Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Etiyopya-Eritre savaş ve barışının odağında ‘Badmi Üçgeni’ var | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Hartum/Ahmed Yunus/Şarku’l Avsat

Etiyopya ve Eritre arasında Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde barış anlaşması imzalandı.

Anlaşma, 20 yıl boyunca yani ‘Badmi Üçgeni’ adı ile bilinen yer üzerine savaşa girildiğinden bu yana ilişkilere hükmeden kopma ve savaş durumunu sonlandırmayı hedefliyor.

Barış anlaşması, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali ve hükümetinin, tartışmalı Badmi Üçgeni’nin Eritre’ye bağlı olduğunu ve güçlerinin Üçgen’den çekileceğini açıklamasıyla başlayan barış sürecinin meyvesi.

Başbakan’ın atmış olduğu bu adım, BM Yürütme Kurulu’nun 2012’de, Cezayir Anlaşması’na (2000) uygun olarak bölgenin Asmara’ya bağlı olduğuna ilişkin almış olduğu kararın uygulanmasıdır. Söz konusu Cezayir Anlaşması, iki ülke arasında yaşanan ve 80 binden can kaybına mâl olan sınır savaşını (1998-2000) bitirmişti.

Etiyopya’nın Uluslararası Tahkim Kurulu’nun kararını uygulamayı reddetmesi, ülkeler arasındaki soğuk savaşın 20 yıl sürmesine sebep oldu. Bu esnada ilişkiler de kapsamlı bir ambargonun gölgesinde kopuk olarak devam etti.

Eritre, 1993’de yapılan bir referandum ile Etiyopya’dan bağımsızlığını ilan etti. Bunun öncesinde yani 1991’de Etiyopyalı güçler, başkent Asmara ve Eritre’nin diğer topraklarından sınır dışı edilmişti. Bu durum, iki komşu ülke arasında 50’lerde fitili ateşlenen bağımsızlık savaşı ve silahlı mücadele ile sona erdi.

İki taraf arasında yeni bir sıcak savaşa girilmesi ile Etiyopya, herhangi bir deniz geçidini kapatan bir devleti kaybetmiş oldu ve ithalat ve ihracatı için geçiş olarak Cibuti ile Sudan’ın limanlarını kullanmaya mecbur kaldı.

Barış sözleşmesinin imzalanması ile Etiyopya artık, Eritre’nin Kızıldeniz’deki Assab ve Massava limanlarından faydalanabilecek. Bu sayede birbirine giren iki halkın arasındaki kültürel ve etnik bağ da yeniden kurulabilir.

Abiy Ahmed, geçtiğimiz Nisan ayında başbakan olarak seçildi. Onun başbakanlık koltuğuna oturması, Etiyopya, Afrika Boynuzu ve tüm kıta düzeyinde büyük gelişmelerin başlangıcının habercisi oldu. Nitekim siyasi, ekonomik ve toplumsal anlamda açılım politikalarını ilan etti. Eritre ile olan uzlaşma da bölgedeki en önemli değişim olarak görülüyor.

Eritre, bu yeni yönelime 26 Haziran’da Addis Ababa’ya üst düzey bir heyet göndererek karşılık verdi. Ziyaret esnasında Abiy Ahmed ve Isaias Afeverki arasında Asmara’da bir buluşma gerçekleşeceğinin duyurusu da yapıldı.

Eritre 1 Ocak 1890’da İtalya tarafından işgal edildi. Önceden ilk-Etiyopya devletinin iki yüz yıldan beri bir parçasıydı. İtalyanlar’ın II. Dünya Savaşını kaybetmeleri üzerine Eritre, 1941’den 52’ye kadar Birleşmiş Milletlerin himayesine verildi. BM bayrağı bütün resmi binalarda bulunuyordu.

2 Aralık 1950’de BM Genel Kurulu 390 A (V) Kararı ile Eritre’yi Etiyopya ile birleştirmeyi kararlaştırdı. 1951’in Eylül’ünden 1962’nin Kasım’ına kadar Eritre Etiyopya’nın özerk bölgesi olarak kaldı.

BM kararı Eritre halkının isteği haricinde alındı. Huzursuzluğun artması ve Etiyopya’ya karşı olan direniş nihayetinde 1962’de Etiyopya hükümetinin Eritre’yi 14. şehir olma kararı almasına yol açtı. Eritre bağımsızlık hareketi 1960’ların başlarında biçimlendi ve 31 yıl boyunca sivil savaş olarak Etiyopya hükümetine karşı patlak verdi. Nihayetinde 1991’de bitti. 1993’de bir BM referandumuyla Eritre’nin Etiyopya’dan bağımsız olduğu açıklandı.

İki ülke arasında 1998 yılında patlak veren bir savaş, Badmi Üçgeni bölgesi üzerine yaşanan sınır anlaşmazlıkları sebebiyle iki yıl sürdü. Uluslararası çaba sayesinde iki taraf, 2000 yılında bu savaşı doğrudan bitiren Cezayir Anlaşması’nı imzaladı. Ancak özellikle Addis Ababa’nın uluslararası komisyonun tartışmalı Üçgen’in Eritre’ye bağlı olduğuna hükmeden sınır kararını uygulamayı reddetmesinden sonra iki ülke arasında ateşkes sonrası kopukluk dönemi sürdü.

Suudi Arabistan’ın çabaları sayesinde Barış Anlaşmasının imzalanması ile birlikte Afrika Boynuzu bölgesindeki gerginlik sona erdi.

Bu çaba, iki Afrika ülkesinin ilişkilerine hükmeden savaş durumunun sona ermesi ile Arap dünyasının Kızıldeniz bölgesinin güvence altına alınmasından ötürü önem arzediyor.