Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Filistin için | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

ABD Başkanı Donald Trump, seçim sözünü yürürlüğe koymakta gecikmedi ve ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararı aldı. Trump’ın kararında “emrivaki” kelimesini kullanması kafaları karıştırdı. Zira bilindiği üzere, Kudüs 1967 yılından itibaren işgal altında. İsrail’in askeri yönetimi Kudüs’te tek otorite. Başkan Trump’ın kararının etkileri olacaktır. Zira bu karar uluslararası meşruiyeti göz ardı ettiği gibi Batı dünyasında kızgınlığa ve reddedişe yol açacak. Arap – İslam dünyasında da öfkeyi körükleyecektir.

Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan ederken Batı Kudüs’ten bahsediyor gibiydi. Fakat bölgeyi yakında ziyaret edecek olan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, birleşik Kudüs’ün işgal devletinin ezeli başkenti olacağını açıkladığında durum değişti. Açıklamalar İsrail’in rüyası olan statükoyu meşrulaştırmak, yani Kudüs’ün işgalini meşru hale getirmekle kesişti. Kararın zamanlaması bölgede, özellikle Tahran kaynaklı radikalliği besleyecektir. Bölgenin, Kudüs’ü geri almayı hiçbir zaman umursamayan ve Kudüs’e faydası olmayan direnişe karşıt olan görüşleri hain ilan eden söyleme boğulmasına neden olacaktır.

Bugün sorulması gereken soru şudur: Filistinlilerin Hıristiyan ve İslam kutsalları kentinde haklarını savunurken vermeleri gereken gerçek tepki veya cevaplar ne olmalıdır? Zira bu arenanın İsrail’in bütün şahinlerine ve Netanyahu’nun arzuladığı gibi gelişi güzel hareketlere ve aşırılara bırakılmaması gerekmektedir.

Filistin sokaklarındaki rahatsızlığa paralel olarak Filistin yönetimi de ciddiyet göstermeli ve ekiplerini seçerken geçerli olan pozisyonların bölüşümü prensibi yerine ekip üyelerinin ve çalışanların performansını, liyakatini ve temsil gücünü gözden geçirmelidir. Zira pozisyon ve mevkilerin bölüşümünün dünyanın patlamaya en yakın yerinde olması eşyanın tabiatına aykırıdır. Herkes biliyor ki Filistin davasının sorumlularının ana bileşeni kifayetsizlik ve diğer olumsuzluklardır. Kudüs meselesini yerleşim yerleri, mülteciler ve sınır konularından sonra erteleyen Oslo sürecini, olumlu ve olumsuz tüm yönleriyle gözden geçirmeli ve gelecekte nihai çözümü belirleyen yolun yörüngesi çizilmelidir.

Diğer bir anlatımla, Filistin yönetiminin ve Arap ülkelerinin üzerinde ısrarla durduğu ve büyük devletlerin desteklediği iki devletli çözüm ne denli başarılıdır ve hedef olarak ortaya konmalıdır? Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde Filistin devleti sürdürülebilir mi? Yerleşim yerleri Batı Şeria’da mantar gibi türerken bu tür bir ülke hapishane gibi olur mu?

İsrail yirmi yıldır hem yoğun yerleşim faaliyetleriyle hem de Kudüs’ü Yahudileştirme politikalarıyla uluslararası toplumun ve BM Güvenlik Konseyi’nin gözünün önünde, ABD yönetiminin göz yummasıyla Oslo sürecini bitirmiş durumdadır. Çok mantıklı olan iki devletli çözüm için var gücüyle savaşanların, davalarının müzakere masasında kalması için önlerine koyulan her şeye razı oldukları bilinen bir gerçektir. Filistinliler, iki devletli çözüm önerisi dışında İsraillilerin ve Filistinlilerin önerdiği bir başka öneriyi de, yani tarihi Filistin toprağı üzerinde Arap ve Filistinlilerin eşit olduğu tek ve demokratik bir devlette yaşamayı da önerselerdi bugün durum ne olurdu?

Filistin’in bu acı yol üzerindeki dava sahiplerinin görüş açısını benimsemek yararlı olabilir. İsrailli ırkçı politikalara karşı, ırkçı politikacı ve askerlere karşı, BM ve Uluslararası Adalet Mahkemesi ve benzer tüm kurumlara başvurma ve hitap etme zamanı gelmiştir. Böyle bir hitap Filistin sokaklarındaki barışçıl direniş ile güç kazanacaktır. Hatta yeni bir “taş devrimi” dahi denenebilir. Zira Mescid-i Aksa etrafındaki çatışmalar böyle bir intifadanın mümkün olabileceğini ve tekrarlanabileceğini kanıtlamıştır. Tarihin kanıtladığı bir diğer şey de Filistinlilerin “taş intifadası”nı başlattığında kimseden izin istememiş olması ve kararında hür davrandığı için oldukça ağır bedel ödemiş olmasıdır. Ayrıca, Filistinliler, İsrail’e üstün askeri gücünü kullanmaya fırsat vermemeleri ve çatışmayı Filistin sokağı olarak göğüslemeyi bilecek kadar da dikkatlidir.

Filistin sahası tüm bu dramatik gelişmeler, Tahran’ın istikrarsızlık yaratan faaliyetleri, Suriye ve Irak’ın çöküşü ve birçok Arap ülkesinin terör korkusunun etkisiyle Arap dünyasının gri dönemlerinde ortaya çıktı. Filistin sokaklarının birleşmesi Bağdat, Suriye, Lübnan, Yemen ve diğer ülkelerin sokaklarında tehlike sinyalinin çalması anlamına gelir. Bu başkentlerdeki gösterilerin yanı sıra Filistin yönetiminin de yapması umut edilen sokak hareketleri ile Amerikan yönetiminin istediği söylenen çözüm duvarında ışığın görünebileceği bir deliğin açılmasına sebep olabilir. Bu tür hareketlenmeler “Şehirlerin Çiçeği” olarak nitelendirilen Kudüs’ün kaderinin bir tarafın tasallutundan kurtarılmasını sağlayacaktır.