Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Eşitlik ilkesi çerçevesinde Suudi Arabistan ve ABD ilişkileri | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

ABD Başkanı Donald Trump, 2016’daki seçim kampanyası sırasında seçmenlerin duygularına hitap eden açıklamalardan oluşan bir dizi konuşmayla birçok eyalette miting düzenledi.

Konuşmalarında eleştirmediği ya da hedef almadığı ülke kalmadı.

Ülkesinin müttefikleri olan ülkeleri bile birer birer hedef aldı.

Tabi ki Suudi Arabistan da bu ülkeler arasındaydı.

Petrol fiyatları gibi ABD vatandaşlarının ilgisini çeken konulara yatırım yapan Trump, ülkesinin koruduğunu iddia ettiği ülkelerden bunu maddi olarak karşılamalarını talep etti.

Bu ülkeler ilişkilerin hesabına vatandaşlara daha fazla iş olanakları sağlama vaadinde bulundu.

Doğrusu seçmenlerin oylarını kazanmak için bundan daha iyi vaatlerde bulunulamazdı.

Petrol fiyatlarını düşürmek ve ülkeye daha çok para girişi sağlamak!

Seçmenler için bunlardan daha cazip vaatler olabilir mi?

Ardından Donald Trump seçimleri kazanıp iki yıl önce Beyaz Saray’a yerleştiğinde seçim kampanyası sırasında benimsediği açıklamalar ve tutumlar 180 derece değişti.

Örneğin seçimlerden sonra ilk ziyaretini Suudi Arabistan’a gerçekleştirdi.

İran karşıtı stratejisinde Suudi Arabistan’ın tutumunu benimsedi.

DAEŞ karşıtı koalisyonda diğer 50 ülke ile birlikte Suudi Arabsitan ile de birlikte çalıştı ve çok başarılı bir performans gösterdiler.

Ekonomik, askeri ve siyasi alandaki işbirliğinin iki tarafa da birçok kazanımı oldu.

Trump, Suudi Arabistan ile ilgili seçim vaatlerini hayata geçirmedi ta ki ABD ara seçimleri yaklaşana kadar.

Trump yine konuşmalarında en sevdiği üslubu kullanmaya başlayarak eski alışkanlığına döndü.

Ama o artık bir aday değil bir Başkan!

Dolayısıyla seçmen oylarını kazanabilmesi eskisi kadar kolay olmayacak.

Bu nedenle varsın istediği kadar Güney Kore, Japonya, Almanya ve diğer müttefik ülkeler gibi Suudi Arabistan’ı da seçim mitinglerinin önemli bir malzeme olarak kullansın.

Zira tüm bunlara rağmen pratikte, ABD yönetiminin müttefikleri ile ilgili tutumunda neredeyse hiçbir değişiklik yok.

Değişen tek şey, vatandaşlarına heyecanlı ve ilginç açıklamalarda bulunmayı seven bir ABD başkanının varlığı. Ama açıklamalarında bizzat hedef aldığı müttefikler ile ilgili herhangi bir politika ya da pozisyon değişikliği yok.

Elbette eski ABD Başkanı Barack Obama’nın iki dönemlik başkanlığı sırasında ABD-Suudi Arabistan ilişkileri, şimdiki ABD başkanı Donald Trump dönemindeki ilişkiler ile kıyas kabul etmez.

Obama yönetimde kaldığı sekiz yıl boyunca Suudi Arabistan ve bölge ülkelerinin ajandasına muhalif bir politika takip etmekte ısrar etti.

Bu nedenle ABD stratejisinde herhangi bir ilerleme kaydetmekte başarısız oldu.

Trump ise yönetime geldiğinde neredeyse aynı olacak derecede Suudi Arabistan’ın ajandasına yakın bir politika benimsedi.

Müttefiğinin başarısı büyük ölçüde ona dayandı.

Bloomberg’e konuşan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın açık bir şekilde ortaya koyduğu denklem de budur.

Trump’ın Riyad’ın bu korumanın bedelini ödemeyi kabul ettiğine yönelik açıklamalarına ABD’nin müttefiği bir ülkeden ilk defa bu kadar sert ve güçlü bir karşılık geldi.

Veliaht Prens açıklamasında: “Güvenliğimiz karşılığında herhangi bir bedel ödemeyeceğiz” dedi.

Elbette ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinde bir gerginlik veya zayıflama yaşandığını söylemek mümkün değildir.

Her ne kadar bunu ümit eden ve bunun için çalışan birçok ülke ve taraflar olsa da.

Olay Suudi Arabistan’ın müttefiği ile eşitlik ilkesinde ilşikiler yürütmeye çalışmasından ibarettir.

Bazen müttefiği kendi siyaseti ile çelişen bir açıklama yaptığında onu düzeltmekten ve gerçeği açığa çıkarmaktan kaçınmaz.

Dünyadaki konumunu ve büyüklüğünü hedef alan hiçbir girişime izin vermez. Suudi Arabistan küçük ve önemsiz, müttefiği ile ilişkisi bağımlılık ve itaat temelinde olan bir ülke değildir.

Kendisini açık bir şekilde terörü destekleyen bir ülke olarak –tabi ki aslında Katar’ı suçlamaktadır- suçlasa bile sadece korktuğu ve itaat etmek zorunda olduğu için küçücük bir karşılık bile vermeye cesaret edemeyecek bir ülke değildir. Suudi Arabistan’ın Veliaht Prens’i aracılığıyla Trump’a verdiği karşılık da çok önemlidir.

Veliaht Prens açıklamasında, 300 yıldır var olan Suudi Arabistan’ın kendini korumaya gücünün yettiğini ve ne ABD ne de bir başka ülke tarafından korunmadığını vurguladı.

Evet Suudi Arabistan gerçekten de güvenliği için birisine bedel ödüyor.

Güvenliğinin ve istikrarının güvencesi olan halkına bedel ödüyor.

Trump’ın söylediği gibi sadece iki hafta değil bilakis Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın vurguladığı gibi Suudi Arabistan’ın belki de 2000 yıldan fazla ayakta kalmaya gücü vardır.