Myanmar’da Arakanlılara yönelik işlenen insanlık suçlarına dair raporlar yayınlanmaya devam ediliyor. Son olarak Fortify Rights tarafından sunulan raporda şiddetin sistematik olduğu belirtilerek konunun Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşıması çağrısında bulunuldu.
Uluslararası sivil toplum örgütü Fortify Rights tarafından yayınlanan raporda Arakanlılara karşı uygulanan şiddetin ‘soykırım ve insanlığa karşı bir suç teşkil ettiğine’ inanmak için yeterince sebep olduğu vurgulandı.
Söz konusu rapor, Myanmar’daki ordu ve Budist milislerin eliyle Arakanlı Müslüman azınlığa karşı bir ‘etnik temizlik’ uygulandığını doğrularken Arakanlıların yok edilmesi için sistematik hazırlıklar gerçekleştirildiği kaydedildi.
Myanmarlı asker ve polis kaynakları ile yapılan görüşmelerin ardından hazırlanan raporda “Myanmarlı yetkililer, Arakanlı sivillere karşı suç işlemek için haftalardır sistematik olarak hazırlıklar yaptı” ifadeleri yer aldı.
Tayland merkezli Fortify Rights, Arakan’da cinayet, tecavüz, sınır dışı etme, zorla topraklarından sürme, işkence, hapis, zulüm ve zorla alıkoyma gibi insanlığa karşı işlenen 8 ayrı suça dayanarak konunun Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne götürülmesini istedi.
Fortify Rights yetkilisi Matthew Smith dün Bangkok’da düzenlediği basın toplantısında, Myanmar ordusunun yerel grupları silahlandırdığını, ardından Arakanlıları ‘terörist ve radikal’ olarak tanımlayarak Myanmar halkını Arakanlıların ülke vatandaşı olmadığına ikna ettiğini söyledi.
Myanmar’daki Budist grupların 2017’nin ağustos ayında Arakan eyaletinde gerçekleştirdiği şiddet ve yağma olaylarında orduya yardım ettiğini kaydeden Smith, Arakan’a yönelik uluslararası insani yardım dağıtımının askıya alınmasını ise kınadı.
Uluslararası Af Örgütü haziran ayında, Myanmar ordusunun Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing ile diğer 12 üst düzey askeri yetkilinin Arakan eyaletinin kuzeyindeki Arakanlı nüfusa yönelik etnik temizlik sırasında işlenen insanlığa karşı suçlarda pay sahibi olduğu bildirmişti. Örgüt, bunu gösteren kapsamlı ve güvenilir kanıtlara ulaşırken BM Güvenlik Konseyi’nin konuyu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşıması çağrısında bulunmuştu.