Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Eski Katar Emiri’ne göre tarih | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bazıları için gerçek önemli değildir, önemli olan insanlara inanması için verilen bilgilerdir, işte bu da Katar’ın başkenti Doha’nın yapmak istediğidir; hayal mahsulü olayları insanlara yutturmak. Hamad’ın babasına, yani Emir Halife’ye karşı ihtilal yapması hakkında bir belgesel üretti ve belgeselde baba Emir’in hakim olarak geri dönmesi için bir komplonun varlığını iddia etti.

Skandal bir ihtilalle başa geldiği ve bu darbenin şu anda olan hükümetin meşruiyetini sarstığı için, Körfez ülkeleri arasında en kötü itibara sahip olan, Katar Hükümetinin yakın tarihini deşmesini kesinlikle beklemiyordum. Zira; bu hükümetin itibarı o kadar kötü ki, tarih şahitleri halen hayatta ve bu tarih montajlanmış fabrikasyon belgesellerle veya yalan hikayelerle yıkanmaz ve temize çıkarılamaz. Katar Hükümetinin darbeyle başa gelmiş olması kötü olarak nitelendirilmesi için kafidir, ama sanki bu yetmezmiş gibi kötü olan bir adı-sanını daha da kötülemek için, İran, Hamas, Hizbullah, Kaide, Cebhetül Nusra, Bin Ladin ve Colani’yle ittifak kuruyor.

Yeni yayınlana bu belgesel, Katar’ın perde arkasındaki egemen gücün Şeyh Hamad’ı hatırlattı. Trajedi 1995 yılında başlamıştı, o yıl oğul Emir, babasına karşı bir ihtilal düzenleyerek bir tek Katar’ı değil, tüm Körfez ülkeleri toplumunu derinden sarstı. Hamad Bin Halife’nin yeni tarih anlatımına göre üç ülke (Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn) kendisine karşı birleşerek kendisine karşı komplo kurmuş ve ertesi yıl kendisine karşı ihtilal düzenlemeye kalkışmış.

1996 yılından itibaren ve yedi yıl süreyle Katar’ı koruyan ufak bir savunma gücü vardı, bir de polis teşkilatı. Katar bir şehir devletti, bir şehrin oluşturduğu bir devlet, o zamanlar nüfusu yarım milyonu geçmezdi ve bunun çeyreği ancak Katarlıydı. Katar’ı karadan ve denizden çevreleyen ve büyük bir devlet olan Suudi Arabistan gibi isteseydi, müdahale edebilirdi, ama etmedi, diğer Körfez ülkeleri de müdahil olmadı. Körfez Ülkeleri Birliği anlaşması coğrafyada ve aşiret bazında birbirine bağlı altı ülkeyi bağlar. Aslında, diğer körfez ülkeleri isteseydi Katar’da rejimi kolaylıkla değiştirirdi.

Meşruiyet ve yasallık hile ve planla tahtından edilen baba Emir Halife’deydi. Buna rağmen Körfez ülkeleri baba-oğul arasındaki problemi kendi aralarında anlaşarak çözmeye çalıştı, karışmadı ve problemin etkilerini en aza indirecek bir ve tatlılıkla problemi çözecek bir formül aradı. Bir zamanlar genç bir gazeteci olarak Kuveyt’in kurtarılmasıyla ilgili bir belgesel hazırlarken Kuveyt’in Irak işgalinden kurtarılmasında rolü olan kızgın ve derinden yaralı Şeyh Halife ile Abu Dabi’deki bir otelin süitinde karşılaştım. Abu Dabi yetkilileri Baba Halife ile röportaj yapmıştım. Abu Dabili yetkililer ilişkilere ve civar ülkeleriyle olan münasebetlerine o denli hassasiyet gösteriyordu ki kendisine karşı ihtilal yapan oğlundan ve aralarındaki ihtilaftan bahsetmemesini arzu etmişti. 1996 yılında Hamad rejiminin düşürülmesinin zor olduğunu kimse düşünmesin; Körfez ülkeleri isteseydi Hamad Hükümetini ihtilaci ve yasal olmayan hükümet sayardı, Şeyh Halife’yi yasal ve meşru Emir olarak görür ve beraber Doha’ya giriş yapar ve bir günde Katar’da otoriteyi ele geçirirdi.

Emirlerinin geri dönüşü gerçekleşseydi, başkent ahalisinin direniş göstermeyecekleri kesindi, zira; tahtından edilen Emir’in halkına karşı kötü davrandığına şahit olunmamışken, yeni Emir’in, yani oğlunun, Murra Aşiretinden Gufran Kabilesinin bazı üyelerinin ihtilali desteklemedikleri için kabilenin beş bin üyesini vatandaşlıktan attığı ve yerlerinden sürüldüğü bilinmektedir! Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn Şeyh Hamad’a kanarak, düşürülen emir ve vatandaşlıktan çıkarılan beş bin Katarlıyı misafir ederek ve arayı bulma girişimlerinde bulunarak tarihi bir hata yapmıştır. Şeyh Halife’yi tanklarının üzerinde Katar’a sokmalıydı. Bundan dolayıdır ki, büyük ihtimalle, kızgın baba şansını denendi, başkentte bulunan adamlarına güvenerek kendi başına bir ihtilal düzenledi. Yaptığı komplo ilkel ve başarısızdı, oğlu Hamad, babasının etrafına yerleştirdiği adamları sayesinde ihtilal haberini almış ve önlemlerini almıştı. Meşru Emir’i topraklarında ağırlayan Riyad isteseydi istediğini yapardı, ama yapmadı. O zamanlarda Hamad’ı koruyan Amerikan üssü yoktu, Katar’ın da bir gücü bulunmuyordu, Suudi Arabistan ve Doha arasındaki mesafe de 94 km’den fazla değil. Katar bayraklarını taşıyan Suudi Arabistan silahlı kuvvetlerinin meşru Emir’i saatler içinde Katar’a geri getirebileceğini ve Katar –halkının çoğunluğunun ve hükümetlerin bunu destekleyeceğini bilen ihtilalci Hamad Bin Halife dahi o dönemlerde tarihi tezvir ederek komşularını şu anda yapıldığı gibi suçlamadı. Fakat Suudi Arabistan bunu yapmadı çünkü Körfez ülkeleri yönetici hanedanlıkların iç işlerine karışmaktan çekinir ve bu konuların çözümünü aile içi meclislere bırakır.

Temim’in arkasından hala Katar’a hükmeden Hamad Suudi Arabistan, Emirlikleri ve Bahreyn’in komplosuyla karşı karşıya geldiğini iddia eden böyle bir filmin üretimine neden karar verdi? Çünkü devletinin diğer bölge devletleriyle kanlı bıçaklı olmasını sorgulayan halkına film üretmekten ve hikaye uydurmaktan başka cevabı yok ta, ondan. Keşke o ülkeler komplo yapıp müdahale etseydi ve Halifeyi Emirlik koltuğuna oturtsaydılar, Arap Dünyasının tarihini daha iyi yöne yönlendirirlerdi. Zira; Hamad’ın kendi babasına ihtilal düzenlediğinden beri tüm bölge onun yüzünden radikalizm ve kaostan çekiyor.