Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Fransızların içine düştüğü ‘Labirent’ | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi ile Fransa’da mutlak monarşinin yıkılmasından sonra Fransızlar bir düşünce labirentine girdi. Devrim sonrası (Iraklıların yaptığı gibi) kralını özleyen Fransızlar, sonunda iktidarı Kral Louis Philip’e bırakmıştı. Ancak Philip yönetiminden hemen bıkan Fransızlar, 1848 yılında Cumhuriyet rejimine geçerek devlet başkanlığı için seçim kararı aldı.

Louis Napolyon Bonapart, iktidardayken işlediği zulümlere rağmen Fransızların hayalini kurduğu bir liderdi. Fransız halkının eski krallarını özlediği böylesi bir ortamda gerçekleşen seçimlerde adının eski kralın adı olan Louis, ikinci adının ise kraliyet ailesinin lakabı olan Napolyon olmasını çok iyi kullanarak kendisini imparatorluğun varisi olarak takdim etti. Aslında Napolyon, seçimlerin sonuçlarından korkuyordu ancak kardeşi Dük Domate, onu rahatlatarak, “Merak etme kardeşim, yarın her halikuarda kapının önünde seni koruyan polisler bulacaksın” dedi.

Domate, o sözleri kullanırken, seçimleri kazanması halinde polislerin Devlet Başkanı olduğu için kendisini koruyacağını, seçimleri kaybetmesi halinde de darbe yapmasını engellemek için kapısında nöbet tutacağını kastediyordu.

Seçimi Napolyon kazandı ve Elysée Sarayı’na gitti. Ancak onun arzuları sadece Elyseé Sarayı’na gitmekle sınırlı değildi. Fransa İmparatoru olarak eski Fransız İmparatoru Birinci Napolyon’un efsanevi kişiliğini diriltmek istiyordu. Bu amaçla halkın beğenesini toplamak için sarayda sürekli olarak eğlenceler ve törenler düzenliyordu. Bu eğlencelerin birinde, soylu kadınlardan birini dans ettirdi. Eğlencede bulunanlardan biri bu manzara karşısında, “Cumhuriyeti havaya uçurmak için oynatıyor” demişti. Bu söz bütün Fransa hatta Avrupa kıtasının tamamının diline pelesenk oldu.

Söz, 1851 yılında Napolyon’un Cumhuriyeti ilga ederek yeniden imparatorluk kurduğunu ve kendisine de 3. Napolyon ünvanını verdiğini ilan etmesiyle gerçek olmuştu. Eşi, imparatorluk ilan etmesinden sonra eski Napolyon’dan eser kalmadığını görmüş ve ona “Sende eski Napolyon’dan hiçbir şey göremiyorum” demiş, Napolyon ise “Eski Napolyon’un ailesi hala benim ailem” diyerek cevap vermişti.

Napolyon, Fransız İmparatoru Birinci Napolyon kadar dahi olmasa da, iyi bir adamdı. Bu özelliğinden dolayı çocukları ve hayvanları çok severdi. Bir gün Elyseé Sarayı’nın bahçesinde gezerken altın sarısı saçları olan bir çocuk gördü, kucağına alıp çocuğu sevmeye başlayan Napolyon, “Oğlum, babana Fransız imparatorluğunun selamını götür” dedi. Çocuk, “Hayır efendim! Babamın önünde imparatorun ismini almaya cüret edemem çünkü o her gün imparatora hakaretler ediyor” diye cevapladı. Napolyon çok şaşırmıştı. Çocuğa, “Baban ne iş yapıyor” diye sorunca, çocuk “Babam Senato üyesidir” diye cevap verdi. O esnada yanında bulunanlardan biri Napolyon’a çocuğun babasının kim olduğunu öğrenmeyi teklif etti ancak Napolyon, “Biliyorsun ki Fransa’da birinin babasını araştırmak suçtur” diye cevap verdi.

Her monarşide, kralın zihni her zaman ona kimin alternatif olabileceğini düşünmekle meşguldür. Ancak, Arap monarşilerinde düşünülen şey alternatif değil kralın tasfiyesidir.