Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Eylül saldırıları yıldönümü ve teröre karşı savaş soruları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

11 Eylül saldırıları üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen, dünyanın bu saldırılardan ne öğrenip ne öğrenmediği, teröre karşı açılan savaşın başarısı ve uygulanan politikaların yararlı olup olmadığı hakkında birçok soru halen cevaplanmayı bekliyor.

ABD’de sık sık söylenegelen ‘Terörü kökünden kurutma ve tamamen ortadan kaldırma’ söyleminin askeri, güvenlik ve gerçekçi strateji olmaktan çok politik bir slogan olduğu kanıtlandı.

Teröre karşı savaş terörün güvenlik tehlikesini çevrelediği doğrudur, ama terörü nihai şekilde sonlandıramamıştır. Askeri operasyonlar ve güvenlik kovuşturmaları, El Kaide’yi engellemeyi, “DEAŞ’ı” dağıtmayı ve onun sözde İslam devletini ortadan kaldırmayı başarmıştır, ancak Dünya hala terörist operasyonların takıntıları ve korkularını yaşıyor.

Afganistan’daki savaş, Yemen ve Libya’daki kaos, Irak’taki çalkantılı durum, Suriye’deki kriz ve Somali’deki eş-Şebab ve Nijerya’daki ‘Boko Haram’ gibi örgütlerin devam eden faaliyetleri, terörizmin hala mevcut ve aktif olduğunun kanıtı.

Ve tüm bu tablo, terörün, fırsat verilirse, yıkıntılardan dönerek daha tehlikeli hale geleceğini göstermekte.

Ayrıca, tehlike, bir tek yukarıda anlattığımız bölgelerle sınırlı kalmadı, dallanıp budaklandı; İnternet ve sosyal medya üzerinden yeni elemanlar devşirmesi sayesinde artık yeni ‘globalleşen terörden’ bahsedebiliriz.

Avrupa, Suriye ve Irak’taki savaşlardan dönen, ve çoğunluğu göçmenlerin çocukları olan kendi DEAŞ’lılarıyla yüz yüze gelme korkusunu yaşıyor.

Avrupa, bir de ‘yalnız kurtlar’ ve terör şeyhleri ile tek bağlantıları bilgisayar ve sosyal medyanın konuşma odaları olan ‘yatak odası cihatçıları’ korkusuyla yaşıyor.

Brown Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Watson Enstitüsü’nden bir araştırma ekibi geçen ay ABD’nin Eylül saldırılarından günümüze dek, yani 17 yıldır, teröre karşı savaşında altı buçuk trilyon dolar harcadığını gösteren bir araştırma yayınladı.
Bu meblağlar doğrudan askeri harekatlara gitmedi, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) terörle mücadelenin doğrudan askeri maliyetinin 1.5 trilyon dolar olduğunu açıklamıştı. Ancak istihbarat operasyonları ve ulusal güvenlik kurumlarının terörist tehditlere karşı harcamaları, savunma ve dışişleri bakanlıklarına yönelik dış acil durum operasyonları ve savaş bakım masrafları gibi diğer maliyetler bu miktara eklendiğinde, maliyet yaklaşık 5 trilyon dolara yükselecektir. Terörizm savaşının finanse edilmesi Amerikan kamu borcunun yükünü artırdığı ve borç hizmetlerini artırdığı için maliyet, söz konusu çalışmada belirtilen 6 buçuk (6.5) trilyon dolarlık bir yekuna eşdeğerdir.

Ama bütün bu harcamaları rağmen, terörizm tehdidi hala mevcut ve hala ciddiyet arz ediyor, bu da Washington’un 17 yıldır başlattığı “açık savaş’ın” getirileri hakkında soruların sorulmasına yol açtı.

Afganistan’da, Afganların çoğu için bir acı paradoks yaşanıyor; ABD yönetimi, hem Barack Obama hem Donald Trump döneminde Amerika’nın oradan çekilmesini sağlayan bir siyasi çözümün bulunması için en karanlık örgüt olan “Taliban’la” açık siyasi diyaloğa girmekte beis görmüyor. Afganların bazısının bugün ABD ile Taliban’a eşit miktarda öfke duyması şaşırtıcı değil.
Afganistan hakkında söylenenlerin aynısını Irak için de söylenebilir, örneğin, Iraklıların çoğu 2003 işgalinden beri ülkelerinin sağlığının bir türlü yerine gelmediğinden, istikrara kavuşamadığından, El Kaide’nin ardından da DEAŞ’ın genişlediğinden, mezhepsel ayrımın yükseldiğinden ve İran hakimiyetinin tırmanmasından şikayet etmektedir.

Teröre karşı savaşın sonuçları birçoğu için çok acı oldu; bölgede yüzbinlerce sivil hayatını kaybetti, trilyonlarca dolar boşa harcandı ve bölge günümüze dek içinden çıkamadığı bir kaosa sürüklendi. 17 yıl geçmesine rağmen, barış ve istikrar rüyaları sekteye uğrarken dünyada birçok kişi İslam ila ‘teröre karşı savaşı’ birbirine karıştırarak İslamofobinin yükselmesine ve dolayısıyla Avrupa’da Müslüman ve göçmenlere karşı düşmanca duyguların ortaya çıkmasına zemin sağlıyor.

Sürekli değişen ama tehlikesi dinse de tümden yok olmayan teröre karşı savaş gözden geçirilmeli ve uluslararası düzeyde desteklenmelidir.

Bugün, El Kaide, DEAŞ ve diğer radikal terör örgütlerine karşı yürütülen mücadele, bu örgütlerin ağlarını zayıflatmak için hava saldırılarının kullanımıyla sınırlı olamamalı.

Onlarla beslenen ideolojik ağların zayıflatılması önemlidir, zira; sosyal medya ve internet sayesinde yaydığı fikirler sayesinde artık tehlikeli olması için DEAŞ’ın coğrafi bir bölgeyi kontrolü altına almasına gerek yok. Bu örgütün propagandasını yapan şeyhleri Afganistan, Irak ve Suriye’deki trajik durumları bahane ederek gençleri bölgede, Avrupa’da ve ABD’de kendilerine çekebilir ve militanlaştırabilirler. Militan devşirme, korku ve ötekileştirme kanalları açıkken bu örgütler kendini yenileyebilir ve kabuğunu değiştirerek yoluna devam edebilir.

Terörü sonlandırmak için, teröre karşı savaşı incelememiz gerekebilir; zira, ucu açık savaşlar ve batı ila İslam arasında uçurum açma Bin Ladin’in Eylül saldırılarıyla gerçekleştirmek istediği hedefler olabilir.

Bu saldırılar yeniden incelenmeli ve gözden geçirilmelidir, üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen…