Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Gerilimi artıran İran’a Avrupa desteği | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Uranyumu zenginleştirmeye hazır olduğunu açıklayarak uluslararası kamuoyuna meydan okuduğu bir zamanda İran rejiminin 11 Eylül saldırıları ile bağlantısı olduğunu gösteren yeni kanıtlar ortaya çıktı.

Bu sefer İran Yargıtay Yardımcısı Muhammed Cevad Laricani’nin ülkesinin 11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren El Kaide unsurlarının geçişini kolaylaştırdığı yönündeki açıklamaları ile rejim kendi ağzıyla bunu itiraf etmiş oldu. Sadece bu iki tavır bile, ABD’nin çekilmesinden itibaren zaten ölü sayılan İran nükleer anlaşmasını sürdürmek için savaşan İran’ın ortakları Avrupa başkentleri için bir darbe sayılması için yeterli.

İran’ın uranyumu zenginleştirmeye hazır olduğunu ilan etmesinden sonra anlaşmayı kurtarmaya çalışan ve ortakları, İran’ı ABD yaptırımlarına karşı korumaya çalışan Avrupalıların kızgın olması bekleniyordu. Ancak onlar tüm bunları görmezden gelmeyi tercih ettiler. Bu da yetmezmiş gibi, İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johson yaptığı açıklamada ülkesinin Fransa ve Almanya gibi İran nükleer anlaşmasının,bölgede güven ve istikrarın hakim olduğu bir gelecek için en iyi yol olduğunu düşündüğünü ifade etti.Şüphesiz bu açıklamalar, İran’ın tüm dünyanın gözü önünde yıkıcı projesini sürdürmesini sağlayan bir tasdiknameden başka bir şey değil.

Ülkesinin teröristlerin geçişini kolaylaştıran ve destekleyen bir ülke gibi davrandığını kabul eden Zarif’in tehlikeli itirafına dönecek olursak şüphesiz bu nükleer anlaşmanın sürdürülmesi konusunda ısrar eden diğer beş ülkenin pozisyonlarının kırılganlığına bir başka kanıttır. Bu beş ülke, İran’ın yürüttüğü politikaların anlaşmanın çerçevesi dışında olduğu ve ne anlaşmanın iptalini ne de değiştirilmesini gerektirmediği konusunda ısrar ediyor. Bu içinde önemli bir çelişkiyi ve herhangi bir devletin dış politikasının güvenirliğini zedeleyen büyük bir çıkmazı içinde barındırıyor. 21. yüzyılın bu en büyük terör saldırısı Afganistan ve Irak’ta 6 trilyon dolara mal olan iki savaşın yaşanmasına neden oldu. Ancak ne kadar inanılmaz görünse de bu saldırılarla bağlantısı olan bir ülke ile politik tavırlarını hala savunan ülkeler bulunuyor. Ilımlı, bölgenin güvenliği ve istikrarı için çalışan bir ülkeye dönüşebileceğine inanıyorlar. 11 Eylül saldırıları faillerinin kendi ülke sınırları içerisindeki hareketlerinin,ikamet ve intikallerinin ulusal istihbarat örgütünün tam gözetimi ve denetimi altında gerçekleştiğini itiraf eden bir rejim bölgeye nasıl bir istikrar getirebilir. Bu arada İran’ın resmi itirafının Federal New York mahkemesi yargıcının elinde bulunan adli belgeleri açıklaması ile aynı zamana denk geldiğini özellikle belirtmeliyiz. Ki bu belgeler İran’ın El Kaide elemanlarının Afganistan’daki eğitim kamplarına intikalini kolaylaştırdığını açıkça ortaya koyuyor. Bu eğitim 11 Eylül saldırılarının başarıya ulaşması için çok gerekliydi. Buna ek olarak belgelerde Lübnan Hizbullah örgütü liderlerinden biri olan İmad Muğniye’nin 2000 yılının ekim ayında saldırılarının faillerini ziyaret ettiğini ve saldırıyı gerçekleştirmeden önce güvenliklerini sağlamak için yeni pasapotlarla İran’a seyahatlerini koordine ettiği yer alıyor. Ayrıca İran hükümetinin sınır muhafızlarına saldırının faillerinin geçişini kolaylaştırmak adına pasaportlara İran’a girdiklerini gösteren mühürleri basmamalarını emrettiği de açığa çıktı. Tüm bunlar İran rejiminin resmi terörüne kesin ve açık kanıt oluşturmuyorsa nedir?

İran’ın tüm uzlaşmaz politikalarına ve rejimin her açıdan terörizmi desteklediğine dair ciddi ve kesin kanıtlara rağmen görünüşe bakılırsa tüm bunlar Avrupalılar açısından bir göle atılan ve hiçbir etki meydana getirmeyen bir taş gibi olmaktan öteye geçmiyor. İddia ettiklerinin aksine İran’ın nükleer eşiği aşması ihtimalinin Avrupa başkentlerini o kadar da endişelendirmediği çok açık.Onları asıl korkutan nükleer anlaşmanın yıkılmasının ardından bölgede daha büyük bir kaosun yaşanması hakkındaki hayali senaryolarının gerçekleşmesidir. Çünkü bu durumda Avrupa’nın muhtemel mülteci krizi veya terörist saldırıların ilk hedefi haline gelmesinden endişe duyuyorlar. İran’ın uranyumu zanginleştirmesi ve askeri nükleer projesini başarıyla gerçekleştirmesi Avrupa başkentlerini hiçbir şekilde ilgilendirmiyor.Hatta belki de bunu gerçek bir tehlike olarak bile görmüyorlar. İran binlerce kez teröre destek verdiğini itiraf etse de terör topraklarından uzak olduğu ve kendileri güvende oldukları sürece bu Avrupalıları endişelendirmeyecektir.