPG saflarında ölü ve yaralıların olduğu bildirildi.
Konuya ilişkin aktarılan bilgilere göre TSK’ya bağlı topçu birlikleri, Rakka’nın kuzeyindeki Tel Abyad Sınır Kapısı tarafından yaklaşmakta olan YPG’ye ait askeri aracı imha ederken, aracın içindeki kişilerin öldüğü belirtildi. Aynı şekilde topçu birliklerinin Rakka’nın kuzeyinde Suluk kasabasındaki YPG askeri gözlem noktasını hedef aldığı saldırıda YPG’li unsurlardan 1’inin öldürüldüğü, 5’inin de yaralandığı aktarıldı.
Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik askeri operasyon sinyalini vermesiyle eş zamanlı olarak Türk topçu birlikleri belirli aralıklarla YPG mevzilerini hedef alıyor. YPG güçleri, ABD liderliğindeki DEAŞ’a Karşı Uluslararası Koalisyon’da yer alan Suriye Demokratik Güçleri’nin ana omurgasını oluşturuyor.
Türkiye’nin son olarak düzenlediği top atışlarının ardından ABD askerleri ile SDG birlikleri tansiyonu düşürmek için bölgede ortak devriye görevine çıktı. Fakat devriye görevine karşı çıkan Ankara, bunun “kabul edilemez olduğunu” belirterek tepki gösterdi.
SDG, Fırat’ın doğusundaki birliklerine yönelik askeri operasyon düzenlemesi halinde Türkiye’yi savaşla tehdit etti.
DEAŞ’a Karşı Uluslararası Koalisyon heyeti, iki gün önce Kürt güçlerinin kontrolündeki Ras Al Ayn bölgesini ziyaret etti. SDG’li yetkili Şervan Kamışlı, ziyaret sırasında, Türk birliklerinin Fırat’ın doğusuna girmesinin kendileri için “ölüm kalım meselesi” olduğunu söyledi.
Suriye’den yayın yapan Hawar Haber Ajansı’nın (ANHA) dünkü haberine göre Kamışlı, “Türkiye, herhangi bir bölgede toprağımıza bir karış dahi girerse geniş çaplı savaş başlatırız” dedi.
SDG’nin bölge güvenliğinden sorumlu olduğunu belirten Kamışlı, Türkiye ile savaşmak istemediklerini ancak Türkiye’den kendilerine karşı operasyon düzenlenmesi halinde herkesin savaşa hazırlıklı olduğunu söyledi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da Türkiye’nin ABD’li askerlerin “teröristlerle” bir araya geldiği görüntülerin bir daha tekrarlanmaması konusunda ABD tarafını uyardığını belirtti.
Kanada’daki temasları kapsamında ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford ile bir araya gelen Milli Savunma Bakanı Akar, ABD’ye YPG’ye verdiği desteği kesmesi mesajını verdi.
ABD’nin Türkiye’nin YPG’ye karşı tutumunu anlamakta zorlandığını ifade eden Akar, ülkesi ile ABD arasındaki iki esas sorunun Washington’ın YPG’yi silahlandırılması ve Fethullah Gülen’in iadesi olduğunu kaydetti.
Son dönemde ABD ile Türkiye arasında yumuşayan ilişkilere dikkati çeken Akar, iki ülkenin arasında çizilen yol haritası doğrultusunda Münbiç’teki ortak devriye görevinin sürdüğünü aktardı.
Akar açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“YPG meselesi bizim için çok önemli. Amerikalı dostlarımız bizim bu konudaki pozisyonumuzu anlamakta biraz zorluk çekiyor. Biz terör örgütleri PKK, YPG, DEAŞ, FETÖ ve El Kaide arasında bir fark olmadığını söylüyoruz. Bunların hepsi terörist, hepsi bir ölçüde halkımıza ve güvenlik güçlerimize zarar veriyor. Biz bunların hepsine karşıyız. Dostlarımızın, ABD’nin onlarca, binlerce kamyon dolusu, uçak dolusu silah, cephane ve çeşitli ekipmanları bu terör örgütlerine, YPG’ye göndermesini anlamak bizim için Türk halkı için ve Türk basını için gerçekten zor.”