Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Fas Başbakanı’ndan ‘Ortadoğu’da yeni siyasi süreç’ çağrısı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Fas Başbakanı Sadeddin el-Osmani, uluslararası ve iki taraflı referanslara atıfta bulunarak, her şeyden önce Kudüs’ün Filistin’in başkenti olması ve Filistin’in ulusal topraklarında bağımsız bir devlet kurma hakkı başta olmak üzere Filistin halkının meşru hakları için Ortadoğu’daki politik süreci yeniden başlatmaya yönelik çabalara odaklanılması çağrısında bulundu.

Osmani, önceki gün Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada “Kral 6. Muhammed liderliğindeki Fas Krallığı, her üç ilahi din ve bütün insanlık için Kudüs’ün teşkil ettiği önemin farkındadır ve Kudüs’ün tarihi, hukuki ve siyasi durumuna herhangi bir şekilde dokunulmasını reddeder. Krallık Kudüs’ü hedef alan ve siyasi anlaşmazlıkları dinler arasında bir çatışmaya sürükleyecek her türlü eylemden şehri korumak için uluslararası bir çaba gösterilmesi çağrısında bulunuyor” ifadelerini kullandı.

Kral 6. Muhammed’in vizyonuna göre çok taraflı bir eylem geliştirmenin güvenlik, kalkınma ve insan haklarına yönelik özel dikkati gerektirdiğini ifade eden Osmani, Fas’ın insan haklarına olan bağlılığının uluslararası ölçekte bilindiğini vurguladı. Ayrıca Fas’ın, insan hakları konusunda asil prensiplerin tespit edilmesi için çalışmaya devam edilmesi çağrısının, anlaşmazlık üzere olan milletler için yakınlaşma unsuru olduğunu belirtti. Bunun yanı sıra insan haklarının gerçek değerlerinin sorumluluğu hususunda berrak bir fikre sahip olduklarını kaydetti. Osmani bunun, çok taraflı bir denge, realizm, verimlilik ve açıklık üzere hareket eden Fas Krallığı’nın dış politikasının önceliklerinden biri olduğunu ifade etti.

Osmani, özellikle terörle mücadele ve göç meseleleri hususunda bugün her zamankinden daha fazla bir insani çerçeveye ve dayanışma perspektifine ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Fas’ın Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’na (COP22) ev sahipliğini ve Terörizmle Mücadele Küresel Forumu’nda Hollanda ile eş başkanlık yaptığını hatırlatan Osmani, Fas kralının Afrika Birliği’nde göç politikaları alanında “öncü” olarak kabul edildiğini dile getirdi. Ayrıca Ocak 2018’de Addis Ababa’da gerçekleşen 31. Afrika Zirvesi tarafından kabul edilen “Afrika Göç Gündemi”nin hazırlanmasında Fas kralının oynadığı role dikkat çekti.

Fas’ın Küresel Göç Forumu’na Almanya ile birlikte başkanlık ettiğini dile getiren Osmani, 10 ve 11 Aralık’ta Marakeş’te yapılacak üst düzey toplantıda kabul edilecek olan “uluslararası bildirge”nin hazırlanmasında Fas’ın oynadığı role atıfta bulundu.

Öte yandan Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita, Afrika’da Göç ve Yapısal Dönüşümler konulu toplantının oturum aralarında yaptığı bir konuşmada, ‘göçün kalkınmaya ve kıtanın yapısal dönüşümüne katkısını arttırmayı amaçlayan Afrika Göç Gündemi’nde karar kılınan ilkelerin’ sunumunu yaptı.

Ruanda Dışişleri ve İşbirliği Bakanı ile Afrika Birliği Komisyonu Başkanı ve Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi’nin de hazır bulunduğu bir toplantıda konuşan Burita, “Kapsamlı istişarelerin meyvesi olan bu gündem, göçü, ortak kalkınma için bir kaldıraç ve Güney-Güney işbirliği için bir dayanak noktası kıldı” dedi.

Mayıs ayında Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen Fas Kralı 6. Muhammed’in Afrika Göç Gözlemevi kurulması teklifinin geçen temmuz ayında Novakşot’ta düzenlenen 31. Afrika Zirvesi’nde de onayladığını vurgulayan Burita, “anlama, öngörme ve çalışma” üçlüsü aracılığıyla Afrika yönetiminin göç alanında güçlendirileceğini kaydetti.

Afrika Gözlemevi’nin Küresel Göç Sözleşmesi’nin bir modeli olduğuna işaret eden Burita, göç olgusunun gerçek boyutunu tespit eden raporun, göçün boyutlarını değerlendirme ihtiyacını vurguladığını belirtti. Burita, göçmenlerin ekonomi üzerindeki muhtemel olumlu etkilerini tespit eden bu raporun, kalkınma ve göç arasındaki olası yapıcı birlikteliği vurguladığına dikkat çekti. Ayrıca raporun, göç konusundaki çok taraflı ivmeyi güçlendirmeye katkıda bulunduğunu da sözlerine ekledi.

Afrika Göç Gündemi’nden çıkan üç ilkeye değinen Burita, göçün her ne kadar Afrika kökenli ve yasadışı olduğu iddia edilse bile öyle olmadığını vurguladı. Burita, basının ve politik konuşmaların savaşın görüntüsüne odaklanıp acele ettiğini, işin aslında söz konusu olgu hakkında derin bir cehaleti yansıttıklarını dile getirdi.

Göçmen kaçakçılığı ağlarının yasadışı göç yollarını bulma hususunda aktif olduğunu belirten Burita, 10 göçmenden sadece ikisinin yasal statüde olmadığını kaydetti. Ayrıca her beş uluslararası göçmenden en fazla birinin Afrika kökenli olduğunu belirtti.

Burita sözlerini şöyle sürdürdü:

“Afrika göçmenleri göç yolları boyunca kaydedilen ölümlerin üçte birinden fazlasını oluşturuyor. Aslında, rahatsız edici olan şey, Afrika’nın uluslararası düzeyde daha az göç vermesidir. Nitekim Afrika, Avrupa’ya toplam göç akışlarının yüzde 12’sinden azını teşkil ediyor. Afrika göçü çoğunlukla komşu ülkelere doğru gerçekleşiyor. Göç eden 5 göçmenden 4’ü Afrika’da kalmış oluyor. Dolayısıyla, Afrika aslında bir göç kaynağı değil, Afrikalılar için göç edilecek bir hedeftir. Afrika’nın kendi içindeki göçmenlerin sayısı 10 yıl içinde yüzde 67 arttı. Bu diğer kıtalara kıyasla daha yüksek bir rakam. Önyargıların ortadan kaldırılması zorunludur ve verilerin hem nitelik hem de nicelik açısından iyileştirilmesini gerektirir. Kısmi, parçalı veya koşullu istatistiklerle sınırlandırılamaz”

Güvenilir verilerin düzenli bir şekilde sunumuna ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Burita, “Küresel Göç Sözleşmesi taslağı, göç politikalarının geliştirilmesinde temel olacak doğru verileri toplamayı ve kullanmayı öncelikli hedefi olarak belirledi” dedi. Bakan tarafından ele alınan ikinci prensip ise göçün, kalkınma hususunda bir fren olmaktan ziyade motor işlevi görmesi hakkındaydı.

Göçün, kaynak ve varılan ülkelerin sosyal ve ekonomik gelişimine katkıda bulunduğunu ifade eden Burita, göçmenlerin gelirlerinin yüzde 85’ini harcadıklarına dikkat çekti. Tahvillerin Afrika için temel ve istikrarlı bir dış finansman kaynağı olsa da, bir gelir kaynağı olarak sadece göçten ziyade, yatırım odaklı bir yaklaşımın desteklenmesi gerektiğini söyledi. Mali tahvillerin yanı sıra söz konusu göçmenlerin, çoğu zaman aldıklarından daha fazlasını verdiklerine atıfta bulunan Burita, bu durumun yerel kalkınmanın teşvik edilmesine, teknoloji ve yetkinliklerin transferine ve Afrika ekonomisine dinamizm kazandırılmasına katkıda bulunduğunu kaydetti. Burita söz konusu önemli katkıların kıtanın ilerlemesi için bir kaldıraç yapılması gerektiğini vurguladı.

Gündemin üçüncü prensibi ise göçü zorunluluktan ziyade bir seçenek haline getirmektir. Kıtanın demografik büyümesinin 2050 yılına kadar iki katına çıkmasının beklendiğine değinen Burita, bunun, Avrupa’ya göçün iki katına çıkacağı anlamına gelmediğini belirtti. Burita, “Bu, kıtamızın fırsatlarının yanı sıra karşılaştığımız zorluklara cevap verme ihtiyacını da artırıyor” diyerek sözlerini sürdürdü.

Afrika’nın son yıllarda politik, ekonomik ve sosyal düzeylerde önemli ilerlemeler kaydettiğini dile getiren Fas bakanı, kayda değer siyasi reformlar ile birlikte silahlı çatışmaların sıklığında önemli bir azalma olduğunu söyledi. Ancak, söz konusu ilerlemenin genç Afrikalıların hayatlarını riske atmasını engelleyecek derinlik ve sürdürülebilirliğe ulaşmadığını belirtti.