Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Esed’in yönetimde kalması İran’ın Suriye’den çıkmasına bağlı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Hamaney ve Esed rejimleri, iki hedefi birlikte gerçekleştirmeye çalışıyorlar: Şam rejiminin olduğu gibi kalması, İran’ın Suriye’deki askeri, istihbari ve milis varlığının devam etmesiyle birlikte müzakere. Öte yandan ABD’nin son önerisi ise bu amacın tersi yöndedir: Esed rejiminin kalması, Suriye’deki İran varlığını bitirmeye bağlı olarak geriye kalan konularda müzakere yapılabilir.

Fakat seyahatler ve açıklamalar, ABD’ye bağlı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Münbiç’ten çıkması (ki bu, hem Şam hem de Türkiye’nin isteğidir) karşılığında İran ve İran’a bağlı milislerin Suriye, Ürdün ve İsrail üçgenin olduğu Dera savaşlarına girmekten vazgeçmesi yönündeki beklentileri azaltıyor. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, İran güçlerinin Dera’daki varlığının engellenmesinden önce ABD’nin Münbiç’ten çıkmasının temel konu olduğunu söylemişti. Daha sonra Şam’ın, General Kasım Süleymani’ye bağlı güçlerin Dera’nın dışında İsrail sınırından 20 km uzaklıkta kalması karşılığında ABD’nin Fırat Nehri’nin doğusundaki varlığına razı olacağı hususunda müzakere yapması uzak bir ihtimal değil. İran’ın istediği de bu. Bu şekilde Suriye, uluslararası toplumun rızasıyla İran’ın varlığını meşrulaştıracak. Bugün işgalci İran güçleri, Lübnan’da 1970’lerdeki Suriye güçleri gibi olacak: Arap Birliği ve Lübnan hükümetinin onayıyla işgal!

Müzakerelerin asıl mecrasından sapabileceği endişesinden dolayı Esed rejimi, kendi varlığıyla İranlıların varlığı arasında bir seçim yapmalı. İkisi bir arada mümkün değil.

Bazıları, “Böyle bir şartı dikte etmeye kimin hakkı var ve neden?” diye sorabilir.

Müttefiklerinin yardımıyla elde ettiği son başarılarına rağmen Suriye rejiminin durumu, istediği şeyi dikte etmeye müsaade etmiyor. Sonra bu başarılar, İsrail’in saldırılarının ardından büyük bir kayba dönüştü. Suriye rejiminin İran’ın çıkışını reddetmesi, uluslararası olarak kendisinin kabul edilmemesi demektir. Bu da rejimi, yeniden tehlikeye sokacaktır. Amerikalılar, Şam rejimine İranlıların Suriye’den çıkmasını istediğini resmi olarak belirtmesi karşılığında yönetimde kalma fırsatını tanımak istiyorlar. ABD’nin 12 şartından birisinin de Tahran’ın askeri olarak Suriye’den çekilmesi olduğunu unutmamalıyız. Uzun projelerini sona erdireceğinden dolayı İranlıların Suriye’den çıkışı kolay olmayacak. İran’ın en önemli dış politika projelerinden birisi, Suriye üzerinde hegemonya kurmak ve bölgeyi buradan tehdit ederek nüfuzunu artırmaktır.

Yine İranlıların Suriye’den çıkarılması şartında, kararlarını Tahran’ın dayatmalarına bağlı kalmadan alıp alamadığı konusunda Şam rejiminin egemenliğiyle ilgili bir sınav söz konusu. Esed rejimi, iki kıskaç arasında bulunuyor: Bir yandan İranlıların, Hizbullah’ın ve diğer milislerin Suriye’den çıkışı, rejimin gücünü zayıflatacak ve belki de bu güç yok olacak. Diğer yandan İranlıların Suriye’de kalması, rejimin Tahran’ın elinde kuklaya dönüşmesi anlamına geliyor. Suriye rejimi, İranlıların kalması halinde durumların ne boyuta ulaşacağını biliyor. İranlılar, baba Esed’i, oğlunu ve Lübnan’ı dönüştürdükleri gibi Suriye’yi de İsrail’le çatışma sahnesine dönüştürecekler. Lübnan gibi Suriye de Tahran vasıtasıyla yönetilen bir ülke haline gelecek. Öyle ki Tahran, düşmanlarına yani Amerikalılara, İsraillilere, belki de Türklere ve diğerlerine karşı Suriye’yi gelecekte dolaylı savaşlarında kullanacak.

Tahran ve Şam rejimlerinin açıklamaları bir kenara bırakıldığında Suriye’de İran ve İran’a bağlı milislerin askeri varlığına küçük bir alanda dahi izin vermek, gerginliğe ve gelecek savaşlara neden olacaktır. İran’ın askeri varlığına belirli bölgelerde müsaade etmek gibi kısmi çözümler, muhtemelen zamanla birlikte nihai bir çözüme dönüşecektir.