Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Floransa… Sanatın ve güzelliğin beşiği | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İtalya’nın kalbinde, Batı sanatının tüm renklerini tek başına özetleyen bir şehir…

Bu şehir, bir insanın görebileceği, uçsuz bucaksız en güzel açık hava müzesini gözlerinin önüne seriyor. Güzelliğin güzellik üzerine inşa edildiği şehirde, tarih, tüm sırlarını ve gizemini hiçbir bedel ödemeksizin sana anlatıyor.

Kışın bile çiçeklerin açtığı bu şehir, gezilen her sokakta, geçilen her köprüde, görülen meydanda kendisini ilk kez ziyaret edenlere, hakkında anlatılanları, duyulanları ve adını hak ettiğini kanıtlıyor.

Dante’ye ilham veren ve sonsuz şarkılarını yazdığı, Galileo’nun astrofizik dönüşüm denklemlerini bulduğu ve bunu hayatıyla ödediği, Waterloo Muharebesi sonrası Napolyon’un vagonunda bir kopyasının bulunduğu Niccolo Machiavelli’nin Siyaset Felsefesi’nin temellerini attığı şehir; Floransa…

Michelangelo, Donatello, Giovanni Boccaccio, Filippo Brunelleschi, Sandro Botticelli ve Leonard da Vinci gibi dehaların memleketi, dünyaya eşsiz başyapıtlar sunan, Batı ve Avrupa medeniyetinin kültürüne dayanan, Avrupa’nın orta çağ damarlarına sanatsal ve entelektüel rönesans kanı pompalayan şehir; Floransa…

Floransa’ya seyahatinizi nasıl planlamalısınız?

Burada, her türlü sanat ve güzelliğin keyfini olabildiğince kolay bir şekilde çıkarabilirsiniz. Duomo Meydanı’nda 1939 yılından beri Caffè Scudieri tarafından sunulan kahvenin size getirilmesini beklerken, İtalyanların kahvaltı ederken alışık oldukları gibi muhteşem yapıtları izleyebilirsiniz.

Eğer yürüyüşe bu meydandan başlamayı tercih ederseniz, bunu kış ya da baharın sabahlarında olmasına gayret edin. Çünkü gökyüzünün mavisi huzurun doruğundayken, göz alıcı Carrara mermerlernin beyaz ve yeşilinin yanı sıra geçmiş zamanlardan beri heykeltıraşların ve mimarların favorisi olan kırmızının bir araya geldiği eşsiz bir kentsel ahengi görebilirsiniz.

Ancak gezinizi, 13. yüzyıldan beri siyasi iktidarın merkezi olan Signoria Meydanı’ndan başlatırsanız, 2015 yılına kadar İtalya tarihinin en genç Başbakanı Matteo Renzi hükümetinin karargahı olan ve bugün belediye binası olarak kullanılan Eski Sarayı ziyaret etmelisiniz. Orada, aslı Sanat Fakültesi’ne bağlı Galleria dell’Accademia müzesinde bulunan, Michelangelo’nun ünlü David heykelini bulacaksınız.

Eski sarayın sağında, 16. yüzyılda inşa edilen ve yapımı 65 yıl süren, şehrin en büyük anıtı ve modern tarihin ilk müzesi olan Uffizi Müzesi binasını göreceksiniz. Müze, bugün içerisinde 12. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar yaşayan tüm büyük sanatçılara ait sayısız sanat eserini barındırıyor. Büyük çoğunluğu, klasik sanat tarihinin başyapıtları olarak nitelendirilen eserlerin yer aldığı müze bir kez genişletilmek zorunda kalındı. Parçaların çoğu, insan kalabalığının azalması ve trafiğin rahatlaması için diğer müzelere taşındı. Ancak hala müzenin önünde sabah saatlerinden itibaren uzun kuyruklar oluşuyor.

Bu güzel sanat ve güzellik ziyafetinin ardından, sessiz bir ortamda dinlenmeyi hak eden ziyaretçi, 1872’den beri yazarlar ve sanatçıların buluşması noktası olan, Mermer masalarında lezzetli tatlılar ve sıcak çikolataların bulunduğu Café Revere’de yeniden güç topluyor. Kafe günümüzde hala gümüş kaplar ve ince porselenlerle sunumlar yapıyor olmasıyla ünlü. Kafenin yakınlarında bulunan ve dünyanın bilinen en eski eczanesini ziyaret etme fırsatını sakın kaçırmayın.1456 yılında kurulan Santa Maria Novella, bugün halen, parfüm ve el işi kozmetik ürünlerinin satıldığı şık bir mağazaya ev sahipliği yapıyor.

En gözde mağazaların, küçük lüks otellerin ve Rönesans dönemi eserlerinin yer aldığı, şehrin en zarif yeri, Tornabuoni Caddesine sadece birkaç adım uzaklıktasınız. Dünyanın önde gelen moda evlerinden bazılarının sergilerinin ve atölyelerinin kurulu olduğu Tornabuoni Caddesi.

Köprüler ve Saraylar

Şimdi Arno Nehri’ne gidiyoruz. Şehrin en önemli mimari ve tarihi sembollerinden biri olan Eski Köprü’yü görmeye hazır mısınız? Köprü bu adı, nehrin üzerine inşa edilen ilk köprü olması sebebiyle alıyor. Eski Köprü üç katlıdır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi bombardımanına maruz kaldı. Köprüyü geçtikten sonra, bir başka sanatsal binanın önüne geliyoruz. İçerisinde dünyaca ünlü sekiz müzenin yer aldığı muhteşem Pitti Sarayı. Saray, Floransa’da yaşamış güçlü ve etkin bir aile olan Medici Hanedanılığı ile rekabet etmek üzere 16. yüzyılda banker Luka Pitti tarafından yaptırılmıştır. Fakat Pitti, sarayın aşırı maliyetini karşılayamadı ve rakip olduğu Medici ailesine satmak zorunda kaldı. Sarayın Medici ailesi tarafından bitirildi.

Bu saraydan yürüme mesafesinde bulunan Dante heykeli, Floransa’nın 3 büyük isminin Michelangelo, Galileo, Machiavelli’nin mezarlarının bulunduğu şehrin en önemli kilisesi Santa Croce Bazilikası’nın önünde yer alıyor. Santa Croce Bazilikası, Fransız yazar Stendhal’in duygularını ele geçiren ve adını öğrendikten sonra romantizim hastalığına tutulan ressam Giotto di Bondone’ın resimleri ile süslenmiştir.
Bu hızlı turun bitiminden önce, dünyanın en büyük kiremit kubbesine sahip olan Santa Maria del Fiore Katedrali’ni ziyaret etmelisiniz. Dante’nin, İlahi Komedya şiirlerini, Avrupa’nın emperyalist ailelerinin dağılma tarihine geri dönmeksizin güzelliğinin sırları ortaya çıkmayan başkent Toskana’nın ileri gelen üç rakip ailesinin soylularına okuduğu yer.

Onuncu yüzyılın ortalarında, Şarlman’ın mirasçılarının siyasi imparatorluğun birliğini ve bütünlüğünü sürdürmedeki başarısızlıklarının ardından, sınırların kontrolünü elinde bulunduran aileler ve müttefikleri tarafından, imparatorluğun çevresinde kurulan şehirlerde ticaret ve sanat akımları başladı. Özellikle Vatikan tarafından desteklenenler, daha fazla özerkliğe sahip olurken merkezi otoriteden bağımsızdılar. Bu güç bölünmesi Geç Orta Çağ’a kadar devam etti. İspanya, İtalyan yarımadasını kontrol etme mücadelesinde Fransa’ya galip geldikten sonra, kendi kendini idame ettirdi.

19. yüzyılın sonlarına İspanyolların yenilgisinden sonra bu durum, Kral Vittorio Emanuelle’nin 1865’te Roma’ya dönmeden önce altı yıllığına İtalya’ya taşınmaya karar vermesiyle Avusturyalılar tarafından toparlandı.

Müzeler

Floransa, büyük bir açık hava müzesi olmanın yanı sıra, dünyanın en önemli sanat ve moda müzelerine de sahiptir. İtalyan modası Rönesans’ın başkentinde ortaya çıktı. Bir turistin ziyaret etmesi gereken bu müzeler arasında en önemlileri ise şunlar:

Uffizi Galerisi: İtalyan Rönesansı’ndan çok sayıda sanat eserini barındıran Uffizi Galerisi, İtalya ve dünyadaki en önemli ve en büyük müzelerden biridir. Dünyanın ilk modern müzelerinden biri sayılan Uffizi, 16. yüzyıl sonlarından bu yana kapıları ziyaretçilerine açık ve en ünlüsü Botticelli’nin ‘Venüs Doğumu’ adlı tablosu olmak üzere ünlü tablolar içeriyor.

Galleria dell’Accademia: Dünyanın en tanınmış eseri, Michelangelo’nun David heykeli bu müzede bulunuyor.

Bargello Ulusal Müzesi: Askeri bir kışla ve hapishaneydi. 14. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar yapılmış büyük sanat heykelleri koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır.

Galileo Müzesi: Bilim Tarihi Müzesidir. Rönesans’tan günümüze kadar bilimsel araçların ve icatların en önemli ve en büyük koleksiyonlarından birini içerir.

Salvatore Ferragamo Müzesi: Ayakkabı yapımcısı olarak başlayan tanınmış moda evi tarafından kurulan müze, Marilyn Monroe, Greta Garbo, Sophia Loren, Audrey Hepburn ve Meryl Streep gibi Hollywood ünlülerinin tercihi olduğu. Bugün Salvatore Ferragamo’nun oğulları, ayakkabı imalatının yanı sıra kıyafet ve deri çantalar dahil ederek faaliyetlerini genişletti.

Kostüm Galerisi: Pitti Sarayı’nda bulunan Kostüm Galerisi 17. yüzyıldan ititbaren moda tarihine adanmıştır. Matemlerde ve sosyal olaylarda kullanılan tiyatro kostümleri ve kıyafet koleksiyonlarını içerir.

Gucci Bahçesi: Kıyafet koleksiyonları, eşsiz elbiseler ve deri çantalar sergisine sahip bir moda evi müzesi.

Erkek modasının başkenti

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Floransa, eski ve labirentler halindeki sokakları arasında kaybolabileceğiniz en güzel yerlerden biri. Her köşesinin oyulmuş heykeller veya açık hava opera konserler ile sanatın doldurduğu şehrin sokakları, bu kez erkek kıyafetlerinin sergilendiği Floransalı ‘Pitti Uomo’ defilesine sahne oluyor.

Floransa, komşusu Milano ile karşılaştırıldığında unutulmuş olabilir, ama en azından hala erkek modasının başkentidir. Pitti Uomo defilesi yakında 100. yılını kutlayacak. Dünyanın dört bir yanından gelen şirketlere ve moda evlerine açık olan defile, her sezon çorap, kravat ve ipek kumaştan erkek modası ve aksesuarları konusunda uzmanlaşmış, en az bin 200 uluslararası markayı özel takımlara ulaştırmaktadır.

Bu defilesinde ayrıca ‘tavus kuşu’ ve ‘kabarık tüyler’ olarak bilinen bir kavramlar doğdu. Bunun Dandy tarzı (erkeksi moda akımı) bir evrim olduğu söyleniyor. Aynı tüyler, erkeklerin zarafetlerini de yansıtılıyor. Gökkuşağının renklerini birbirine karıştırmaktan korkmayın ya da vücudunuzu saran tasarımlar ve altındaki yenilikçi bir ayakkabıyı gösteren kısa pantolonlar giymekten çekinmeyin. Pitti Uomo defilesi, moda severler için, her yıl Ocak ve Haziran aylarında gerçekleşiyor.