Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Faciolince: Araplar pencerelerini dünyaya açmak istiyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Luisa Bolido

Kolombiyalı yazar Hector Abad Faciolince, Latin Amerika’daki en önde gelen yazarlardan biridir. Eğitimli ve aktivist bir aileden geliyor. Romanlarından birini babasının anısına ithaf etmiştir. Kolombiya’da, ülkeyi mahveden korkunç şiddet olaylarında başarısız bir suikasta uğrayan Faciolince, bir üniversitede öğretim görevlisi aynı zamanda insan haklarının güçlü bir savunucusudur.

Faciolince, estetik boyutlar taşıyan ve derin duygularla dolu çalışmalarıyla ön plana çıktı. 2010 yılında Nobel Edebiyat Ödülü alan romancı Mario Vargas Llosa gibi yazarın eserinin kalitesine, derinliğine ve nefes kesen güzelliğine ışık tutan harika bir kitap yayınlandı.

2002 yılında yazdığı ‘Doğu, Kahire’den Başlar’ kitabı şimdilerde Arapça’ya tercüme ediliyor. Bu yazarın, ‘Unutuş: Anılar’ adlı eserinden sonra tercüme edilen ikinci romandır.

Onunla bu görüşmemizde, Faciolince, edebi tecrübesi ve Ortadoğu’yu ziyareti hakkındaki izlenimleri ve bölgenin edebiyatı hakkındaki bilgisi hakkında konuştu.

-‘Doğu, Kahire’den Başlar’ romanınızda Ortadoğu coğrafyasında has bir vizyonla karşılaşıyoruz. Bu vizyonu nereden edindiniz?

2000 yılında Kahire’ye gerçekleştirdiğim ilk ziyaretten önce Ortadoğu’da herhangi bir yeri ziyaret etmedim. Yolculuktan önce, aralarında Fransızlar, Araplar, İspanyollar ve ABD’lilerin bulunduğu diğer gezginlerin Mısır hakkında yazdıkları bir kitap okudum. Ancak Kahire’ye vardığımda, kendi gözlerimle görmeye ve gördüklerimi yazmaya çalıştım. Başlangıçta kitap İspanya’da yayınlanacaktı. Ancak biliyorum ki okuyucularımın büyük çoğunluğunu Latin Amerika kıtasındaki vatandaşlarım oluşturuyor.

Bu romanın, bir romandan çok gezi yazısı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Stendhal, romanlar hakkında, “Romanlar, yollar ve sokakları dolaşan bir aynadır. Bu ayna, yolculuk boyunca gördüğünüz güzel ve çirkin her şeyi aynı anda keşfetmeye ve anlatmaya çalışır” der. Gezim süresince gözlerim ve kulaklarımın aynasının yakalayabildiklerini mümkün olduğunca yorucu bir tarafsızlıkla kaydetmeye çalıştım.

-Mısır’daki gezinizde en çok beğendiğiniz şey ne oldu?

Hep Hristiyan ülkelerinde yaşadım ve oralara ziyarette bulundum. Bu nedenle, Mısır gibi birçok dinin yoğun olarak bulunduğu Müslüman bir ülkeye gerçekleştirdiğim ziyaret, böyle bir alandaki ilk tecrübemdi. Fakat gezim Ramazan ayına denk geldi. Oraya uyum sağlamaya çalıştım. Evet, gün içerisinde yeme- içmeden uzak durmaya çalıştım. Gidebildiğim kadar çok camiyi ziyaret ettim. Oradaki insanlarla bol bol muhabbet ettim. Mısır’ın antik Firavun tapınaklarının çağdaş gerçekliğe uzaklığı ve bu ritüellerin, inançların Mısırlıların hayatlarından tamamen çıkmış olması da beni hayrete düşürdü. Kültürel uygulamaların, başkalarının ortaya çıkması ve onların yerini alması için nasıl kaybolduğunu görmek gerçekten etkileyicidir.

-‘Doğu Kahire’den Başlar’ isimli kitabınız ne zaman Arap kitapçıların raflarında yer alacak?

Bu konuyla editörler ilgileniyorlar. Kitap öncelikli olarak Kahire’de satışa sunulacak. Ardından Lübnan, Fas ve Cezayir’de yayınlanmasını bekliyorum. Son zamanlarda Bahreyn’e bir ziyarette bulundum. Bu nedenle orada da satışa sunulacaktır.

-‘Binbir Gece Masalları’nın sizin üzerinizdeki büyüsünün sırrı nedir?

‘Binbir Gece Masalları’ tüm zamanların en iyi hikayelerinden biri. Etkileyici aşk edebiyatının yanı sıra sihir, ziyafetler, ekonomi, ihanet ve baştan çıkarıcı zenginlikler içeriyor. Tam bir edebi eserdir. Sözcüklerin ve edebiyatın harikalarını size dolaylı olarak öğreten bir kitaptır. Oradaki varlığına rağmen ertelenmiş bir şiddet de mevcuttur. Masallar farklı ölüm ve şiddet duygusu içinde gelir ancak bunların merkezinde büyük bir aşk kalır. Şehrazad, Sultan’ın hastalığını kelimeleri ile iyileştirmeyi başardı. Bundan daha büyük bir sihir yok. Birçok okuyucunun aklını çelen de bu sırdır. Yalnızca Ortadoğu’da, Fransa’da ve Latin Amerika’da değil, tüm dünyada…

-Bu eserlerinizden Arapça’ya tercüme edilen ikinci roman, Arap dünyasının bazı okuyucularıyla iletişim kurma fırsatınız oldu mu?

Evet, birkaç yıl önce ‘Unutuş: Anılar’ romanımı sunmak üzere Kahire’ye geri döndüm. Oradaki yazar, gazeteci ve editör dostlarımla konuşmak benim için bir zevk ve onurdu. Ayrıca Kahire’de bir avuç teröristin korku ve tehdidinin, turizm endüstrisini nasıl etkilediğini de görebildim. Piramitleri ziyarete gittiğimde maalesef oradaki tek turist bendim. Gelire ihtiyacı olan bir ülke için gerçekten trajedik bir durum. Aynı duyguları, ünlü el-Halili Hanı’ndaki çarşının eskiye nazaran her zamankinden daha boş olduğunu gördüğümde de hissetmiştim. 15 yıl önce ülkemize ilk ziyaretimde gözlerimle gördüğüm şeyin karanlık bir gölgesi gibiydi.

-Sizce Arap dünyasının Latin Amerika’daki edebiyatla ilgilenmesinin nedeni nedir?

Kesin olarak şudur diyemiyorum. Bu konuda net bir fikrim yok. Fakat bu ilgi ve merak Arapların imajını birinci derecede iyi olarak yansıtıyor. Yalnızca popüler kültür ve ABD’den onların televizyon ekranlarına yansıyanlara değil, kapılarını dünyaya açmak istiyorlar. Belki kültür ve edebiyat alanında yaptıklarımızı görmek istiyorlar. Belki de kendilerinde buna benzer bir şey inşa etmek istiyorlar.

-Arap edebiyatına hakkında herhangi bir bilgiye sahip misiniz?

Evet, bazı klasik çalışmaları, Sufi şiirleri, Binbir Gece Masalları… Kahire’ye gitmeden önce Necib Mahfuz’a ait birçok eser okudum. Avrupa’da yaşayan bazı yazarları tanıyorum. Ancak modern şair ve romancılara aşina değilim. Belki de çeviri konusuna fazla önem vermedik. Çalışmalarını takip etmeli ve Latin Amerika’da da tercüme etmeliyiz. Onların dünyamıza daha yakın olmaya çalıştıkları şekilde biz de onlara yaklaşmaya çalışmalıyız.

Biz Arap edebiyatını tercüme etme konusunda ihmalkar davrandık.

-Romanlarınız, derinlik ve estetik ile diğerlerinden ayrılıyor. Fakat diğer taraftan da bu konuda eleştiriliyorsunuz. Eserlerinizdeki bu ihtişam nereden geliyor?

Teşekkür ederim! Umarım gerçekten söylediğiniz gibidir. Böyle bir şey varsa, özgünlüğe dayandığına inanıyorum. Çalışmalarımda başkalarını taklit etmeye ya da gerçeğe aykırı bir imajla ön plana çıkmaya çalışmıyorum. Çalışmalarımda dürüstlük, özgünlük ve netlik yolunu bulmaya çalışıyorum.

-Birine okuması için kitaplarınızdan birini önerecek olsanız hangisini seçerdiniz?

Sanırım, Arapça’ya tercüme edilen iki kitabım; ‘Unutuş: Anılar’ ve ‘Doğu, Kahire’den Başlar’ı tavsiye ederim. Günün birinde ‘Gizlenen’ kitabımın Arapça’ya tercüme edilmesini ne çok isterim. Ancak her ne kadar Binbir Gece Masalları kitabında da eşcinsellik konusuna değinilmiş olsa da bu, şu an kolay bir iş olmayacak. Bu meselenin bugün hak ettiği onayları alamayacağını düşünüyorum. Ben öyle olmasam da romanın kahramanlarından biri öyle.

-Kolombiya vatandaşısınız. Ülkeniz şu anda barış sürecinden dolayı tarihi bir an yaşıyor. Sanat ve edebiyatın, ülkedeki devam eden uzlaşma sürecine katkıda bulunma becerisine sahip olduğunu düşünüyor musunuz?

Romanın rolü duygusal eğitimdir. Bizi, amaca yönelik kendimizden uzak bir noktaya taşır. Bizi başka insanlar tarafından yaşanmış ve tecrübe edilmiş bir pozisyona getirir. Enaniyet, algı ve hayal gücünün kaybolmasıdır. Empati yeteneğimizin yok olmasıdır. Edebiyatın rolü bu tür bir algı ve hayal gücü yetiştirmektir. Bu nedenle toplumun ahlakı için çok faydalıdır.

-Şu aralar ne yazıyorsunuz?

Gençlik hatırlarımı yazıyorum. Bu yıl yayınlamayı düşünüyorum.

-İspanyolca en sevdiğiniz kelime nedir?

Bu Arap kökenli bir kelimedir. ‘La almohada’ yastık anlamına geliyor.