Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Gassan Selame: Libya’daki kurumların meşruluğu sorunu hala devam ediyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, Libya’daki kurumların meşruluğu sorununun ve birtakım anlaşmazlıkların hala devam ettiğini vurgulayarak, bunun çözümünün ancak genel seçim yoluyla mümkün olacağını söyledi.

Selame, başkenti kontrol altına almak için bir dizi milis grubu arasında gerçekleşen çatışmaların BM misyonunun arabuluculuğu sayesinde ateşkes ile sonuçlanmasının ardından, herhangi bir milis gücün Trablus üzerindeki egemenlik kurma olasılığına karşı olduklarını belirtti.

Trablus’u, herkesin gözünün üstünde olduğu bir “pasta” olarak nitelendiren Selame, bölgesel sebepler ve halkın farklılığı gibi birtakım çeşitliliklerden dolayı hiçbir tarafın Trablus’u kontrol edemeyeceğini söyledi.

Selame, dün Kahire’ye ulaştıktan sonra Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda önemli açıklamalarda bulundu. Libya Özel Temsilcisi, BM misyonunun yakın zamanda seçimleri gerçekleştirmeye yönelik çalışmalarda bulunduğunu kaydederek, seçimlerdeki mevcut gecikmenin İtalyan-Fransız anlaşmazlığının bir sonucu değil; yerel Libya unsurlarından kaynaklandığını söyledi. Libyalıların Fransız olmadığını belirten Selame, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ev sahipliğinde başkent Paris’te muhalif Libya liderlerinin katıldığı Uluslararası Libya Kongresi’nde taraflar arasında 10 Aralık’ta seçim yapılması kararı alındığını kaydetti.

Selame, güvenlik ve ekonomi planının, politik çözüme destek olacak bir tür istikrar için şartlar yaratabileceğine dair umudunun olduğunu dile getirerek, başkentteki Güvenlik Düzenlemeleri Komitesinin değişimine ve BM misyonu eşliğinde çeşitli güvenlik hizmetlerini temsil eden güçlü bir komitenin kurulmasına vurgu yapı.

Ülkede bir dizi ekonomik reformun da kabul edildiğine dikkat çeken Selame, bu durumun Libya’daki malların fiyatlarında önemli bir düşüşe yol açtığını ve dinar kurunun dolar karşısında iyileşmeye tanık olduğunu söyledi.

– Libya’da bu yılın sonuna doğru seçimler yapılacak mı?

Seçimleri yakın zamanda gerçekleştirmek için çalışıyoruz. Bu yılın bitiminden önce gerçekleşmemesi, bunun gerçekleşmeyeceği anlamına gelmez. Fakat bunun bir süre sonra gerçekleşeceği anlamına gelir. Umudum bu yılın bitiminden önce gerçeklemesi. Fakat Libya’da bu durumu geciktiren birtakım gelişmeler oldu. İlk olarak, Temsilciler Meclisi seçimler hususunda bir yasanın çıkarılmasını geciktirdi. Hala bunun sunulmasını ümit ediyoruz. İkinci olarak ise “Petrol Hilal’i ve güvenlik sorununu ön plana çıkaran Trablus’taki çatışmalar” gibi güvenlik alanında büyük gelişmelere tanık olundu. Sonra başka önemli bir olay yaşandı. Genel Seçim Komisyonuna yönelik gerçekleştirilen terör saldırısı, çok fazla mekanizmanın kaybedilmesine ve birçok çalışanın kaybına sebep oldu. Bu durumlar birtakım aksaklıklara sebep oldu, ancak bunların hepsini telafi ettik. Bildiğiniz gibi, misyon, Petrol Hilal’i sorununun çözümünde önemli bir rol oynadı. Bunun, Trablus’ta ateşkes sağlamak için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca seçim komisyonunun tüm kayıplarını karşıladık. Ancak, Trablus’ta komisyona devredilecek olan bina henüz tamamlanmadı. Bina, lojistik, yasama ve güvenlik gibi nedenlerden ötürü bazı şeylerin ilerleyişinde gecikmeler yaşandı.

“Kurumsal meşruiyet” sorunu hala devam ediyor. Meşruiyet konusunda anlaşmazlık var ve bu konu sadece genel seçimlerle çözülebilir. Şu anda, yerel düzeydeki seçimleri gerçekleştiriyor ve yardımcı olmaya çalışıyoruz. Zaviye, El-Merc ve Beni Velid gibi üç önemli şehirde belediye seçimleri gerçekleştirildi. İnşallah önümüzdeki haftalarda bir dizi belediye seçimi gerçekleştirilecek. Ulusal düzeydeki seçimler, çıkarılacak yasayı ve komisyonun tam kapasite çalışmasını bekliyor. Bu henüz gerçekleşmedi. Bundan dolayı seçimlerde gecikme söz konusu olabilir. Fakat bu sadece bir gecikmeden ibarettir. Bir şeylerin rafa konulması ya da benzeri bir durum söz konusu değildir. Herkesten önce Libyalılar seçimlerin yapılmasını talep ediyor. Onları, kendilerini yöneten politik sınıfı değiştirmek gibi doğal haklarından yoksun bırakmak istemiyoruz.

– Seçimler meselesi gündeme geldiği zaman, bununla birlikte Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un seçimlerin 10 Aralık tarihinde yapılmasına dair olan girişimi hakkındaki konuşmalar da gün yüzüne çıkıyor. Bu durum, İtalyanların seçimleri ertelemek istedikleri ve Fransızların erken başlamak istediklerine dair İtalya ile Fransa arasında rekabet olduğunu gösteriyor. Gelişmeler, İtalyanlar ve Fransızlar arasındaki bir çatışma çerçevesinde dönüp duruyor. Böyle bir konuşma hakkındaki değerlendirmeniz nedir?

İtalya ile Fransa arasında keskin bir rekabet var. Fakat bu durum seçimleri etkilemiyor. 10 Aralık tarihi, Macron’un bir tercihi değil; Fransa’da bulunan Libyalıların tercihidir. Bu tarih, Fransa’da bulunan 4 Libyalı tarafından önerildi. Ben de ordaydım, buna tanıklık edebilirim. Öneri, Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac, Libya Ulusal Ordusu Komutanı Halife Hafter, Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri ve Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih tarafından geldi. Ama size söylediğim gibi o zamandan bu yana Libyalılar arasında birtakım gelişmeler oldu. İtalyan-Fransız anlaşmazlığı söz konusu oldu, fakat bu durumun Libya’nın iç meselesi üzerindeki etkisi oldukça zayıftı. Eğer seçim komisyonuna yönelik bir terör saldırısı gerçekleşmemiş olsaydı ve bir seçim yasasına sahip olmuş olsaydık, seçimleri şu andan itibaren bir iki ay içinde yapabilecektik. Ancak bu olaylar seçimlerin ertelenmesine yol açtı. Dolayısıyla, seçimlerin ertelenmesi, İtalya ve Fransa arasındaki keskin anlaşmazlığın bir sonucu değil. Seçimlerdeki gecikme bizzat Libya’daki durumdan kaynaklanıyor. Şu ana kadar bir seçim yasası çıkarılamadı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) istediğimiz gibi çalışmasına izin verilmedi. Güvenlik ile ilgili ortaya çıkan birtakım problemler siyasi süreçten biraz sapmaların yaşanmasına yol açtı ve 2014 yılındakine benzer bir savaşa mahal vermemek için misyonun güvenlik durumuna odaklanmasına sebep oldu.

5 Eylül’de BM Güvenlik Konseyi’nin önünde, Trablus’un yıkılmasını önlemek ve 2014’te olduğu gibi başka bir savaşı engellemek için söz verdim. Bundan kaçınabildiğimiz için minnettarım. Çünkü misyonun ateşkesteki güçlü katılımı ve ateşkesi muhafaza etmesi söz konusu olmasaydı, böyle bir durumun gerçekleşmesi ihtimal dahilindeydi.

– Bu nasıl gerçekleştirildi?

Ateşkesin güçlendirilmesi, masada ki bir dizi girişimle gerçekleştirildi. Ulusal uzlaşma hükümeti, öncelikle başkentteki Güvenlik Düzenleme Komitesinin değişimi ve BM misyonu eşliğinde çeşitli güvenlik hizmetlerini temsil eden güçlü bir komitenin kurulması hususunda tereddütlüydü. BM Batı Sahra’da Referandum Misyonu’nun (MINURSO) bir temsilcisi, bir hafta önce herhangi bir kelime değişikliği olmaksızın planı Sayın Serrac’a sunmuştu. Serrac planı kabul etti. Şimdiden, Haziran ayından beri hazır olan bir dizi önemli ekonomik reformu üstlenerek, aktif olarak başladık. Ulusal uzlaşma hükümeti, bunları kabul etme hususunda tereddütteydi. Trablus’taki çatışma krizini, Ulusal uzlaşma hükümetinin bu ekonomik reformları benimseme fırsatına dönüştürmeyi başardık. Bu, seçimler için doğru ortamı yaratmaya yardımcı olan iki önemli şeye yol açtı. Birincisi, Libya’daki malların fiyatlarında, bazen yüzde 20 veya 25’i aşan düşüşler gerçekleşti. İkinci olarak ise Libya dinarı kurunda yüzde 25’i aşan bir iyileşme söz konusu oldu. Bunlar çok önemli. Çünkü seçimler, bu reformların kabul edilmesinden önce hüküm süren korkunç durumdan daha iyi bir ekonomik ve mali durumda gerçekleşmelidir. Böylece, öncelikle ateşkesin istikrara kavuşturulması ve ikinci olarak ise belediye seçimleri, parlamento seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini içeren siyasi sürece geri dönmek için uygun ortamı oluşturulması hususunda, bir yandan güvenlik düzenlemeleri ve diğer yandan ekonomik reformlar büyük rol oynadı.

– İster Libya’nın içinden isterse de dışarıdan yardım alarak olsun, Libya’daki çözümün askeri bir yolu var mı?

Dışarıdan yardım hususunda BM Güvenlik Konseyi oldukça açıktır. BM Güvenlik Konseyi, öncelikle mavi berelileri Libya’da konuşlandırmayacak. Çünkü misyon, politik bir görev gücüdür; barışı koruma misyonu değildir. Bu nedenle ateşkes gerçekleştiriyor ve gözlemliyoruz. Fakat BM olarak Libya’daki durum hususunda askeri müdahalede bulunmuyoruz. Bunu gerçekleşmesini beklemiyorum. Fakat diğer ülkelerin yardımı ile bu gerçekleşir. Libya’da bu partiyi ya da o partiyi benimseyen ülkeler var ve bunu biliyoruz. Fakat Güvenlik Konseyi’nin tutumu oldukça açık. BM tarafından yayınlanan ve 6 aylık bir dönemi kapsayan raporda, dış müdahalelere atıfta bulunuyor ve onları kınıyor. Libya’daki silah ihracatına veya askeri katılıma ilişkin yasaklamalara saygı duyulması çağrısında bulunuyor. Libya içerisinde birçok kez savaşlar yaşandı. Libya’da askeri bir çözüm gerçekleştirilebilecek hiçbir tarafın bulunmadığını düşünüyorum. Bu nedenle, düzenli veya düzensiz askeri güçler bile, kademeli olarak, politik bir çözümün gerekliliğine yöneliyorlar. Dünyada siyasi çözümü olmayan hiçbir çatışma yoktur. Siyasi çözüm zor, fakat kaçınılmazdır. Alternatifi yok. Libya’da bütün taraflar arasında bunun doğru yol olduğuna dair neredeyse ortak bir kanaat var. Bu nedenle aralarında politik bir çözüm için bir dizi teklifte bulunan General Hafter’in de bulunduğu tüm tarafların siyasi önerilerde bulunduklarını görüyoruz.

– Trablus, tarihsel olarak komşu şehirlerin önünde daima bir ışık odağı olagelmiştir. BM misyonu, bazı güçlerinin başkenti kontrol etmeye çalışmasına yönelik bir durumun her an patlak vermesinden endişe etmiyor mu?

Zintan şehri, başkenti ele geçirmeye çalıştı ve başarısız oldu. Mısrata şehri, daha sonra Trablus’u kontrol etmek için çalıştı ve başarısız oldu. Yakın zamanda Tarhuna denedi, faka o da yapamadı. Libya’nın batısındaki farklı taraflar arasında, başkenti ele geçirebilecek bir tarafın bulunmadığı yönünde giderek büyüyen bir his olduğunu düşünüyorum. Neden? Trablus, herkesin gözünün üstünde olduğu bir “pasta” olduğu doğrudur; fakat, bölgesel ve yaşayan halkın farklılığı gibi birtakım çeşitliliklerden dolayı hiçbir taraf Trablus’u kontrol edemiyor. Burada, Zintan’dan, Mısrata’dan, Tarhunu’dan ve Libya’nın diğer bölgelerinden gelen çok sayıda kimseler var. Libya halkının üçte biri şu anda Trablus’ta yaşıyor. Bu nedenle, bölgesel ve yaşayan halkın farklılığı gibi birtakım çeşitliliklerden dolayı hiçbir taraf Trablus’taki gibi bir topluluğa kendini dayatamaz. Burada iki tane birbirini tamamlayan zorluk söz konusu ve birlikte ele alınmaları gerekiyor. Öncelikle, Trablus milislerinin devlet organları ve BM misyonu üzerindeki kontrolünü azaltmak istiyorsunuz. Milislerin, Ağustos ayında Trablus’ta kalkıştıkları son savaşın öncesindeki davranışları oldukça kritikti. Petrol şirketi veya Yabancı Yatırım Kurumu gibi egemen kurumlardan taviz vermemiz gerekti. Bu durumu, Güvenlik Konseyi’nde şiddetle eleştirdik. Trablus milislerinin egemen kurumlara, bankalara, merkez bankasına ve herhangi bir sızıntıları hususunda eleştirilerde bulunduk. Bir yandan Trablus’taki hükümet kurumları üzerindeki Trablus milislerinin baskısını kademeli olarak azaltmanız gerekiyor. Öte yandan Trablus’u dışarıdan gelebilecek saldırılardan korumanız gerekiyor. Yani dengeli bir iş yapmak zorundasınız. Son krizde yapmaya çalıştığımız şey buydu. Trablus milislerinin devlet kurumları üzerindeki etkisini yavaş yavaş azaltılması hususunda onlarla yol aldık. Bu, çeşitli milis mekanlarına sistemik unsurların yerleştirilmesi ve kamu malları ile kurumlarına el uzatan milis liderlerine yönelik yaptırım tehditleri ile gerçekleştirildi. Bu durum, bazı milis liderlerinin istifa etmesine, diğerlerinin ise Trablus’un güvenlik ve siyasi sahnesinden çekilme isteğini göstermelerine yol açtı. Öte yandan bu, “pasta”nın sadece Trablus milisleri ile sınırlı kalmayacağı konusunda milislerin ikna olmasına yol açtı. Çünkü biz devlet kurumlarını koruyoruz; Trablus milislerinin egemen kurumlara sızmasını değil.

Bunları birlikte yürütmek zorundasınız: Trablus milislerin tecavüzünden devlet kurumlarını korumak ve Trablus’u da dışarıdan gelen tehlikelerden muhafaza etmek.

Bazılarının hala zorla bir şeyleri değiştirebileceğine inandığını biliyoruz. O yüzden, daha önce de söylediğim gibi, Trablus’a zorla girmeye ve var olan hükümeti zorla ele geçirmeye çalışan herhangi bir askeri tarafı tanımayacağız. Hükümet değişikliğini ve başkanlık konseyi üyelerinin değişimini kabul ediyoruz. Belirli bir kişiye bağlı değiliz. Ancak, siyasi durumun şiddetle değiştirilebileceği düşüncesini kabul etmiyoruz. Bunu tanımayacağız. Ancak hükümet ya da başkanlık konseyindeki yeni kişiler tarafından yeni bir anlayışa varılırsa bunu teşvik edeceğiz. Bununla ilgili herhangi bir sorunumuz yok. Fakat bunun barışçıl yollarlar gerçekleştirilmesi ve Temsilciler Meclisi ile Devlet Konseyi tarafından kabul edilmesi şartıyla. Bazılarının düşündüğü gibi şiddet kullanarak değil.

– Son dönemde, Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nin Trablus milislerine karşı son derece eğilimli olduğunu gösteren birtakım uygulamalar olduğuna dair söylentiler var. Bazı milis müntesiplerinin nizami rütbelere çıkarılması ve İçişleri Bakanı ile diğer bakanlara ilişkin değişiklikler gibi. Burada, Trablus milislerinin Sahirat Anlaşması, Cumhurbaşkanlık Konseyi Başkanı ve uzlaşı hükümeti üzerinde ciddi bir baskısının göründüğünü söylemek istiyorum. Bunu gördünüz mü? Dikkatinizi çekti mi?

Burada bundan daha fazlası var. Bazı Trablus milisleri tarafından kurumlara, hükümete ve bankalara yönelik şantaj operasyonları yapıldı. Banka yöneticileri gibi birtakım kimseler kaçırıldı ve birçok kişi keyfi olarak tutuklandı. Temel bakanlıklara birtakım milisler yerleşti. Ağustos ayında Trablus’ta gerçekleşen olaylardan bu yana yapmaya çalıştığımız şey bunu arındırmak oldu. Bundan dolayı o zamandan beri, çatışmadan önceki aylarda neler olduğunun doğrulanması gibi bir süreci takip ederek, neler olduğuna bakıyoruz. Örneğin, yeni güvenlik düzenlemeleri komitesinin tüm üyeleri bölgesel kökenleri göz ardı edilerek, sadece vazifeleri dikkate alınarak atanmışlardır. Güvenlik düzenlemeleri komitesi, Mısrata’dan, Trablus’tan, Zaviye’den ve diğer bölgelerden gelen düzenli memurlardan oluşuyor. Fakat sadece vazifeleri gereği; yoksa milisler onları dayattığı için değil. Öyleyse, 27 Ağustos’tan önce var olan sağlıksız durumun arındırılması sürecinin başladığını düşünüyoruz. O dönemde Trablus, içten ve dıştan bir dizi baskıya maruz kalıyordu. Baskıyı azaltmak için çalışıyoruz. Bu bir gecede olmayacak. Aksine günlük çalışmayı gerektirir. Mesela, Güvenlik Düzenlemeleri Komitesi her gün toplanır ve toplantıda her gün bir BM yetkilisi bulunur. Bir devlet inşa etmek için çalışıyoruz. Ne Trablus milislerinin ne de Trablus dışındaki milislerin kurulacak devlete el uzatmalarına izin verilmeyecek.