Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Gerçekler çağdaş dünyada politik modaya esirdir | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İngilizler Twitter’dan yaptıkları paylaşımlarla Suudi Arabistan’da kadınların, maçları stadyumda izlemelerine izin verilmesine dikkat çektiler. İngiliz gazeteleri, kadınlara yönelik olarak özellikle kadın hakları, eşitlik ve daha fazla özgürlüklerin kazanılması alanlarında ilerleme sağlanması adına geçen yıl krallık tarafından başlatılan reformları ele almaya başladılar. Sol basın ise (ya da Krallık, Ordu, Oxford Üniversitesi, Kilise, Aile ve Lordlar Kamarası gibi köklü İngiliz kurumları) sadece Suudi Arabistan’da yaşanan olumsuzlukları abartılı bir şekilde vermekten başka bir şey yapmıyor. Merkez ve sağ basın ise bu durumu, krallıkta bir ilerleme ve bir modernleşme devrimi olarak görüyor.

Çin atasözü “Büyük işler, küçük bir adımla başlar” der; devrimler ya da devasa toplumsal yıkımlar küçük adımlarla başlar ve pek çoğu tarafından fark edilemeyebilir. Kaçımız, 48 parçadan oluşan şeker kutusundaki eksik bir parçayı satıcıdan talep etmek için şehir merkezine geri dönmüştür? Bu tüccar tek bir tüketici dikkate alındığında doğrudan bir tehdit değildir.

Başka bir açıdan ise bu tacir hırsız değil midir?(47 tüketiciden çaldığı şekerler tam bir kutu yapmakta) Ayrıca bu bir eczacı olsa her bir kutudan bir doz çalsa ilacı bozmuş olduğundan dolayı tehlike oluşturmayacak mı?

Bazı mikroskobik ölçme yeteneğine sahip düşünürler var ki çoğunluğun fark edemediği küçük sosyal değişiklikleri (şeker kutusu tüketicisinde olduğu gibi) fark eder. Zira bunların birikimi, toplumun yapısını zayıflatan bir deprem etkisi meydana getirebilir. İngiliz basınının çoğunluğu (solun kontrolü altında) kadınların araba kullanmasına ve spor müsabakalarını izlemelerine izin verilmesini Suudi toplumuyla alay etme fırsatı olarak veya Krallığı ve bölgesel rolünü eleştirmek için bir bahane olarak görmüşlerdir.

Azınlıkta kalan muhafazakâr ve sağcı kesim ise, atılan bu adımları ilerleme ve gelişim bağlamında tarihi adımlar olarak nitelendirdiler ve Suudi liderliğindeki bu kalkınma planının daha derin boyutları olduğuna vurgu yaptılar. Zira Bu liderliğin hareke geçmesi toplum içindeki gelişim ve etkileşimin önemli bir dinamiğini yansıtıyor. Suudi kadınların maçlara gitmelerine dair İngiliz sosyal medya paylaşımları genel olarak pozitifti, ancak İngiltere’deki değişiklikleri şu alaycı sözlerle karşıladılar: “Suudi toplumu daha modernliğe doğru ilerledikçe, İngiliz toplumu öfkeli kalabalıkların mahkemede yargılanmadan asıldığı ya da köy sokaklarında teşhir edildiği veya gazetelere sansür uygulandığı yüzlerce yıl öncesi dönemlere geriliyor.”

Elbette burada, denizler, vadiler, zamanlar ve insanlar tarafından birbirinden ayrılmış iki topluluk ve iki kültür arasında karşılaştırma yapmıyoruz, Fakat çoğunluk tarafından dikkate alınmayan küçük değişikliklerin dikkatle incelenmesi adına iki modeldir. Ancak unutmamak gerekir ki bunların etkileri uzun vadede çok büyük ve derindir.

Bir İngiliz düşünürün yaptığı gibi, ilgili toplum hakkında uygun kıyaslama araçları kullanılması durumunda, Suudi Arabistan’ın moderniteye çok hızlı adımlarla ilerlediği hususunu ikna edici kılmaktadır. Aynı dönmede, bölgedeki diğer ülkeler sosyal ve kültürel olarak yüz elli yıl kaybettiler. Sanat ve edebiyatta eserler ortaya koyan ve bir yüzyıl boyunca Doğunun tamamında aydınlanma fenerleri olan üniversiteler sürekli geriledi ve Kandahar’daki bir koyun pazarı haline geldiler. Olumsuz değişiklikler aniden gerçekleşmedi, bilakis yarım yüzyıl aldı ve küçük adımlarla geldi. Şeker kutusu alıcısı gözüyle bakıldı ve gerekli ihtimam gösterilmedi.

İngiltere’den bir örnek vereceğim. En önemli demiryollarından üçünü tekeline alan “Virgin Demiryolları” , İngiltere’nin AB’den çıkışını destekleyen veya kalmasını tenkit eden gazetelerin yolculara dağıtılmasına sansür uyguluyor ve sadece Daily Mail gazetesini dağıtıyor.

Büyük şirketler, özellikle de turizm, otel, seyahat ve havacılık gibi hizmet sektörlerinde olanlar İngiltere’nin AB’de kalmasını istiyorlar. Çünkü bu durum sadece Avrupa ülkeleri arasındaki yolcu hareketlerinin artışını değil, aynı zamanda İngilizler tarafından kabul edilemez görülen istihdam şartlarını kabul eden göçmenlerin gelmesini sağlamakta ve böylece Doğu ve Güney Avrupa’dan ucuz emek gücü temin edilmektedir. Daily Mail, trajını artırmak isteyen herhangi bir gazete gibi, Avrupa Birliği’nden çıkışı destekleyenlerin görüşlerini yansıtarak bunu yapamaya çalışıyor.

Bu sansüre karşı uyarıda bulunanlar daha ziyade orta yaş ve üzeri yaşlı muhafazakâr nesiller oldukları, solcuların ve Liberallerin ilgilenmediği, görmezden geldiği ve hatta pek çok kişinin memnuniyetle karşıladığı göze çarpıyor. (Bu arada İngiltere, ifade özgürlüğünde bir düşüş olduğu bahanesiyle-bu onların iddiaları- Suudi Arabistan gibi ülkeleri eleştirir.)

Daily Mail’in içeriği, liberal solun yıkmayı amaçladığı aile ve evlilik gibi geleneksel değerleri temsil eder. 1950’lerin toplumunda tanımlanan değerlerin 2018 topluluğuna yeniden tanımlanmasını savunmaktadır. Burada Tarihi Siyasi Toplantı Raporları mütefikkiri George Orwell’in (gerçek ismi Eric Arthur Blair 1903-1950) kütüphanesini ziyaretime dönmek istiyorum. Kendisi ”Hayvan Çiftliği” ” Katalonya’ya Selam”’ın yazarıdır. (İspanyol İç Savaşı’na katıldıktan sonra yazmıştır.) “Londra ve Paris arasında karşılıklı Göç” ve “1984″ gibi günümüz dünyasını anlatan eserlerin de müellifidir. Tıpkı “Eski Kardeş Sizi İzliyor” ve “Geçmişi kontrol eden, geleceği kontrol ediyor ve bugünü kontrol eden geleceği kontrol ediyor” eserlerinde olduğu gibi… 1940’larda (İngiltere ile Sovyetler Birliği’nin Nazilere karşı ittifakından sonra Marksist akımın büyüme döneminde) Orwell sol hareketteki basit değişikliklere dikkat çekti ve İngiliz solunun ikiyüzlülüğünü ve çifte standartlarını analiz ederek tarihsel ilerlemeyle çelişeceğini öngördü.

İngiliz Solu bugün, kendisi gibi Müslüman olan kardeşlerini yok etmeye çalışan Müslüman Kardeşler’i (İhvan), radikal İslamcıları ve Molla rejimi İran’ı şiddetle savunuyor. Belki de Orwell’in tahminleri, İngiliz kamuoyunu sahte haberler üreterek şekillendiren ve solun hâkim olduğu basın yayın araçlarının çıkardığı yaygara atmosferinde kaybolup gitti. Ya da bu durumu Amerikan tiyatrosu olarak nitelendiren Sırp kökenli Stephen Titicich (1942-1996) 1992’de “Hakikatten Sonraki Çağ” adıyla Amerikan dergisi The Nation’da yayınlanan bir makalede bu gerçeği şöyle ifade etmiştir: “Özgür vatandaşlar hakikatten sonraki çağda özgürce yaşamaya karar verdi.” Bununla şunu kastediyordu: Akıl, mantık ve hatta somut kanıtlara aykırı olsalar bile, şayet gerçekler vatandaşların duygu ve düşüncelerine hitap ediyor ise hiç kimsenin zorlaması olmadan kabullenilmektedir. Reklam uzmanları, bir spor arabanın reklamında bikini giymiş bir sarışın koyduklarında bunun artık insani bir gerçeklik! Olduğunu anlamışlardı. Esasında sarışın güzeller ve araba arasında bir ilişki yoktur, ancak 19. yüzyılda Pavlov’un Köpeği ve Klasik Koşullanma Deneyi bunu izah edebilmektedir. Güzel kadınları görmek bilinçaltında arabayla irtibatlı mutluluk hormonlarının salgılanmasına neden olur. Burada Orwell’in edebiyatının başka bir harika sözünü hatırlıyoruz: “Çağdaş dünyada gerçeğin tarifi hâkim politik modaya esir olmuş durumdadır.”

Orwell’in yetmiş yıl önce öngördüğü küçük adımların analizinin gelişimine göre, “gerçek”, kamuoyunun oluşumunda egemen olan liberal solun politik modasının tanımına esir olmuştur: Feminizm İdeolojisi, Yeşili koruma ideolojisi (Çevre, Küresel ısınma), Amerikan karşıtlığı, İmparatorluk mirasının reddedilmesi (İngiliz-Arap işbirliği gibi) ki 1918’in “gerçek”liğidir.

Bir taraftan Küresel ısınmanın nedenleri hakkında bilimsel gerçeklerden bahsederken, diğer taraftan haber spikerinin sürekli, “Yemen’de kullanılan İngiliz silahları”dan bahsetmesi inandırıcılığını azaltmaktadır. Bu durum İran’ın Yemendeki rolü gibidir. Suudi Arabistan liderliğindeki uluslararası koalisyon BM’nin meşru hükümeti destekleme kararını uygulamaktadır. Ancak haber spikeri uzmanı boykot etmektedir. Gerçek tariflerin dışına çıkma cüretini göstermektedir. Yaşadığımız çağda politik modaya esir düşmüş durumdayız.