Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran’ın sınırlarına geri dönme zamanı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Avrupa, acı deneyimlerinden gerekli sonuçları çıkardığı için on yıllardır istikrar ile nasiplendi. Avrupalılar gelecek için tek çıkar yolun, halklarının kökeni ve bağlılıkları farklı olsa da haritalar arasında birlikte yaşamı tercih etmek olduğunu bildiler. Avrupa, haritalar arasında ve içerisinde farklılıkların haklarına saygı duymaya dayalı birlikte yaşamı kabul etti. Aynı zamanda uluslararası sınırların korunması gerektiği ile dokunulmaz ve ihlal edilemez olduğunun da bilincindeydi.

Bu yeni Avrupa’da devletin hakları arasında artık komşularının içişlerine karışma, istikrarlarını sarsma, toprakları üzerinde milisler kurma veya kararlarını alıkoyma gibi şeyler yer almıyor. Mesela artık Almanya, komşu ülkelerdeki Almanların kaderini kendi sorumluluğu gibi görme, onları kendisine ilhak etmeyi haklı çıkarma veya içinde yaşadıkları haritaları dinamitleme gibi haklara sahip değil. Ülkeler artık, yasal ve uluslararası örf ve kanunların izin verdiği yollardan müdahale etmek zorundalar. Etkinlikler artık, orduların kapasitesine veya zarar verme ve kuşatma gücüne değil ekonomik başarıya ve çekici model olmaya bağlıdır. Buna en iyi örnek ise Almanya’nın AB içinde oynadığı öncü roldür.

Bu ülkeler uluslararası sınırları, kuşatıcı ve yalnızlaştırıcı duvarlar olarak değil işbirliği ve geçişler için fırsat olarak gördü. Hükümetler için önceliğin, vatandaşın hayat koşullarını iyileştirme ile eğitime, iş fırsatlarına ve kapsamlı kalkınmaya eğilmek olduğunu anladı. Hiçbir ülkenin artık belirli bir meseleyi savunmak veya bir ideolojiyi dayatma ve hayat tarzını değiştirmek gibi gerekçelerle bir başkasına zarar verme hakkı yok. Yani artık başkalarının yerine tercihlerde bulunmaya veya onların yokluğunda iradelerinden uzak bir karar almaya hakkınız yok.

Ortadoğu ülkeleri son on yıllarda yıkıcı dünya savaşına sahne oldu. Irak-İran savaşının, Kuveyt savaşının, Irak savaşının, Arap Baharı patlamalarının ki özellikle de Suriye bölümündeki sonuçlarını göz önüne aldığımızda ve buna bir de Filistinliler ile Kürtlerin çektiği işkenceleri eklediğimizde kendimizi küresel savaşların çizili olduğu bir tuvalin karşısında buluruz.

Ortadoğu’daki patlamalar, ülkeler arasındaki birlikteliği parçaladı. Bununla da kalmadı içerideki beraberliği de bozdu. Uluslararası sınırlar korumadan uzak düştü ve korkunç tecavüzlere uğradı. Bir kez, bu haritalara hiçbir şekilde itibar etmeyen örgütler eliyle; bir kez de yöneticilerinin planlarından ötürü toprakları kendilerine dar gelen ve orduları ile milislerini başkalarının topraklarına salan devletler eliyle.

Bazı ülkelerde meydana gelen siyasi ve demografik değişimlerin sebep olduğu çekişmelere rağmen yeni haritalar veya yeni ülkeler doğurma yolunda ilerlemediğimiz çok açık. Bunun en büyük göstergesi de Türkiye, Suriye, Irak ve İran dörtgeninin birçok şeyde ayrışmakla birlikte Kürtleri engellemek ve ister mevcut oluşumlar içerisinde isterse dışında rüyalarından vazgeçirmek gerektiği hummalı zamanlarda her zaman birlik olabilmesidir.

Son birkaç senede yaşadığımız tecrübelerden çıkarılabilecek ilk ders, başkalarının haritalarına müdahale etmenin mevcut çatışmaları daha da körüklediği ve bazen geçici olarak bir rejimi kurtardı ya da bir darbe girişimini boşa çıkardı gibi görünse de yeni bir tanesini ortaya çıkardığıdır.

Hiç kuşkusuz ki felâkete sürüklenme yolunda ısrarcı olmamak için atılan ciddi herhangi bir adım, haritalara başvurma, uluslararası sınırlara tekrar saygı gösterme ve parçalama siyasetinin kökünü kazıma ile başlar. Bağdadi Devleti sona erdi. Ömrünü tüketmişti. Belirli bir başlık altında olmayı seçtiği zaman terörizmin yenilgisi başlar. Ancak DEAŞ’ın istikrarsızlık, mezhep çatışmaları ve haritalar arasında ve içinde ilişkileri sarsan darbe girişimleri çatlaklarından sızdığını unutmamak gerekir. Hayati öneme sahip DEAŞ’ı bitirme savaşı, ülkeler ve beraberinde milisler için bir müdahale baharı başlattı.

Şimdi, Suriye’de yazılan yazıldıktan sonra haritalara başvurma zamanını başlatmak mümkün mü? Rus askeri varlığını bir kenara bırakalım. Bu Amerika’yı çok rahatsız etseydi zaten Helsinki’de Trump-Putin zirvesi için bir tarih belirlemezdi. Dünya ülkelerinin büyük bir kısmı, Rus Suriye’sini İran Suriye’sine tercih ediyor gibi görünüyor.

Daha açık bir ifade ile İran, Devrim İhracı sloganı altında başlattığı ve Saddam Hüseyin duvarının yıkılmasından sonra tırmandırdığı büyük devriminden vazgeçebilir mi? İran’ın İran haritasına geri dönmekten korktuğunu düşünenler var. Sadece kendi topraklarında veya sınırlarındaki bir karışıklığın yerine başkalarının topraklarını karıştırmayı tercih ettiği için değil. Korkuyor çünkü İran haritasının özellikle devrimden sonra doğan bazı sakinleri, rejimin onlara neler yaptığını ve devrimi ihraç etmeyi neden sıradan vatandaşın hayat koşullarını iyileştirmenin üstünde tuttuğunu sorguluyor. İran sahnesinde atılan sloganlar ve tezahüratlar bu durumu açıkça ifade ediyor. Bu politik gösterilerin ardında Trump’ın parmağı olduğuna inanmak zor.

Daha da açık söylemek gerekirse İran, Irak ile cömertliğe, denkliğe ve çıkarlara dayalı doğal bir ilişki geliştirebilir mi? Suriye’den çıkıp bu tür bir ilişkiyi onunla da geliştirebilir mi? Peki İran’ın Lübnan’daki rolü? Husi maceracılara olan desteği? General Kasım Süleymani’yi, haritalar ve başkentler arasında mekik dokumak yerine Kudüs Güçleri’ni sadece İran haritası içerisinde işletmeye ikna edebilir mi?

Şüphe yok ki Trump’ın İran ile olan nükleer anlaşmadan çekilme kararı, İran yönetimine ağır gelen bir haber oldu. Bu anlaşma sayesinde Tahran, Amerika’yı sınırlayarak baskılarından vazgeçirme, servet edinme, uzmanlar, danışmanlar, füzeler ve istikrarsızlaştırma politikaları yoluyla devrim ihracına devam etmekle birlikte imajını düzeltme gibi bir dizi kazanım sağlamıştı. Tahran’ın büyük başarısı, bölgesel tutumunu nükleer müzakere dairesi dışında tutmayı becermesiydi. Trump’n adımı ile birlikte İran’ın bölgesel tutumu tekrar göze batmaya başladı. Washington, petrol ihracatı ve yabancı şirketlerin özellikle de Avrupalıların varlığı da dâhil olmak üzere hayati meseleleri içeren baskılar dizisini başlattı.

Tahran’ın Helsinki Zirvesi’ni memnuniyetle beklediğini düşünmek zor. Rusya’nın Amerika ile olan çıkarları nihayetinde İran ile olan çıkarlarından daha geniş ve önemli. Bu demek değildir ki Moskova ve Tahran arasındaki ayrılığın eşiğindeyiz. Ancak şu kesin ki Suriye’deki ateşin sönmeye yüz tutması ve Rus Suriye’sini kabullenmek, İran’a ne kadar geç olsa da haritaya dönme zamanının geldiğini hatırlatacak. İran’ın mevcut yayılması, İran ekonomisinin potansiyellerini aşmaktadır. Bölgenin ve dünyanın gücünün de üstündedir. Başkalarının haritalarına ve uluslararası sınırlarına saygı gösteren, kendi haritasında yaşayan istikrarlı ve gelişmiş bir İran görmek, bölgenin çıkarlarına uygun düşmektedir. Dünyanın da bunda çıkarı vardır. Diğer seçenek, uzun ve maliyetli olan kaos seçeneğidir.