Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Filistinliler: Süren tıkanıklığa rağmen Umman’ın rolü olumlu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın İsrail Başbakanı’nın Maskat ziyaretinden iki gün sonra, Salim bin Habib el-Umeyri’nin Sultan Kâbus’tan getirdiği mektubu teslim almasına rağmen Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alavi’nin Filistinliler ve İsrailliler arasında bir arabuluculuğun olduğunu yalanladığına dikkat çekmek gerekiyor. Alavi, söz konusu gelişmelerin taraflar arasında ABD Başkanı Donald Trump’ın bahsettiği Yüzyılın Anlaşması’yla ilgili ortaya atılan görüşlerden ibaret olduğunu, anlaşmanın üzerinde düzenlemeler yapıldığını ve bunun 2018 yılı bitmeden önce taraflara sunulacağını söyledi.

Ebu Mazen’e (Mahmud Abbas) yakın çevreler, İsrail Başbakanı’nın ziyareti hakkında kendisinin önceden bilgisinin olduğunu yalanlamalarına rağmen bu ziyaretin arkasında Washington’ın olduğuna dair tahminler yürütüyor. Nitekim Binyamin Netanyahu, Haaretz gazetesinin internet sitesinde yayınlanan resmi bir açıklamada Umman ziyaretinin iki devlet arasında uzun süreden beri devam eden görüşmelerin ve istişarelerin ardından gerçekleştiğini dile getirdi.

Netanyahu ayrıca gazetenin internet sayfasında yer alan habere göre Sultan Kâbus’la Ortadoğu’daki barış sürecini geliştirme yollarını ele aldığını ve bölgede barış ve istikrara ulaşmak için iki ülkeyi ilgilendiren konuları görüştüğünü belirtti. YNET internet sitesi, İsrailliler ve Filistinliler arasındaki barışa net ve bireysel bir şekilde değinilmediğine işaret etti. Bu da İsrail’in Filistin halkıyla değil de Arap devletleriyle barış istediği düşüncesini pekiştiriyor. Açıkçası bu, diğer Arap ve Körfez ülkeleri gibi Umman devleti için de çok uzak bir ihtimaldir. Umman’ın Filistin meselesinin iki devletli formül esasınca 1967 sınırlarına göre bağımsız Filistin devletinin kurulması ve başkentinin Doğu Kudüs olacak şekilde çözülmesi dışında başka bir düşünceyi kabul etmesi mümkün değildir.

Tabii İsrail merkezli Yedioth Ahronoth gazetesine bağlı internet sitesi, Netanyahu’nun Maskat ziyaretini abartarak bunun Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Umman Sultanlığı’na yaptığı benzer ziyaretin ardından gerçekleştiğini ifade etti. Ayrıca söz konusu site, bu iki ziyaretin ender olduğuna ve bir İsrail Başbakanı’nın 1996’dan beri Maskat’ı ilk kez ziyaret ettiğine işaret etti.
Aynı site, ABD Başkanı Donald Trump’ın Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Jason Greenblatt’in Twitter üzerinden paylaştığı bir mesajında Netanyahu’nun ziyaretinin ABD’nin Ortadoğu’daki barış girişimlerini desteklediğini, bu barışın İsrailliler, Filistinliler ve komşuları arasında istikrarı, güvenliği ve kalkınmayı tesis edecek bir barış olduğunu ve yakın bir zamanda benzer görüşmelerin yapılmasını ümit ettiğini söylediğini belirtti.

Bu, ne anlama geliyor?

Bazı Filistinli yetkililerin teyit ettiği ve iyimserliğe kapılmadan söylediği gibi bu gelişme Filistin ve İsrail arasında yeniden müzakerelere başlamak için Başkan Donald Trump liderliğindeki ABD yönetiminin girişimleri çerçevesinde atılmış bir adımdır. Washington, İsraillilerle normalleşmeyi yürütme noktasında Umman Sultanlığı’nı ikna etmeye çalıştı. Biraz önce bahsi geçen haber sitesine göre Maskat, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim işlemini durdurmayı onaylaması halinde bu tür bir öneriyi kabul etti.

Biz, ABD’nin Filistin-İsrail çatışmasına yönelik tutumuyla ilgili gelişmelerden bahsederken Filistin-İsrail müzakerelerinin yeniden başlayabileceğine dair işaretlerin olduğunu söyleyenler var. Zira Donald Trump’ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a Ortadoğu’da barışı gerçekleştirmek için Netanyahu’nun Filistinlilere davrandığı şekilde kendisine katı bir şekilde davranmaya hazır olduğunu söylediği ifade edildi. Yine ABD Başkanı’na dayandırılan başka bir habere göre Trump’ın yaklaşık 3 ay önce Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması karşılığında Tel Aviv’in gelecekte Filistinlilerle yapılacak müzakerelerde ağır bir bedel ödeyeceğini ve Filistinlilerin çok güzel bir şey elde edeceklerini söylemesi söz konusu eğilimi destekliyor gibi.

Burada ABD yönetimiyle ilgili sorun şu ki bugün söylenen bir söz ertesi gün yalanlanıyor. ABD yönetimi, kararsız ve sabit bir tutum sergilemiyor. Bu da Filistinlileri, Arapları ve dünyada Filistin meselesini destekleyenleri ABD yönetimine kesinlikle güvenmemeye sevk ediyor. ABD’li evangelistlerin tutumuna güvenen Binyamin Netanyahu’nun Filistin meselesinin çözümü konusunda Washington’ın tutumunda bir değişiklik olduğunu söyleyenlere cevap olarak Filistinlilere “bir devletten daha azını ve otonom yönetimden daha fazlasını” vermeye hazır olduğunu büyük bir küstahlıkla söylemesi belki de Filistinlilerin bu düşüncelerini destekliyor. Bu sözlere karşılık olarak Filistin sözcüsü, 1967 sınırlarına göre başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti kurulmadan barış ve güvenin olmayacağını dile getirdi.

Filistin meselesinin çözümüne yönelik olumlu girişimlerle ilgili söylentilerin belirsizliğine rağmen bu meseleye karşı birçok etkin büyük devletin tutumunda da somut değişimler olduğunu ve ABD ile birçok Avrupa ülkesindeki bazı Yahudi çevrelerde dahi göz ardı edilmeyecek dönüşümlerin meydana geldiğini inkâr etmek mümkün değildir. Bu çerçevede Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald Lauder’in Filistin asıllı biri aracılığıyla Ebu Mazen’le telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini, Jared Kushner’in Filistin meselesinin çözümüyle ilgili Filistinlileri ikna etmeye çalıştığı konuda kendisiyle aynı fikirde olmadığını söyleyelim. Ayrıca Lauder’ın Trump’ın Filistin meselesiyle ilgili kendisine ilettiği mesajı da reddettiği söyleniyor.

Her halükarda Filistin Merkez Konseyi’nin Filistin meselesinin çözümü için ABD, İsrail ve Avrupa tarafından ortaya atılan öneriler konusunda Ramallah’taki son toplantıda aldığı kesin kararları göz önünde bulundurmak gerekiyor. İçerideki organize duruma gelince; Hamas ve İslami Cihad Hareketi’yle uzlaşma girişimlerinin başarısız olduğu, Gazze Şeridi’ni kontrol eden bu iki örgütün İran-Suriye planlarını uyguladığı ve barış sürecinden kaçmak için 2007’den bu yana İsraillilere bahaneler ürettiği yönünde kesin bir kanaat oluşmaya başladı. Onlar, hangi Filistin tarafıyla ittifak edeceklerini bilmediklerini söylüyor. Kurtuluş Örgütü’yle mi yoksa Gazze’yi kontrol edenlerle ve burada kendi özel devletlerini kuranlarla mı ittifak edecekler?

Belki de bu rahatsız edici gelişmelere yeni bir şey daha eklendi. Kurtuluş Örgütü aracılığıyla Filistin meselesinde Fetih Hareketi’ne katılan ve halk ile demokratik cepheyi oluşturan bu iki ana örgüt, Merkez Meclisi’nin toplantılarına gelmekten kaçındı. Hatta bu iki örgütün tüm Filistin meşru çevrelerindeki üyeliklerini dondurdukları söyleniyor. Bu da Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın yönetimde bireysel hareket ediyormuş gibi görünmesine neden oldu. Bu noktada söz konusu iki cephenin İran – Suriye eksenine kaymış gibi göründüklerine işaret edelim. Sonuçta bu iki cephe, Hamas Hareketi’ne bağlanabilir. Bu da önümüzdeki iki ay içerisinde ya da en uzak ihtimalle 2019’un başlarında son derece önemli değişimlerin meydana gelmesi beklenen barış süreci konusunda Ebu Mazen’in ve ulusal yönetimin yükünü katbekat artıracaktır.

Fakat Filistin, Arap ve uluslararası çevrelerin Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğunu, ulusal meclis tarafından yetkilendirildiğini, İsraillilerle kronik hale gelen çatışmayı çözmek için herhangi bir anlaşma yapma ve barış süreci hususunda 1974 yılından sonra düzenlenen bütün oturumlarda tek yetkili taraf olduğunu kabul etmeleri bu yükü azaltabilir. Bilindiği üzere Fetih, Filistin’de büyük bir güçtür. Dar görüşlü parti hesaplarından uzak bir şekilde esnek ve açılım yanlısı bir örgüt olmasından dolayı Fetih, Filistin halkının çoğunluğunu, bütün sendikaları ve halk kuruluşlarını kuşatmaya başladı.