Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Filistinlilerin çelişkileri şaşkınlık yaratıyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Genel olarak Filistin kamuoyunun politik açıdan yakın kişileri hayretler içerisinde bırakacak kadar çelişkilerle dolu olması şaşırtıcı değil.

Yakın kişilerden kastımız, ilk olarak Filistinlilerin geneli, ikinci olarak da sahipleri kadar kendilerini de ilgilendirdiğini düşündükleri bir davaya kayıtsız kalmayan amca çocukları Araplardır.

Ardından aynı şaşkınlık, uzaktakileri yani İslam dünyasının batısından doğusuna Filistin halkı, Mescid-i Aksa ve Kudüs ile dayanışma içerisinde olanları, dünyanın farklı bölgelerinde Filistin davasına sempati duyanları da ele geçiriyor.

Geçen hafta yaşanan sahneler arasında Filistin içerisinde yaşananları açıklayan ve birbirleri ile çelişkisinin aralarındaki uçurumun derinliği kadar açık olduğu iki sahne ön plana çıkıyordu.

Bir yanda Gazze-İsrail sınırında atalarının topraklarına dönme haklarını talep ederken öldürülen gençlerin görüntüsü,

Diğer yanda ise işgal altındaki Doğu Kudüs’te İsrail’in daha fazla toprak ele geçireceğine dair şüphelere rağmen satış anlaşması pazarlığında anlaşamayan Filistinli tarafların görüntüsü.

İsrail askerlerinin saldırganlığına, gösterileri acımasızca bastırmaya çalışmasına ve aylarca önce başlatmış oldukları gösterilerinde hayatını kaybedenlerin sayısına geçen hafta şehit olan 7 gencin de eklenmesine rağmen Gazzeli gençler barışçıl olarak başlayan gösterilerini sürdürmekte kararlılar.

Gençlerin bu kararlılığı karşısında tüm Filistinli örgütlerin, anlaşmazlıklarını bir kenara bırakarak, Filistinlilerin tamamının hayali olan iç uzlaşma hedefine ulaşmak için çabalarını yoğunlaştırmaları gerekirdi.

Ama Filistinlilerin bu hayali, dönüş hayali gibi neredeyse gerçekleşmesi imkansız bir hayale dönüşmüş görünüyor.

Filistinli örgütlerin liderleri, Filistinlilerin çıkarlarını kendi örgütlerinin çıkarlarından üstün tuttuklarını kanıtlayacak bu uzlaşmayı gerçekleştirmek yerine her biri aradaki anlaşmazlıkları arttıracak koşullar öne sürmeye seçti.

Örneğin, Ramallah’taki yönetim Netanyahu hükümeti ile müzakerelerin tekrar başlamasını kolaylaştırmak için gerekli esnekliği göstermeye hazır olduğunu söylüyor. Ki bu Tel Aviv’in iddialarını çürütmek için gerekli bir politik eylem.

Ama aynı yönetim, Gazze’de Hamas Hareketi tarafından temsil edilen yönetim ile İsrail arasında Mısır’ın arabulucuğu ile yürütülen ve yaklaşık 2 milyon insanın yaşadığı zorlukları hafifletmeyi amaçlayan ateşkes çabalarına karşı çıkıyor.

Bu gerçekten de şaşkınlık yaratacak bir çelişki değil de nedir?

“Büyük Dönüş Gösterileri” kapsamında yaşananları kontrol altına almakta başarısız olan Hamas’ın güvenlik güçleri bizi şaşırtmakta eksik kalmıyor.

Hamas’ın bu gösterilerin barışçıl kalması için elinden geldiğince çaba harcaması gerekiyordu. Baştan aşağı gelişmiş öldürücü silahlara sahip işgal güçleri askerlerini kışkırtmanın hiç kimseye bir yararı yoktur.

Gösterilere katılan gençler, İsrail’in küstahlığı karşısıda öfkelerini konrol ettikçe dünyanın desteğini de daha çok kazanacaklardır.

Bu da İsrail’i uluslararası kulislerde ve forumlarda daha da zor bir durumda bırakacaktır.

Tüm Filistinlilerin karşı karşıya oldukları ve herkesin en yüksek derecede sorumluluk üstlenmesini gerektiren bu zor dönemde Filistinliler arasındaki bu şaşkınlık yaratan çelişkileri görmek çok acı verici.

Bir Filistinlinin, Doğu Kudüs’te sahip olduğu evi sattığında bunun Yahudi bir yerleşimcinin eline geçmesi anlamına geldiğini peşinen bilmesine rağmen bunu yapmakta ısrar etmesi gerçekten de hayret vericidir!

Geçen Cuma günü BBC’nin, Doğu Kudüs’te bazı Filistinlilerin, mülklerinin Yahudiler lehine satışı için anlaşmalar yaptıklarını ve yakın bir zamanda bunların açıklanacağını iddia eden Kudüs belediyesinden bir yetkiliden naklettiği haber doğru ise mesele, şaşkınlık yaratan çelişkilerin ötesine geçip kelimenin tam anlamıyla gerçek bir felakete dönüşmüş demektir.

Bu çerçevede, kendimi 1966 yılının sonbaharında Kahire Üniversitesi’nde 1. Sınıf öğrencisi iken yapmış olduğum ilk siyasi tartışmayı hafızamın derinliklerinde ararken buldum.

O zamanlar Mısırlı öğrencilerin: “Filistinliler niçin topraklarını Yahudilere sattılar?” sorusu bende çok derin yaralar açmıştı…

Ardından sorunun verdiği acı, soran kişinin eklediği şu kelimelerle daha da artardı: “Topraklarınızı sattınız ardından komşu ülkelere kaçtınız!”.

Tabi ki böyle bir soruyu sorma hakkına sahip olduğuna inanması bile soran kişinin içinde bulunduğu cehaletin büyüklüğünü ortaya koyuyordu.

Ama ne yazık ki, o zamanlar Mısırlı öğrenciler arasında bir grup gerçekten de Filistinlilerin topraklarını sattıklarına inanıyordu.

Dolayısıyla neden ilk fırsatta bir Filistinliye böyle bir soru yöneltmesindi?

Ki kendince bunda haklıydı o zaman neden yapmasındı?

Daha da acı verici olan, bu sorunun aynı zamanda dönemin Mısır lideri Cemal Abdünnasır rejiminin bilinçlendirme aygıtının başarısızlığının büyüklüğünü de gösteriyor olmasıydı.

Oysa Cemal Abdünnasır, Filistin’in kurtuluşuna neredeyse Mısır ve halkının önceliklerini aşacak derecede öncelik vermiş biriydi.

Gerçeği söylemek gerekirse bazı büyük Arap toprak sahipleri, İsrail kurulmadan önce sahip oldukları bazı toprakları gerçekten de Yahudilere sattılar.

İsrail propaganda araçları da bu toprak satışlarını, Filistinlileri kötülemek ve tüm Filistin topraklarını işgal etmelerini haklı çıkaracak bir gerekçe olarak kullandı.

Bu geçmişte yaşanan acı bir deneyimdi peki ya yarın?

Hem şaşkınlık yaratan hem de acı veren Filistinli çelişkiler dizisinin artık sona erme zamanı gelmedi mi?