Filistinlilerin son birkaç yıldır yoğunluk kazanan bireysel eylemlerinin, yeni bir mücadele şekli olduğu söylenemez. Ancak, bu eylemlerin büyük bir olguya dönüştüğünü söylemek mümkün. Zira bu eylemler, örgütlü ve toplu grupların gerilemesiyle birlikte Filistinlilerin başvurduğu tek yöntem haline geldi. Uzun süren çatışma geçmişi boyunca hiçbir an, Filistinlilerin “mutfağında” basit araçlara dayalı, böylesine büyük bir intikam hareketine şahit olunmadı. Zira dört yıldır durmak bilmeyen “bıçaklı eylemler”, herhangi bir mekanda ve herhangi bir zamanda, herhangi bir kişinin mizacına göre şekillenmeye başladı.
Bu eylemler, çoğunluğu Oslo Anlaşması sonrası doğan gençler tarafından yürütülüyor. Zira bu gençler barışa tanık olmamış, yalnızca şiddetli gerginlik, kan ve aşağılanmaya maruz kalmıştır. Sosyal medya organlarında çatışmalara teşvik eden sayısız videolar seyretmiş gençler tarafından, herhangi bir liderliğe, plana, yönlendirmeye maruz kalmaksızın yürütülen bu tür eylemlerin, devamlılığı veya durdurulması konusunda siyasi bir vizyon ortaya konulmakta.
1987’de başlayan birinci İntifada’da, yani ‘Taşların İntifadası’nda, Filistinliler toplu gruplar halinde meydanlara çıkmış, kadın erkek herkes, İsrail ordusuna karşı taş ve molotof kokteylleri kullanmıştı. Bu eylemler, o dönemde Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) tarafından benimsenen ve büyük oranda FKÖ tarafından yönlendirilen ortak bir hareketti.
Ardından 1996 yılında ‘tünel devrimi’ adı verilen küçük bir intifada daha başladı. Filistinli kitleler, lider Yaser Arafat’ın arkasında yer alarak, kısa süre içerisinde Filistinli silahlı grupların arasına katıldı. 2000 yılında ise Arafat, Filistinlileri Fetih tarafından başlatılan ve Hamas, İslami Cihad ve diğer grupların da katıldığı silahlı, kanlı çatışmalara soktu.
Üçüncü durak, ne bir halk ne de bireysel ayaklanmaydı. Aksine bu kez çatışmalara giren örgütler, doğrudan ve zor bir rol üstleniyordu. Zira bu kez Filistin ayaklanması, silahlı çatışmalar, patlamalar ve suikastlara tanık oluyordu.
Ancak ‘2015 İntifadası’nda bu eylemlerin yok olma sebebini kimse bilmiyor. Öyle ki halk sokaklara inmedi, hiçbir örgüt kapsamlı bir çatışmaya yönelmedi ve meydanda çatışmaya iten bir Arafat yoktu. Bu kez alışılmışın dışında uykusundan uyanan gençler, eylem yapmaya karar verdiler.
Bu durum, tam anlamıyla ‘İntifada’ değil. Fakat şimdiye kadar durmayan, gerçek bir değerlendirmeye veya araştırmaya tabi tutulmayan bir olgu… Hiç kimsenin, İsraillilerin bile ipini tutamayacağı ve “bugün veya yarın ne olacağını biliyorum” diyemeyeceği eylem topluluğu…
Bıçak, uzun intikam sürecinin yolunu açtı!
Yüzlerce askerin ortasında Kudüs’teki dar sokaklarda yürüyen İsrailliler, sessiz ve gülümseyen genç bir Filistinliden gelecek bıçak darbesini, 2 kişiyi öldürmesini ve 2 kişiyi de ağır bir şekilde yaralamasını beklemiyordu.
Olaydan bir gün önce Kudüs Üniversitesi’nde öğrenci olan Ramallahlı 19 yaşındaki Muhanned el-Halebi, Facebook’ta yayınladığı bir mesajda; “Gördüğüm gibi; Üçüncü İntifada başladı” ifadelerine yer vermişti. Halebi, iki İsrailliyi öldürdükten sonra katledilmişti. Fakat kısa bir süre içinde Filistinliler için bir sembole dönüştü.
3 ayda yaklaşık 25 İsrailli öldürüldü
Bugün İsrail- Filistin Araştırmaları için Kudüs Merkezi tarafından hazırlanan istatistik bir çalışma, Halebi’nin eyleminin üzerinden geçen 3 ay içinde 211 eylem yapıldığını ortaya koydu. Bu, günde iki buçuk eylemin gerçekleştiği anlamına geliyordu.
Eylem türü toplam 34’e ulaştı. Ancak Filistinliler daha çok ‘bıçaklı, araçlı ve ateşli’ eylemler üzerinde yoğunlaştı. Bu çerçevede yalnızca 3 ayda yaklaşık 25 İsrailli öldü ve yaklaşık 345 İsrailli yaralandı.
Halebi’den bu yana bıçaklı, araçlı ve ateşli eylemler hiç durmadı
Halebi’nin eyleminin üzerinden iki buçuk yıl geçerken, geçtiğimiz Çarşamba günü de 19 yaşındaki Hamza Zamara bıçağını alarak, el-Halil’deki Karmei Tzur Yahudi yerleşim biriminde bir güvenlik görevlisini bıçakladı. Zamara, bölgedeki başka bir güvenlik görevlisi tarafından vurularak öldürüldü.
Sadece iki gün önce de 19 yaşındaki Abdülkerim Asi, Nablus yakınlarında 40 yaşındaki Haham İtimar Bin Gal’i bıçaklayarak öldürdü.
Halebi, Zamara ve diğerleri gibi onlarcası bıçaklarını alarak, hiçbir korku duymadan yerleşimcilere ve askerlere saldırıyordu.
Abdülkerim Asi, arabadan inip bir otobüs durağında bekleyen Bin Gal’in yanına gitmiş ve onu bıçaklamıştı. Asi ve Zamara’nın eylemleri arasında ise İsrail ordusu, geçtiğimiz ay Havat Gilad Yahudi yerleşim biriminde bir hahamı öldürmekle suçlanan Ahmed Nasr Cerrar’ı öldürmüştü.
Eylemlerin temelinde intikam duygusu var
Bu bağlamda Halebi konusuna dönüldüğünde, Filistinli gencin bu saldırıyı neden ve nasıl yaptığını anlamak mümkün.
Halebi, eylemini gerçekleştirmeden bir gün önceki Cuma şunları paylaşmıştı; “Aksa’ya yapılan kutsallarımıza ve peygamberimizin yoluna yapılmıştır. Aksa kadınlarına, annelerimize ve kız kardeşlerimize yapılmıştır. Halkımızın, zulümden hoşnut olduğunu düşünmüyorum. Halk ayaklanacak”
Mescid-i Aksa’daki Filistinli kadınları gözaltına alan ve onlara hakaret eden İsrail polisinin yer aldığı bir videoya ise Muhanned Halebi, “Ey Allah’ım ona ulaştık. Akıl, mantık kalmadı. Öfke, öfke, öfke… Uykunuzdan uyanın ve Aksa’yı özgürleştirin. Devrim alevlenecek” yorumunda bulunmuştu.
Eylemden birkaç gün önce, 28 Eylül’de Halebi, el-Halil yakınlarında İsrail tarafından öldürülen arkadaşı Ziya Talahme anısına düzenlenen sembolik cenaze törenine katıldı. Tören sırasında, Talahme’nin babasına sarılarak kulağına ‘İntikamını alacağız’ diye fısıldadı. Daha sonra ise Muhanned, kişisel Facebook sayfasında profil fotoğrafı olarak Talahme’nin fotoğrafını kullandı.
Talahme’nin şehadeti Muhanned için dönüm noktası oldu
Halebi’nin annesi yaptığı bir açıklamada, Talahme’nin şehadetinin Muhanned için bir dönüm noktası olduğunu söyleyerek: “Şehit olmadan önce bir gün hepimize veda etti. Beni ve uyuyan erkek kardeşlerini öptü. Onlara küçük bir Filistin haritası anahtarlığı bıraktı. Beni ve erkek kardeşlerini defalarca öpmek istiyordu. Bize anlatmaya çalıştığı şeyin farkında değildim” dedi.
Aynı şekilde Ahmed Cerrar’ın annesi de oğlunun yapmayı düşündüğü şeyin farkında değildi. Ahmed, 2002 yılında Cenin’de babası Nasr’ı kaybetmişti. Bir keresinde ise Facebook hesabında babasının fotoğrafını paylaşarak, onunla buluşmak için sabırsızlandığını yazmıştı.
Nitekim Cerrar, tecrübelerinden ilham bekleyen birçok Filistinli genç için artık bir “sembol”e dönüştü.
Şüpheler ve Sorular
Siyasi analist Mustafa İbrahim, Şarku’l Avsat’a Filistinli gençleri bu eylemleri yapmaya iten sebepleri anlattı;
“Ulusal ve bölgesel faktörler, onları bu eylemlere itiyor. Yaptıkları şey, Filistinlileri öldürmekten ve tutuklamaktan vazgeçmeyen, haklarını ihlal eden ve topraklarını sömüren işgalcilerin varlığını reddeden bir protestodur”
Mustafa İbrahim: Bireysel eylemlerin uzun bir süre devam edecek
Bireysel eylemlerin Filistinlilerin içinde büyük bir yer kapladığını, bu eylemleri bir simgeye dönüştürdüklerini belirten İbrahim, tüm bunların eylemlerin devam etmesi için yeterli bir neden olduğunu vurguladı. Analist, bireysel eylemlerin uzun bir süre devam edeceğini söylerken, “Çünkü bu durumun İsrail üzerinde büyük bir etkisi var. İsrailliler, düzenlenen bu eylemlerle baş etmekten aciz” ifadelerini kullandı.
İsrail, son iki yıldır aldığı geniş çaplı askeri ve güvenlik önlemlerine rağmen, devam eden bireysel eylemlerin önüne geçemiyor. Zira İsrail, eylemleri durdurmak için Kudüs ve Batı Şeria’ya askeri takviye yaptı. Arap ve Yahudi mahalleleri birbirlerinden ayırdı, kasaba, köy ve mahalleleri kuşatma altına aldı. Eylemleri gerçekleştiren veya gözaltına alınan Filistinlilerin evlerini yıkıp, ölenlerin cesetlerini alıkoydu.
Öte yandan Filistinlilerin hepsi, bireysel eylemlerin uzun süreli olacağı, birinci ve ikinci İntifada gibi siyasi bir önder olmadan yeni bir İntifada’da başarılı olunacağı konusunda hemfikir değil.
Yazar Hani Avad, “Sadece siyasi hareket, bireylerin eylemlerini programlara dönüştürmeye karar verir. Başkası değil. Siyasi bir kuruluş olmadan, bireyler ve eylemleri dilin ötesinde geçemez. Etkileyici ve büyüleyici olarak kalır, ama gerçekçi olamaz. Bu durum şu demek oluyor; şehit eylemlerinde retorik veya mecazi düzeyi aşmak isteyenler, ilk olarak bir kurumla yüzleşmek zorunda. Filistin’in durumuna dair ise ilk olarak yönetim veya Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (Fetih) şehit eylemlerine teşvik etmelidir. Bu olmadan, şehitlerimizin kanı asfalt bir kaldırımda kalmaktan başka bir şeye yaramayacak. Ve bu durumdan korkma hakkımız var” dedi.
Yusuf el-Şarkavi: Öndersiz bir şekilde İntifada girişimi eksik kalır
Askeri analist Yusuf el-Şarkavi ise, öndersiz bir şekilde İntifada başlatma girişimlerinin eksik olacağını söyledi.
Ancak neden gruplar, bireysel eylemlerin dışına çıkmadı?
Birçoğu, herhangi bir grupta büyüdü ve yaşlandı. Ancak, belki de bazıları sokaklara önderlik edemez veya sokaklara olan güvenini kaybetti.
Bireysel eylemler ise bu noktada önemli konuma sahip. Zira İsrail’in yönetim, Hamas veya diğer gruplar gibi karşılık veremediği bir halk hareketi.
Mustafa İbrahim: İsrail’in eylemleri Filistinli grupların kabiliyetlerini geriletti
Siyasi analist Mustafa İbrahim, yaptığı açıklamada, bu durumun başka önemli nedenleri daha olduğunu belirtti. Bu bağlamda İbrahim, “İsrail’in Batı Şeria’ya yönelik “Koruyucu Kalkan” askeri operasyonu sonrasında 2002 yılından bu yana stratejik baskıları ve çalışmaları toplu hareketi yalnızlaştırmayı başardı. İsrail’in bu çabaları, Filistinli grupların evlerine kadar uzanan günlük yıkım ve tutuklama operasyonları çerçevesinde Filistinliler üzerinde büyük bir etki yarattı” dedi. Analist, bu durumların Filistinli grupların kabiliyetlerinin gerilemesinde büyük bir rol oynadığını söyledi.
Nitekim artık kimse sokakları istediği gibi hareket ettiremiyor. ABD Başkanı Donald Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etti. Filistinli liderler, büyük gösteri çağrıları yapsa da başarılı olamadı. Bu bağlamda son bireysel eylemleri yürüten Filistinlilerin, daha önce herhangi bir yürüyüşe katılmadığı veya herhangi bir örgütten emir almadığı muhtemel.
Dolayısıyla, artık hiç kimse insanların ne istediğini tahmin edemez.