ABD’nin Ortadoğu politikası son zamanlarda Gazze’ye yoğunlaşmış durumda. Bunun sebebi sadece bölgesel ve uluslararası tarafların, ABD’nin ‘Asrın Anlaşması’ olarak pazarladığı anlaşmaya önem vermemesi değil, aynı zamanda ABD’nin Gazze’ye yönelik uzun vadede İsrail’in hedeflerine hizmet eden planlar hazırlamasıdır. Bu planlar, daha önce eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron tarafından da gündeme getirilmişti.
Şaron son zamanlarda yaşananları görse, muhtemelen mezarında tebessüm ederdi. İsrail’in 2005 yılında Gazze’den çekilmesi, aslında uzun vadeli hedeflerine ulaşmak için attığı ilk adımdı. Bu hedeflerin ilki, Gazze’nin getirdiği demografik, siyasi ve güvenlik yükünden kurtulmak, ikincisi, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerin sayısını katlarken, Gazze’deki Yahudi yerleşimlerini boşaltmaktır.
Gerçekten de Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri, İsrail’in Gazze’den çekilmesinden bu yana sürekli olarak katlanarak artıyor. İsrail’in Gazze’den çekilme planının bu bölümü, Yahudi ve sağcı fanatiklerin bu durumu kabul ederek sorunsuzca plana dahil olmalarıydı.
Şaron’un üçüncü ve en önemli planı ise Filistin Ulusal Hareketinin, uluslararası meşruiyet ve destek sağlayarak, 1967 sınırlarında bir Filistin Devleti kurma hedefine darbe vurmaktı.
İsrail’in Gazze’den çekilme hamlesinin çeşitli gerekçeleri vardı. Bazı yazarlar o dönem bu gerekçelere değinerek, bunlardan ilkinin İsrail’in Gazze’nin Batı Şeria ve İsrail işgali altındaki topraklarla olan irtibatını tedrici olarak kesmek olduğuna işaret etmişti. Bununla birlikte İsrail’in alternatif arayan Gazze’yi Mısır ile irtibatlı olmaya zorlayarak, Gazze’nin Mısır’ın sorumluluğu ve nihayetinde yükü olmasını sağlamak gibi ilan edilmemiş bir amacı daha vardı.
Dönemin Mısır liderleri birçok eleştiriye maruz kaldı. Ancak, yine de yukarıda bahsettiğimiz tehlikeye karşı dikkatli davranarak bunu boşa çıkarmaya çalıştı. Mısır’ın bu yöntemi, Filistin tarafıyla 2005 yılı sonunda ‘sınır müzakereleri’ olarak bilinen müzakereler başlatmasıyla kendini gösterdi. Bu müzakerelere, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice gözlemcilik yaptı. Mısır ve Filistin’deki taraflar, İsrail’in yukarıda sözünü ettiğimiz uzun vadeli ve stratejik hedeflerine karşı sürekli uyarılar yaptı.
Şimdi ise ABD, İsrail kuşatmasının sebep olduğu Gazze’deki insani dramı bahane göstererek, “Gazze’deki sorunların Filistin otoritesinin hiçbir dahli olmaksızın Mısır ile müzakere içinde çözülmesini” dayatıyor.
Son zamanlarda Refah sınır kapısından gözle görülür yoğunlukta ticari tırlar geçiş yapmaya başladı. Her ay yüzlerce tırın geçişi, Gazze’nin Mısır ile yardımlaşarak Sina’da çıkar alanı bulduğu şeklinde yorumlara sebep oluyor.
Söz konusu gelişmeler, ABD’nin Filistin’e sağladığı finansmanın azalmasıyla eş zamanlı yaşanıyor. Arap finansörler ise Gazze’nin irtibatının kesilmesi yönündeki eğilimi reddederken, ABD’nin uzun vadede İsrail’in işine gelecek hamlelerini önlemeye çalışıyor.
İsrailli yetkililerin açıklamalarına baktığımızda, Tel Aviv’in Filistin otoritesi adına topladığı vergilerde kesintiye gitmesine yönelik fikirlerin güçlenmekte olduğunu görebiliriz.
ABD’nin ‘Asrın Anlaşması’ olarak pazarladığı fikirlerin aksine, Gazze’ye ilişkin projelerin uygulanma şansı daha büyük. Zira, İsrail’in Gazze’yi Batı Şeria’dan kopararak nihayetinde Filistin Devleti kurulmasını engelleme hedefi gibi, Gazze ile ilgili tarafların da bu projelerden çıkarları var.
Söz konusu taraflar diğer yandan da, attığı siyasi adımlarla kendilerini rahatsız eden Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a ve Gazze’yi kontrol ederek içine yuvarlandığı krizlerden çıkacağını zanneden Hamas’a baskı uyguluyor.