Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Fransa, İran’dan “samimi diyalog” istiyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Fransa’’bölgedeki bazı ülkeler de dahil olmak üzere tüm endişeleri gidermek için samimi bir siyasi diyalog kurulmasını’’ istiyor. Paris’in amacı ‘’bölgesel gerginlikleri azaltmak yolunda herkesle çalışmak’’.

Fransa, Suudi Arabistan’ı “tarihi bir ortak’’ olarak görürken, bölgedeki ‘’önemli bir oyuncu’’ olarak nitelendirdiği İran’la Paris’in görüşmeleri sürdürmesine engel olmadığını düşünüyor. Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamaya göre Paris her hâlükârda ‘’bölgedeki ülkelerin her biriyle özel’’ tarihi bir ilişkisi olmasına rağmen birine yönelik askeri kamp kurmayı değil, herkesle diyalogu benimsiyor. Bu nedenle Paris, Fransa’nın güvenliği için gerekli olan ‘’Yakın ve Ortadoğu’da Barış ve İstikrar” konusunda kararlı. Paris’in ilk hedefi bölgedeki kriz ve gerginliklerin azaltılması için çözüm müzakereleri yapmak ve her iki tarafın egemenliğine saygı göstermektir.

Bu diplomatik açıklama, Fransız-İran ilişkilerinde süregelen gerginlik üzerine Paris tarafından olayların yatıştırılması için sarf edilen gayrete dair bir yorumdu. Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a daha önce’’ Sen kim oluyorsun ki İran’ın füze programına müdahale ediyorsun’’ diyerek saldıran İran Dış ilişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti’nin açıklamalarından sonra İran Devrim Muhafızları komutanı Muhammed Ali Caferi daha da ileri giderek, Macron’un Tahran’ın Balistik Füze programları ve bölge siyasetine dair endişelerini, “tecrübeye muhtaç bir genç’’ olarak nitelendirdi.Fransız Hükümeti’nin henüz olgunlaşmadığını ve yanlış bilgilere dayandığını ifade etti.

Bu kez Caferi’nin açıklamaları Fransa’nın yaptıklarına mukabil itidalliydi. Belki de Paris, Tahran ile anlaşmazlığın körüklenmesini herkesle ‘’diyalog’’ kurma ilkesiyle hareket ettiği için istemiyor. Üç gün önce Macron, İranlı mevkidaşı Hasan Ruhani ile verimli geçen bir telefon görüşmesini yaptı. Paris’in İran’ın Hizbullah’ı dizginlemesi, Yemen ve Körfez’deki durumu yatıştırması bir yana, Başbakan Saad Hariri’nin istifasıyla çıkan Lübnan’daki siyasi krizi önlemek için İran’a güvenmesi bir sır değil.

2015 yazında imzalanan nükleer anlaşmadan bu yana siyasi, ekonomik ve ticari açıdan hızlı bir şekilde normalleşmeyi amaçlayan tarafların ilişkileri Fransa’nın çabalarına rağmen geriledi. Bunun nedeni Paris Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Dreane’in kasım ayının sonunda Tahran’a yapmayı planladığı ziyaretin ertelenmiş olmasıdır. Fransız medyası, yıl sonundan önce başka bir görüşme olacağından bahsediyor. Fakat buna dair her iki taraftan da kesin bir açıklama yapılmadı. Daha da önemlisi, Başkan Macron’un önümüzdeki yılın başlarında Tahran’a yapmayı planladığı ziyaretin akıbeti bilinmiyor.

İran’ın Paris Büyükelçisi’nin France 24 kanalına verdiği demeçte Ruhani ve Macron’un 12 Aralık’ta Paris’te düzenlenecek olan İklim Zirvesi’nde görüşebileceklerini söyledi. Daha önceki görüşmenin iptal olduğunu hatırlattı. Fransa lideri zirveye katılacağını Almanya’daki son görüşmelerden ve Trump’ın İklim Anlaşması’ndan ayrılma kararı sonrasında ilan etti. Aralık 2018’de Polonya’da İklim Zirvesi’nin 24’üncüsü düzenlenecek. Ancak Fransız diplomatik kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de davet edilenler arasında olduğunu söyledi. Ruhani’nin Macron’la görüşmek için ise Paris’e gidip gitmeyeceği ise henüz bilinmiyor.

Fransız resmi kaynaklara göre Tahran’la olan ilişkilerdeki gerginliğin iki sebebi var: Bunlardan ilki olarak İranlıların balistik füze programı konusunda Fransa’nın önerilerini sindirememesi gösteriliyor. Zira Paris, beş daimî üye ve Almanya’nın da olduğu Güvenlik Konseyi’ndeki altılı grupla benzer şekilde Nükleer Anlaşma’nın imzalanmasını istiyor. Daha da kötüsü Tahran, kendileri tepki vermediği takdirde Fransa, Avrupa ve belki de diğer devletler tarafından uygulanacak yaptırımların sebepsiz olduğunu düşünüyor. Buna ek olarak, Fransa’nın vizyonuna göre Tahran, Paris’in balistik füze konusunda Amerika’nın pozisyonuna yaklaştığını ifade ediyor. Beyaz Saray’a göre, geçen cumartesi günü, Macron ve Trump’ın yaptığı telefon görüşmesi sonrası İran ve Hizbullah’ın bölgedeki istikrarı bozma faaliyetleriyle mücadele etme konusunda anlaşma sağlandı. Diğer taraftan ise Tahran, Paris’in Körfez Arap Ülkeleri’nin, özellikle de Suudi Arabistan’ın İran aleyhine “taraflı” bir siyaset izlediğini iddia ediyor. Tahran’ı tahrik eden şey, Fransa Dışişleri Bakanı’nın Riyad’da yaptığı açıklamalardı. Derrian, İran’ın hegemonya arayışının düşmanca olduğunu ve füze programını kontrolsüz olarak kullanıldığını söylemişti.

Bu durum göz önüne alındığında, İran’ın Paris Büyükelçisi’nin temize çıkarma gayretleri, Fransa ve uluslararası endişelere cevap vermemektedir. İran, balistik füze faaliyetlerinin tamamen ulusal savunmaya yönelik olduğunu ve asla tartışmaya açık bir konu olmadığını öne sürüyor. Bu argüman, Tahran’daki yetkililer tarafından sürekli tekrarlanıp duruyor. Büyükelçi ise bu programı bölgedeki ‘’tehlikeli ve hassas’’ durumla devletlerin savunma tedariki arasında ilişkilendiriyor. İran Büyükelçisi’nin iki ülke arasındaki ilişkileri övmesi gerçeklikten uzak görünüyor. Büyükelçi’ye göre taraflar arasındaki diyalog devam edecek.

Tahran ve Paris arasındaki ilişkilerin bozulması ve gerilimin devam etmesine rağmen Fransa, İran’ın nükleer anlaşmayı sürdürme arzusunu ve Fransız şirketlerinin İran ekonomisine sağladığı fırsatları bildiği için pek de endişeli görünmüyor. Paris, bazı İranlı yetkililerin sertliğini, Hamaney’e yakınlıklarını kullanan bazı kesimlerin balistik dosyasının Ruhani ve hükümetine karşı açık artırmaya sunmasına ve kanat mücadelesi olmasına bağlıyor.

Fransız tarafı daha ılımlı politikalar başlatmak ve Hizbullah’ı etkilemek için Tahran’la diyaloga deva edilmesi gerektiğini düşünüyor. Ancak gözlemcilere göre Fransız diplomasisinin zorluğu, Paris’in hassas konumu ve muhalefetin tutumunun yanı sıra ABD’den uzaklaşmamayı da içermesinden kaynaklanıyor. Paris diğer yandan da Körfez ülkelerinin, İran’ın siyasetine ve nükleer ve balistik programlara karşı endişelerini anladıklarını ifade ediyor. Eş zamanlı olarak da İran’la politik, ekonomik ve ticari amaçlar için bir köprü kurmak istiyor. Böyle bir durum uzun vadede olumsuz sonuçlara yol açabilir.