Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Filoların uyanışından sonraki dünya | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geleceğin gölgesinde şekillenen post-yeni dünya düzeninin seyri içerisinde insan, fotoğrafa, biçime ve uyumsuzluğa hızlıca kayan dünya levha tektoniği üzerinde dikkat çekici gelişmeleri görebilir. Daha dikkat çekici durum ise bu fotoğrafların bazısı, bizi özel bir şekilde İkinci Dünya Savaşı dönemine götürüyor ki o dönemde dünyanın kaynaklarına hâkim olmanın yolu, denizlere ve okyanuslara egemen olmaktan geçiyordu.

Çeşitli sahneler, bizi “coğrafyanın intikamı” düşüncesini yeniden incelemeye davet ediyor. 2012 yılında yayınlanan “Coğrafyanın İntikamı” adlı meşhur kitabında Amerikalı yazar Robert Kaplan, bugün coğrafyanın uluslararası ilişkileri ve küreselleşmenin açıklamakta başarısız kaldığı milletlerarası çatışmaları açıklamada büyük bir rol oynadığına işaret etti.

İlk sahnede ABD, ön sırayı işgal ediyor ki o, dünyada krizlerin tek başına yönetilmediği bir zamanda küresel olarak bireysel kutupçuluğu muhafaza etmeye çalışıyor.

Washington, benzersiz bir şekilde yeniden denizlerin ve okyanusların efendisi olmayı istiyor. Bunun için mayıs ayının ilk haftası ABD Donanması, 2011 yılında sökülen ikinci filoyu yeniden inşa edeceğini açıkladı.

Aslında bu açıklama, meydan okumaları artıracak ve daha karmaşık hale getirecek şekilde büyük güçler arasındaki rekabet çağına dönüşü ilan etmektir. 1950 ve 2011 yılları arasında var olan ikinci filo, Kuzey Kutbu’ndan Karayip Denizi’ne kadar Atlas Okyanusu’ndan sorumluydu.

Günümüzde ABD, 6 filoya sahip. Bunun için şu soruyu sormak gerekiyor. ABD’nin daha fazla deniz birliklerine mi ihtiyacı var yoksa dünya jeopolitiğine hâkim olması, ABD’yi daha fazla deniz birliğine sahip olmaya mı sevk ediyor?

Dil yönünden anlaşılması zor jeopolitik kavramı en iyi şekilde ifade edebilmek için uluslararası denklemde coğrafyanın güç ilişkilerine etkisini analiz etmek gerekiyor. Bu analiz, hızlı gelişmelerle birlikte şu anki küresel sahnenin ışığında 3 zamanı kapsamaktadır: Geçmiş, şimdi ve gelecek

ABD’nin jeopolitik hegemonyasından bahsetmek ve özellikle ikinci filoya işaret etmek, Kuzey Kutbunun sularında ve belki de bir gün Güney Kutbunda çatışmayı haber veren bir durumdur. Herkes, kutuplardaki doğalgaz, petrol ve değerli madenler gibi gizli doğal kaynakların miktarını biliyor.

Birkaç gün önce Vladimir Putin, Kuzey ve Güney Kutbunu işgal etmenin devletin öncelikli bir meselesi olduğunu ifade etti. Rusya’nın son yıllarda ekonomisini geliştirmek için Kuzey Kutbunun karları altındaki hazineye ulaşarak iddialı bir plana başladığı biliniyor. Durum, bununla sınırlı kalmıyor. Rusya’nın emelleri, Moskova’yı Asya’dan Avrupa’ya ve Avrupa’dan Asya’ya giden geleneksel yola alternatif olması için kuzey deniz yolunu geliştirmeye sevk etti.

Hiç şüphesiz Rusya’nın kaygısı, NATO’nun keşiflerini ve endişelerini de geçti. Bu durum Rusları, bölgedeki çıkarlarını korumak için çeşitli diplomatik ve askeri önlemler almaya sevk etti.

Washington, şu an ve gelecekte Ruslarla çatışma olasılıklarının arttığının tam olarak farkında. Bunun için ikinci filoyu canlandırmak, yoğun askeri birliklerin Atlantik’in diğer tarafına nakledilmesini ve yönlendirilmesini hızlandıracaktır. Zira Rus Deniz Kuvvetleri, ABD savaş filolarını özellikle de Kuzey Kutbunda buzun altında nöbet tutan stratejik nükleer denizaltıları tehdit ediyor.

Sağduyulu politik bir analistin Akdeniz havzasında ve Basra Körfezi’ndeki gelişmelere karşı duyarsız kalması mümkün değildir. Basra Körfezi açısından son zamanlarda ABD Donanması, arkasında Devrim Muhafızlarının gemilerinin yer aldığı İran’ın provokasyonları nedeniyle sıcak sularda kararsızlık durumuna karşı uyarıda bulundu. Devrim Muhafızlarının gemileri, Basra Körfezi’nde hem ABD gemilerine hem de sivil gemilere genellikle tehlikeli bir şekilde yaklaşıyordu.

Aynı şekilde Ortadoğu’nun jeopolitik analizi, bize Akdeniz’in artık bir Atlas gölü olmadığını haber veriyor. Eğer deyim yerindeyse artık Akdeniz, NATO’nun kontrolünde değil. Özellikle Akdeniz, uzun bir süre ABD’nin altıncı filosunun çalışmaları için aktif bir bölgeydi.

Suriye’nin Tartus kentinde deniz üssünün yeniden kurulmasının yanı sıra iki nükleer denizaltının eşlik ettiği “Admiral Kuznetsov” uçak gemisi ile A949 tipi gemi ve “Pyotr Velikiy” savaş gemisinden oluşan Rus deniz gücüne ek olarak “Karadeniz filosu” olarak bilinen gemi birliklerinin sayısını füze donanımına sahip 15 gemiye yükselttiği zaman Rusya, uluslararası suların kontrolünü başarılı bir şekilde paylaştı.

Washington, Rus Kalibr füzelerinin NATO’nun geleneksel askeri üslerinin bulunduğu Güney Avrupa şehirleri, Yunanistan, Türkiye ve Bulgaristan’a kadar ulaştığının ve NATO’nun güney kanadı karşısında bir set oluşturan Rus rekabet gücünün farkında olduğu için ikinci filoyu yeniden çalıştırıyor.

Deyim yerindeyse deniz coğrafyasının intikamı, ABD ve Rusya’yla sınırlı kalmıyor. Şöyle ki bugün Çin, birçok hesabı olan ve deniz filosunu hızlı bir şekilde geliştiren stratejik bir rakip haline geldi. Bu da Çin’e önümüzdeki 10 yılda Pasifik Okyanusu’na uzanacak büyük bir deniz gücüne sahip olmasını sağlayacak. Yani Çin, bir şekilde ABD’nin özel filosuna rakip olacak.

Geçtiğimiz 1 Mart’ta Çin’in yeni uçak gemisi “Liaoning”, uluslararası denizlerde yüzdü. Ayrıca savaş gemisi, dev askeri bir birim olmasından dolayı Pekin’in savaş gücünü sağlamlaştırıyor. Liaoning, Çin filosunun personellerini yetiştirmek için bir okul mesabesinde. Zira Çin filosu, Kuzey Kore’den sonra 714 donanma varlığıyla şu an dünya donanmasında ikinci sırayı işgal ediyor. Dünyada sayı bakımından en büyük donanmaya sahip olan Kuzey Kore’nin donanma varlığı ise 967. Kuzey Kore’yi 415 donanma varlığıyla ABD takip ediyor.

Filoların uyanışına olan ihtiyaç artıyor. Zira kutupçuluk üzerinde çatışan uluslararası taraflar nezdinde askeri kavram ve ilke kesinleşti. Filo uyanışının ardından yeni dünya düzeninin kartlarının tekrar karılması için “uzun vadedeki stratejik rekabet” fiilen gerçekleşiyor.