Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Bu gece 18. Yüzyıla ne kadar da benziyor! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Arapça sosyal medya tartışmalarında, ifade özgürlüğünün bulunmayışından dolayı en düşük etki alanına erişmiş gazetecilikten baskıcı rejimlere, basının devlete bağımlılığına ya da işadamlarının ve kurumların yolsuzluklara bulaşmasına kadar birçok konu öne çıkmaya başlamıştı.

Fakat Batı Demokrasilerindeki basının da geleceği güvende değil. İngiliz basını da en az Arap basınının karşı karşıya kaldığı tehditlere maruz kalmakta.

“Fleet Street” İngiltere’de ulusal basının mecazi adıdır.

Bugün günlük gazete sayısı 13’e, Pazar günü 11’e ve haftalık dergi 20’ye gerilemiştir. Siyasi etkilerine ve okuyucu sayısındaki artışa rağmen Web sitelerini bir kenara bırakıyorum.

Yazılı basın, bir sonraki duyuma kadar devleti sarsan ve hükümetleri değiştiren haber kaynağı olmaya devam edecektir.

İrlanda doğumlu İngiliz siyasetçi Edmund Burke (1730-1797) 1787’de Avam Kamarasındaki konuşmasında basının “dördüncü kuvvet” olduğunu dile getirmiştir.

“Yazarlar ve baskıcılar” (İngiltere Parlamentosu yetkililerinin parlamentodaki istenmeyen gazetecilere verdikleri isim çünkü yazılarında ve yayınlarında “halkı galeyana getiren, duyguları kışkırtan ve sorun yaratan bilgiler!” yayınlıyorlar – yani aslında yayınlamaları da yasak -).

Burke yukarıdaki isimlendirmeyle, politik dili ve karmaşık yasal dili basit bir üslupla sıradan insanların (egemen-elit sınıflar nezdinde cahil) anlayabileceği şekilde açıklayan bu gazetecilerin bağımsız kalması gerektiğine atıfta bulundu.

Avam Kamarası milletvekilleri o tarihte maaş ödenmiyordu ve bu nedenle çoğu insan, esasında milletvekilinin, vergisini ödeyen seçmenin çalışanı konumunda olduğu bilincine ulaşmamıştı.
Bu bağımsızlıkta bir isyan tonu da var.

Başka bir deyişle, meclisteki tartışma dilini ve politikacıların karmaşık metinlerini sıradan insanın anlayacağı şekilde hiç kimseye boyun eğmeden ifade etmenin adıdır basın.

Ayrıca Politikacının söyleminin dayandığı bilgiye ayrıntılı bir açıklama eklemesi ve gazetecinin özel yöntemlerle elde ettiği diğer bilgileri kullanarak bunları açıklaması, sokaktaki insanın hayatını doğrudan etkileyen kanun değişiklerinin arkasındaki gerçek niyetleri ortaya çıkarmaktadır. İngiliz Parlamento yetkilileri, Mayıs 1803 olayına kadar gazetecilerle kedi ve fare oyunu oynadılar.

Fransa’ya karşı Napolyon savaşları tartışmalarını izlemek için gelen Avam Kamarası’ndaki seyircilerin kalabalığından dolayı gazeteciler salonda oturacak bir yer bulamadılar. Bir delegasyon, gazeteciler için daimi ofislerin kurulması için hâlâ yürürlükte bulunan bir meclis kararını onaylayan Meclis Başkanı Charles Abbott’a (1757-1829) bu durumu şikâyet etti.

İşte bundan sonra, “dördüncü kuvvet” İngiltere Sarayı’nın içine resmen girmiş oldu. İngiliz devlet kurumunun kalbinde olmasına rağmen basın bağımsızdır.

Bu bağımsızlık hala politikacıları öfkelendiriyor; çünkü parlamentonun içinde ve dışında yaptıkları her şeyi izliyoruz.

Hükümetin parlamentodaki çoğunluğu kaybetmesinden dolayı hükümetin sarsıntı yaşadığı yıllarda muhalefetin bir güç dengesi olarak hareket etmesi ve hükümeti denetlemesi doğaldır. Ancak, parlamento muhalefetinin bölünmesi, zayıflaması ve gücünün azalması halinde dördüncü kuvvet olan basının rolü artar. Artık basın sadece muhalefetin rolünde değil, bilakis vergisini ödeyen seçmenin- ister hükümet isterse muhalefet koltuğunda otursun- politikacıları çalıştıran işverenin!

Gerçek temsilcisi olur ve onun hizmetinde olmak için çabalar. İşte burada “dördüncü kuvvetin” bağımsızlığının önemi ortaya çıkıyor. Demokratik bir toplumda hareket özgürlüğünün bazıları tarafından sömürü aracı haline getirilmesi, basın özgürlüğünü, basının geleceğini tehdit eden bir tehlikeye dönüştürür. Satılan basılı medya (Daily Star gibi popüler gazeteler 50 Pens, Financial Times 3 cüneyh, popüler ve yarı popüler gazetenin ortalama fiyatı 80 pens, “Broadsheet” gibi entelektüel basın yaklaşık 2 cüneyh) ücretsiz dağıtılmıyor. Bu durum yazılı basının kamuoyunun gerçek ölçüsü ve herhangi bir kamuoyu yoklamasından daha gerçekçi ve doğru olduğunu göstermektedir.

İngiltere’nin iklimi yılın büyük bölümünde değişken, yağışlı ve serindir. Okuyucu pratikte gazeteyi almak için evinden çıkıyor ya da kendisine teslim edilmesi için ek bir fiyat ödüyor. Aslında bu çaba ve ödediği fiyat editoryal çizgiye verilmiş bir oy gibidir. Onun siyasi, sosyal ve ekonomik eğilimlerini desteklediğini göstermektedir. Bu da aslında gazetenin okuyucunun çıkarlarını ve gereksinimlerini dikkate aldığını göstermektedir.

Bu gazetelerin parlamento politik haber bölümleri genellikle tarafsızdır. Çünkü Gazeteci, -gazetenin yönü sol veya sağ olsun fark etmez- çoğunluğu aynı bilgiyi alan yaklaşık 100 kadar parlamenter gazetecinin olduğunun farkındadır. Sadece yorumlama tarzı, milletvekilleri ve politikacılardan elde ettiği ilave bilgilerle diğerlerinden öne geçmektedirler.
Bu bizi bağımsızlığı tehdit eden tehlikenin kaynağına götürür.

Maddi gelir getiren dağıtım sistemi, gazeteyi bağımsız hale getirmek için finanse eder.

Tehlikenin kaynağı, İngiltere’deki siyasi yaşantıyı ve kullanılan siyasi dili değiştirmek isteyen yeni bir gençlik akımının olmasıdır. Daha önceki makalemde ele aldığım gibi Bu üniversite öğrencileri siyasi görüşleriyle çelişen öğretim elemanları ve düşünürlerin konferans vermesine engel oluyorlar.

En son tehditleri ise, dağıtım şirketleri ve reklam ajanslarıyla ticari anlaşmalar yapan mağazalar ve süpermarketleri protesto etmeleridir. Yaptıkları anlaşma ise; mağazadan bir mal satın aldığınızda, belirli bir gazete ücretsiz verilmektedir. Ya da tam tersi bir şekilde gazete kuponunu ticari mağazaya verdiğinizde size ürünü indirimli vermektedir. İlkine örnek Starbucks ve Times, ikincisine ise Daily Mail ve Sun ile süpermarket Piperches (kırtasiye ve tebrik kartları satıyor) arasındadır. İşçi Partisi kurallarını esas alan Momentum hareketindeki sol görüşlü gençler, Piperches’i Daily Mail (İngiliz kadınları arasında en çok okunan gazete ve 2 milyon tirajı var) ile anlaşmasından dolayı hedef aldı ve insanlardan mağazaları boykot etmesini istedi. Mağaza yönetimi Twitter’dan özür diledi. Aynı kampanya, Daily Express ve Sun ile anlaşma yapan diğer mağazaları hedef aldı.

Kampanya bu gazeteleri boykot etmeyi kapsıyor. Bu gazeteleri, insanların zihinlerini bulandırma, ırkçılık yapma, kadınları göz ardı etme, onları sadece konu mankeni olarak görme ve sadece popülist akımlara hitap etmekle itham ettiler.

Bu popüler gazeteler (“Sun” aynı şirkete sahip olsa da, Times’ın beş katı dağıtılıyor) insanlara en yakın duran gazetelerdir. Çünkü bunlar İran’la Başkan Trump arasındaki soruna değil (altmış milyon İngiliz’den sadece yüz binlik bir bölümü ilgilendiriyor) sağlık, okul hizmetleri ve trafik gibi Yerel sorunlara ağırlık veriyorlar.

Ayrıca, Hanjurilerin karmaşık dilleri yerine halk için anlaşılabilir basit bir dil kullanıyor ve bu yüzden basın 18. yüzyıldan beri dördüncü bir kuvvet olarak parlamentoda bulunuyor.

Yeni solcu gençlik hareketinin bu gazetelere saldırısı onları ortadan kaldırmaya yönelik bir tehdittir; Çünkü tüm gazetelerin Sovyet Stalin dönemindeki Pravda gibi olmasını istiyorlar. Bu gazetelerin olmaması, “dördüncü kuvvetin” temellerini zayıflatacak ve politikacıların hesap verebilirlik yönünü azaltacaktır. Bu şekilde On sekizinci yüzyılın ortalarındaki elit politikacıların bakış açılarına geri dönmüş olacağız. Onlara göre gazetecilerin parlamentodaki haberleri yayınlamaları, halkı galeyana getirmekte ve devleti yıpratmaktadır.