ABD’nin elçiliğini Kudüs’e taşıma kararı oldukça haksız bir karardı. Üstelik ne İsrail’den herhangi bir karşılık beklemiş ne de tökezleyen barış sürecini ilerletecek öncü bir adım atmıştı.
Bu yüzden aynı zamanda büyük bir hatadır da. ABD’nin bu kararı, uluslararası hukuka ve Kudüs’ü 1967’den beri işgal edilmiş topraklar olarak niteleyerek devletlerin elçiliklerini oraya taşımasına engel olan BM kurallarına ciddi bir itiraz olarak kabul edilmektedir. Mesela Suudi Arabistan Hükümeti, dünya çapındaki Müslümanları kışkırtacak böyle haksız bir adımın ciddi sonuçlar doğuracağı konusunda uyarmıştı. Bunun ardından elçiliğin taşınması, İsrail’i daha da böbürlendiren büyük bir hediye gibi geldi. İşgal güçlerinin bu kibirle silahsız masumlara karşı yaptığı bu şey yeni değil belki. Nitekim 1948 yılında başlayan işgalden bu yana olan bu. Ama burada kayda değer olan şey, gerek devlet gerek partiler ve gerekse dini grupların ucuz ve köhne yollarla Filistin kanı ile ticaret yapmasının ortaya yeni çıkmış olmasıdır. Filistin davası, bazen şekilci direnişin bazen halkçı muhalefetin bazen de ucuz siyasi sömürünün malzemesi olmuştur. Ama peş peşe gelen kötü haberlerin ışığında bu yeni duruma gelecek olursak; alıcının yalan, sahtekârlık ve aldatma süreçlerine karşı bilinci daha da arttı. Filistinlilerin haklarını ticaret konusu haline getirmek önceden olduğu gibi kabul edilemez artık.
Birçok ülkenin Filistin davasını kullanmada ve fırsata çevirmede önde gelen isimler olmaya devam etmesinde tartışılacak bir şey yok. Bununla birlikte eski ABD Başkanı Ronald Reagan’ın da dediği gibi “gerçekler inatçıdır.” Mesela Filistinlilerin hakkını gözettiğini öne süren Katar gibi bir devlet bir yandan ortak Arap duruşundan uzak olarak Tel Aviv ile normalleşme anlaşması yapan ve İsrail bayrağını Doha semalarında dalgalandıran ilk Körfez ülkesi iken diğer yandan Filistinlilerin haklarına olan desteğinden dem vuruyor.
Ayrıca bu normalleşmeyi, Katarlı diplomat Muhammed el-İmadi’nin İsrail’i 2014 yılından beri neredeyse 20 defa ziyaret ettiğini söyleyerek gizli anlaşmanın ayrıntılarını kabul etmesinden önce masa altında en çirkin biçimiyle gerçekleştirdi. Bu arada Katarlı diplomat, geçtiğimiz Şubat ayında Gazze’deki bir hastaneyi ziyarete gittiğinde onlarca Filistinli tarafından Gazze’den kovulmuştu. Tüm bu ziyaretler gizli olarak nitelenmişti ancak durum artık öyle değil.
İsrail ile ekonomik ve siyasi planda sıkı ilişkilere sahip olan Türkiye’ye ne demeli? Yaşanan son hadiselerden sonra Ankara’daki İsrail elçisinden ‘bir süreliğine’ Türkiye’den ayrılmasını istedi. Ancak iktidardaki AKP’li milletvekilleri, dün muhalefetin İsrail ile olan tüm askeri, ticari ve siyasi anlaşmaların iptal edilmesi yönünde öne sürdüğü karar tasarısına karşı çıktılar. İki ülke arasındaki ticari alışverişin sadece geçen yıl 5 milyar dolara yaklaştığı biliniyor. İsrail ile gerçek anlamda ilişki kuran devletler kendi siyasi ve ticari çıkarlarını korumak için Filistin kanını işte böyle ticaret metaı haline getiriyor. Bu esnada Filistin saflarını birleştirmek ve bu soruna geçerli bir çözüm bulmak için gizliden veya açıktan uğraşan diğer ülkelerin tepkilerini de açık artırmaya sunuyorlar.
Şüphe yok ki davalarına yönelik bu açık artırmadan en çok Filistinliler zararlı çıkıyor. Slogan atmak ve ses yükseltmek kolay tabi. Zor olan tutarlı bir tavır geliştirmek. Arap Baharı’nın ardından en zor aşamalardan geçen Filistin davası, söz konusu açık artırımın Arap halklarının dava konusundaki tutumlarını etkilemesine ve davaya yönelik ilgilerinin azalmasına izin vermez. Gerçek tutumlar konumunu korurken itirazcı tutumlar inişe geçiyor. Filistin halkının gerçek çıkarlarını esas alan ortak bir Arap duruşu ortaya koymadıkça o topraklarda İsrail’le sonsuza kadar barış gerçekleşmez.
Geçen ay Suudi Arabistan’ın ev sahipliği yaptığı Kudüs Zirvesi bunun için en iyi örnektir. Kral Selman b. Abdülaziz bu zirvede, “Filistin davası, bizim öncelikli meselemizdir ve Filistinliler sahip oldukları hakları elde edene kadar da böyle kalacaktır” ifadelerini kullandı. Tarih gerçekleri hatırlayacak diğerleri ise yokluğa gömülecek, demedik mi?