Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Füze gibi bir istifa ve Lübnan’ın siyasi yıkımı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İran’ın Burkan H-2 füzesi Riyad’a düşmesine düştü, ama etkisi bir tek Riyad’la sınırlı kalmadı; İran’ın bölgedeki yıkıcı etkilerinden dolayı Tahran’ı ambargo ve yaptırımlarla tehdit eden Washington’u da etkiledi.

Hatırlatayım; Hasan Ruhani bölgeden bahsederken, Yemen’den Fas’a kadar İran’ın onayı olmaksızın kimsenin karar veremediği söylemişti!

İran füzesinin etkisi, İran’ı cezalandırmaktan kaçınan Avrupa ülkelerini de etkiledi, keza, füzenin etkisi Washington’un bölgedeki problemlerine ve aynı anda da ABD’nin Suriye’deki İran’ın rakip gücünü kısıtlamasına yatırım yapan Moskova’yı da etkiledi.

Tabii, füzenin etkisi Hariri’nin istifasıyla oluşan siyasi enkazı kaldırmaya çalışan Beyrut’ta da hissedildi. Lübnan’ın hükümet krizinin ateşi İran füzesinden sonra büyüyecek gibi de gözüküyor, zira hem füze, hem Hizbullah Devletçiğinin Lübnan’ın siyasi kararları üzerindeki külhanbeyliği bu ülkeyi uzun süre etkileyecek gibi görünüyor.

Bölgedeki krizin tırmanma eğilimine girdiği çok açık; Lübnan Devleti bundan sonra Hizbullah Devletçiğinin Arap devletlerinin kararlarına yaptığı müdahalelere sessiz veya daha doğru tabirle “kör gibi hareketsiz” kalma lüksüne sahip olamayacak.

Hizbullah Devletçiği Fas’tan, füzenin atıldığı, Yemen’e, Suriye’ye, Irak’a, Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Kuveyt’e ve Bahreyn’e kadar tüm bölgenin işlerine müdahil oluyor. Lübnan Devletinin üzerine ölü toprağı serpilmişçesine sessizliği ise Hizbullah Devletçiğinin yaptıklarını legalize ediyor, adeta makul görünmesine yol açıyor.

Bölgedeki ve Lübnan’daki durum, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Sabhan’ın tanımıyla: ‘Hariri’nin istifasından sonra, asla istifa öncesine benzemeyecek’ zira Cumhurbaşkanlığı krizine çözümü Hariri ortaya atmıştı ve bu çözüm sayesinde Mişel Avn Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na taşınmış, Hariri ise Hükümet Sarayı’na dönmüştü. Fakat problem şu ki, anlaşmada geçen ve Lübnan’ın nötr olma ve diğer ülkelerin işlerine karışmama anlaşmasına riayet edilmemişti.

Avn, Kuveyt’e gitmeden önce Hizbullah’ın silah taşımasını desteklediğini, konunun Arap İsrail çatışmasıyla ilgili olduğunu açıkladı.

Avn, Hizbullah’ın bu silahı İsrail’e karşı değil de, Arap Ülkelerinin içişlerine müdahale etmesi için İran cephelerinde kullandığını unutmuş olsa gerek!

Hariri’nin Riyad’da açıkladığı ve Hizbullah’a karşı ağır ithamlar içerdiği istifa konuşmasının nedenlerine değinmeyeceğim ne de Beyrut’taki Tahran müttefiklerinin hayatının tehlikede olduğu gerçeğine karşı yaydıkları yalanlara da değinmeyeceğim, cebren ve hile ile özgürlüğünden alıkonmuş olduğuna dair maksatlı dedikoduları da tartışmayacağım zira bilindiği üzere, Hariri Suudi Kralını ve veliahdı Muhammed Bin Selman’ı ziyaret etti, oradan da Abu Dabi’ye intikal etti.

Riyad, Veliahdın İran rejiminden gelen doğrudan askeri saldırganlık ve Suudi Arabistan’a karşı doğrudan savaş eylemi saydığı füzeye nasıl tepki vereceğini ve onunla nasıl başa çıkacağını biliyor ancak Beyrut Hariri’nin istifası ‘füzesiyle’ nasıl baş edeceğini biliyor mu? Zira bu istifa ülkeyi üç ayrı olasılıkla karşı karşıya bırakıyor:

Ya Hizbullah’ın içinde olmadığı bir hükümetin oluşturulması, Ya da kararları Hizbullah tarafından dikte edilen ve Bakan Sebhan’ın açıkladığı üzere Riyad’ın Savaş hükümeti sayacağı bir hükümetin kurulması…

Üçüncü seçenek ise Lübnan’ın dayanamayacağı ve genel seçimlerin yapılacağı Mayıs ayına dek uzanan politik, ekonomik ve anayasal boşluğa düşerek ülkenin uzun süre hükümetsiz kalması…

İstifa açıklamasının ardından, Parlamento Başkanı Nebih Berri Ba’abda Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Hariri’nin istifa edip etmediği konusunu ele almak için henüz erken olduğu açıklamasını yaptıktan sonra, Başkan Avn siyasi blok temsilcileri ve dini liderlerle geniş yelpazeli görüşmeler gerçekleştirdi.

Lübnan Siyasilerinin istifanın, yurtdışından okunduğuna binaen, anayasaya aykırı olup olmadığı hakkında tartışmaya girmesi oldukça komiktir zira Lübnan elitlerinin tartışması gereken şey istifanın gerçekleşip gerçekleşmediği değil, bu istifaya yol açan ve Hariri’yi uzun süredir rahatsız eden Lübnan içindeki ipe sapa gelmeyen politikalardır.

Geçen birkaç gün içinde en çok konuşulan söylem ‘Haririnin dönüşünü beklemek ve ona göre gereğini yapmak’ oldu, şunu sormakta yarar var, Hariri dün veya bugün Beyrut’a dönmüş olsaydı ne yapılabilirdi?

Burada önemli olan istifanın kendisi değil, istifa metninde geçen tespitlerdir. İstifa metnine bir göz atalım: ‘İran elinin uzandığı her yerde bozgunculuğu ve fitne tohumlarını ekiyor.
İran’a bağlılığını açıkça ifade eden Hizbullah da İran’ın Lübnan ve hatta Arap ülkelerindeki kolu olma vazifesini seve seve gerçekleştiriyor. Hizbullah Lübnan’ı Arap ve uluslararası ortamından alıkoymaya çabalıyor’

‘İran ve piyonlarına şunu söylemek istiyorum: kaybedeceksiniz. Arap Ülkelerine uzanan kollarınız da kesilecek. Yaptığınız fenalıklar Bahreyn ve Yemen’de nasıl size döndüyse, Arap Dünyasının tümünde de size dönecek. Kötülük mutlaka sahibine döner’.

Beyrut’ta bir çok kişinin böylesine güçlü bir duruşun önünde afalladığını ve şok geçirdiğini gördük, bazısı Hariri’nin istifaya mecbur edildiğini, iradesi dışında tutulduğunu dahi söyleyenler oldu. Aslında çoğu Lübnanlı ülkelerinin bir yol ayrımına geldiğinin ve bir duruş sergilemesi gerektiğinin farkında ya Hizbullah’ın ülke ve hükümet üzerindeki hegemonyası kırılmalı ya da kimsenin dayanamayacağı ve menfi etkilerinin yadsınamayacağı hükümet boşluğuna düşmek ve dolayısıyla Arap dünyasının ve uluslararası toplumun yaptırımlarına maruz kalmak ve ABD’nin İran ve Hizbullah’a karşı gitgide yükselen yaptırımlarına dayanmalı.

Eski Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora, Cumhurbaşkanı ile yaptığı istişare toplantısından sonra, yeni bir hükümet kurma yönündeki herhangi bir görüşmede hükümet başkanlığı için ‘Müstakbel’ milletvekili bloğu adayının Saad Hariri olacağını açıkladı. İstifa açıklamasına dayanan bu adaylık, Lübnan’ı başka krizlere sokabilir.

Evet, Lübnan’ın iki seçeneği var demiştik:

Hizbullah’ın taraf olduğu hükümette olmadığı ve olmayacağı ve bundan önce ‘Ba’abda Sarayı ilanında’ açıklandığı üzere ve Hariri-Avn anlaşmasının ana noktası olan diğer ülkelerin işlerine karışmama prensibine sadık kalma (ki bu mümkün görünmüyor, zira bu parti İran’ın Lübnan ve Yemen’deki kolu olma rolünü isteyerek sürdürmektedir ve İran da Yemenli Husiler üzerinden Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerini vurmakla tehdit etmektedir), bu seçenek gerçekleşmezse ikinci seçenek devreye girecektir, o da, yukarıda anlattığımız üzere, Lübnan’ın siyasi kaosa sürüklenmesidir.

İki gün önce, Hizbullah’ın hükümete ortak olmasını önlemek amacıyla, bir teknokrat hükümetin kurulması gündeme gelmiş ama Hizbullah ve müttefiklerinin protestosuyla öneri aşamasında kalmıştır. Bundan dolayıdır ki, Lübnan’da şu an en çok tartışılan seçenek, gereği görülene dek, geçici hükümet kurmaktır.

Durum net ve açık; Hariri İran’ı suçlayan füze gibi patlayan bir açıklamayla istifa etti. Suudi Arabistan ise füzenin Riyad’a atılmasından Hizbullah’ı suçladı. Suudi Arabistan Kralı, Hariri’ye Hizbullah’ın saldırganlığı hakkında detaylı bilgiler verdi. Artık istifanın ateşli topu Lübnan’da, bakalım ne yapacaklar…