Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Fukuyama… Mollalar Tarihinin Sonu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Japon asıllı Amerikan vatandaşı siyaset düşünürü ve akademisyen Francis Fukuyama, birkaç gün önce Dubai’de toplanan Dünya Hükümetler Zirvesi etkinliklerinde yanına fikri ayaklanmaya sebep olan görüşlerini de alarak bir kez daha karşımıza çıktı. O, demokrasinin kapitalist sistemin eşlikçisi olduğu ve her ikisinin ‘Tarihin Sonu’nu temsil ettiğini söyleyerek dünyayı yerinden kaldırıp oturtan adamdır. Bu kapsamlı görüş, meşhur Amerikalı tarihçi Arthur Spengler’in ‘Batı’nın çöküşü’ne dair okumaları şöyle dursun, Hitler’in bin yıl boyunca yaşayacak Reich kehanetinden veya ‘vaat edilen ütopya’ hakkındaki Marksist ideolojiden pek de farklı sayılmaz.

BAE’nin Dişişleri Bakanı Dr. Enver Karkaş tarafından idare edilen unutulmaz oturumda Fukuyama’nın elinde ‘Tarihin Sonu’na dair başka raporlar var gibiydi. Öyle bir tarih ki kapitalizmin veya sosyalizmin siyasi kalıplarından ziyade teolojik sistemlerle, özellikle de İran İslam Cumhuriyeti ile ilgili.

Fukuyama bu sefer İran’ın hiçbir şeye aldırmadan patlama yolunda ilerlediğini, ekonomik vaziyetten -tabiri caizse- ‘cinsî’ durumlara ve küresel çerçevede toplumsal dönüşümlere varana kadar bilhassa içte istikrarsız olduğunu, biçim veya içerik açısından Humeyni devrimi zamanı ile tutarlı olmadığını söyledi.

Bu, Fukuyama’nın İran’ın yolu ve sonu hakkında birkaç unsura dayalı olarak yaptığı ilk değerlendirmesi değil. İlk aşamada devrimin ertesinde doğan ve şu an yaşları 40’a dayanan İran gençliğini ele alıyor. Açık gökler bağlamındaki bilgilerle çağdaş olan bu nesil, Ayetullah’ın 40 sene önce uyguladığı muhafazakâr ve tavizsiz anlayışla uğraşmış. Bu, gerçeğin ve gelecek varsayımlarının ötesinde bir olay.
‘İran’ın patlayabilirliğini’ teyit eden bir başka konu, şu saate kadar mollaların baskısına katlanmak zorunda kalan İranlı kadını ilgilendiriyor. Evet, durumları oldukça değişti. Nitekim hâlihazırda üniversite mezunlarının yüzde 60’ını genç kızlar oluşturuyor. Ama Fukuyama onların dünyanın izlediği ve İran’ın içler acısı ekonomik gerçekliğine karşı bir kalkışmadan ziyade, ideolojik bir karaktere sahip Aralık ayaklanmasındaki hallerine işaret ediyor.

Yakın zamanlarda İranlı genç kızları, ‘Ne Gazze ne Lübnan; canım feda sana İran’ diye sloganlar atarken gördük. Bu, mollaların vatanın sınırları dışında özellikle Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan’da İran’ın nüfuzunu yayma iddialarının başarısız olduğunu gösteriyor. Bugün Tahran’da iktidarı elinde bulunduranlar, özellikle yaşlarının ilerlemesi ile geleceklerini arkalarında bıraktılar. Ali Hamaney 78 yaşına ulaştı ve kemik hastası olduğu konusunda haberler yayılıyor. Ülkenin yeni rehberini seçecek olan güçlü dini heyet İran Uzmanlar Meclisi’nin yeni başkanı Ahmed Cenneti 91 yaşını aşarken, eski Cumhurbaşkanı Rafsancani 80 yaşında. İran iç siyasetinin şahinler ve güvercinler olarak bölünmesindeki çelişkiye rağmen ‘ılımlı’ olarak anılan mevcut Cumhurbaşkanı ise yaş olarak en küçüğü: 69.

Fukuyama’nın kehanetinin doğruluğunu tespit etmemizi sağlayacak bir soru: “Yaşı geçkin mollaların yüzde 60’ı 35 yaşın altındaki 82 milyonluk bir ülkeyi idare etmeleri mümkün mü? Zira onları şimdiki sisteme bağlayan ideolojik göbek bağının kesilmesine bakarak Arap ve İslam ülkelerine zor kullanarak ihraç edilmek istenen devrimde olup bitenleri hatırlamıyorlar.”

Baba George Bush ve Bill Clinton hükümetlerinde Ortadoğu barış sürecinin kilit adamı olan Dennis Ross, Fukuyama’nın görüşü ile neredeyse uyuşan son okumasında mollaların sokaklara dökülen göstericileri gördükten özellikle de bazı göstericilerin referandum taleplerinden sonra endişeye kapıldığına işaret ederek, rejimin kendi meşruiyetini kazanması için 1979’daki devrimden iki yıl sonra gerçekleştirdiği referanduma göndermede bulunuyor.

Bu bağlamda mollalar için meşruiyetleri üzerinden dogmatik örtüyü kaldırma konusunda kendini gösteren korkularının ölçüsü anlaşılabilir. Bunun için ülkenin idaresinde despotik karaktere sahip ‘kapsamlı’ uygulamalara eğilim gösteriyorlar. İster göstericilere karşı orantısız güç kullanmak, ister manipüle edildiği gerekçesiyle oylama sonuçlarına itiraz eden 2009 başkanlık seçiminin iki adayı eski Başbakan Mir Hüseyin Musevi ve Meclis Başkanı Mehdi Kerrubi’ye ev hapsi uygulamak olsun.

Mollaların rejimi 2009’dan bu yana ‘Fukuyama patlaması’ istikametinde ilerlemeye başladı. Gizli olanın ortaya çıktığı ve gerçeklerin ortaya çıkması için bahanelerin çözüldüğü CLIMAX olarak bilinen ‘çatışmanın zirvesi’ dramasını bekleyiş uzun sürmeyecek.

Fukuyama ve Dubai buluşmasından sonra oldukça önemli olan bir meseleye parmak basılmış durumda. O da şu ki; köktendincilik, 1979 İran’ının Ortadoğu’sunda patlarsa, bu laikliğe değil medeniyete geri dönüştür ve mollaların tarihinin sona ermesine bağlı olarak neredeyse gerçekleşecektir. İranlı gençler, doğru dinin kaynağı değiller ancak sahte dinin boyunduruğundan kurtulmuş bir toplum arayışı içersindeler. Gençlik, mollaların çarpıtılmış İslam’ı ile değil hoşgörü İslam’ıyla, çoğulculuk ve özgürlük çerçevesinde modern bir toplum, teknokratik bir hükümet, yeni kurumlar için çabalıyor