Arap ülkelerinde lise ve üniversiteye giriş sınavları sırasında yaşanan gerilimin abartılı olduğunu düşünenler, kasım ayı ortalarında Güney Kore’yi ziyaret etmeli. Yaklaşık yarım milyon öğrencinin neredeyse hayatlarının tamamını hazırlanmakla geçirdiği Suneung sınavının yapılacağı gün başkent Seul’da hayat duruyor.
İngiliz yayın kuruluşu BBC tarafından yayınlanan bir habere göre, Güney Kore’nin en ünlü sınavı olan Suneung kelimesi College Scholastic Ability Test’in (CSAT) bir kısaltması olarak kullanılıyor. Bu sınav, sadece öğrencilerin üniversiteye girip girmeyeceğini değil, aynı zamanda gelecekteki kariyer beklentilerini, gelir düzeyini, ikametini ve hatta kişisel ilişkilerini de belirleyen 8 saatlik arka arkaya yapılan sınavlardan oluşan bir maraton.
Sınav saatlerinde uçuşlar durduruluyor
Her sene kasım ayında yapılan Suneung sınavı sırasında başkent Seul hayat duruyor. Sokaklara sessizlik hakim olurken, sınav günü bütün dükkanlar ve işyerleri kapatılır. Bankalar kapılarını açmazlar ve hatta borsa bile günün geç saatlerine kadar işlemlere başlamaz. İnşaat projeleri durdurulur ve uçaklar kalkmaz. Özellikle bugün askeri manevralardan ve tatbikatlardan kaçınılır. Bu sessizlik, sadece zaman zaman sınava geç kalan öğrencilerin yetişmelerini sağlayan polis arabalarının yolu tahliye etmeye çalışması ile bozuluyor.
İbadet yerleri, dolup taşıyor
İbadet yerleri, sınava giren çocuklarının geleceği hakkında oldukça gergin olan aileler ile dolup taşarken, Suneung sınavı ile eşzamanlı olarak dua programları düzenleniyor.
“12 yıldır bugüne hazırlanıyoruz”
Sınava ilk kez giren 18 yaşındaki Kuon-Sui, Suneung sınavının önemine ilişkin şunları söylüyor:
“Bizim için, Suneung geleceğe dair önemli bir adım. Kore’de üniversite çalışmaları çok önemli. Bu yüzden 12 yıldır bugüne hazırlanıyoruz ve bu sınava en az beş kez giren öğrenciler tanıyorum.”
Suneung sınavına iki kere girmiş olan Lee Jin Yong ise kendi tecrübelerini şöyle aktardı:
“Bir hafta boyunca ve sınav günün öncesinde zihinsel bakımdan daha iyi bir durumda olmak için sabah 6’da yürüyüş yapıyordum. Kendi kendime, “Çok çalıştın, sadece onlara bunu göstermelisin” diye sık sık tekrar ediyordum.”
Öğretmenler spor ayakkabı giyiyor
Lee Jin Yong, geçen sene yerel tatlılar dağıtan coşkulu birinci sınıf öğrencileriyle buluşmak için okulun kapılarına 7:30’da nasıl geldiğini hatırlıyor. Sınava girecek öğrenciler için “iyi şans” getirmesi için dağıtılan bu tatlı Yuat olarak biliniyor. Fakat okula girilmesinin ardından genel atmosfer değişiyor ve ortama sessizlik hakim oluyor. Sınav odasının girişinde elinde detektörlerle görevliler bekliyor ve dikkat dağıtabilecek dijital saatler, telefonlar, çantalar ve kitaplara el koyuyorlar. Lee Jin Yong, herkesin çok sessiz olduğunu ve hatta ayak sesleri öğrencileri rahatsız etmemesi için öğretmenlerin spor ayakkabı giydiklerini söylüyor.
500 öğretmenin dünya ile ilişkisi 1 ay kesiliyor
Her yılın Eylül ayında, Güney Kore genelinde 500 öğretmen seçilir ve bir ay boyunca kalmak üzere Jangun dağlık bölgesinde gizli bir yere götürülürler. Seçilen öğretmenlerin telefonlarına el konulur ve dış dünya ile iletişimleri kesilir. Daha önce seçilen öğretmenler arasında bulunduğunu söyleyen eski Çince öğretmeni Yun Siu, o zamanlar meslektaşlarına seyahate çıkacağını söylediğini hatırlıyor. Hatta bazıları onun emekli olduğunu düşünmüşler. Gizli bir yere götürüldüğünü kaydeden Yun Siu, bir ay boyunca oradan ayrılamadığını ve ailesi ile bile hiçbir şekilde iletişim kurmasına izin verilmediğini aktardı.
“Sınav çok zor”
Sınava ilişkin düşüncelerini ve sınav sırasında yaşadıklarını aktaran Jin Yong şunları söyledi:
“Sınav çok zordu. Hatta Kore dili sınavının sonuna geldiğimde titriyordum. Son soruyu okuyamadım bile, sadece tahmin ederek cevapladım.”
Bana, geçen seneki sınav giriş belgesini gösterdi. Belgenin arka kısmında sınavdaki cevapları ile ilgili yazmış olduğu birtakım işaretler ve yazılar vardı.
Her bir öğrencinin puanı sınavdan bir ay sonra ulusal bir internet sitesi aracılığıyla resmi olarak ilan edilir. Ancak bazı yasadışı siteler sınavdan hemen sonra öğrencilerin notlarını yayınlarlar. Böylece öğrenciler istedikleri üniversiteye girmeleri için gerekli olan minimum puanları karşılaştırma fırsatı bulurlar.
Puanların açıklanmasının ardından sınavda başarısız olduğunu gören Jin Yong, “Notlarımın çok düşük olduğunu fark ettiğimde, çok üzüldüm, erimek ve yeryüzünden kaybolmak istediğimi hissettim” dedi. Ama ertesi yıl, ikinci kez Suneung sınavına giren Jin Yong, bu sefer üniversiteye girmek için yeterince puan almış.
Güney Kore, insanlarının eğitimi bakımından dünyada ön sıralarda yer alıyor. Ülkedeki işsizlerin üçte birinin üniversite derecesi var.
Güney Koreli gençlerin çoğu gibi, Yun Siu da herhangi bir üniversiteyi hedeflemiyor. Güney Kore’nin Harvard, Yale, Oxford veya Cambridge üniversiteleri olarak kabul edilen “Seul, Kore ve Yonsei” üniversitelerinden birine girebilmeyi umuyorlar.
Prestijli bir üniversiteye girmek zorlaştı
10 yıl içinde gençler arasındaki işsizlik oranlarının en yüksek seviyeye ulaşması ile birlikte prestijli bir üniversiteye girmek daha zor oldu. İstatistikler, lise mezunlarının yaklaşık yüzde 70’inin üniversiteye gireceğini fakat, sadece yüzde 2’sinin adı geçen üç üniversiteden birine girebileceğini gösteriyor.
Yun Siu bu durumu şöyle özetliyor: “Kendini tanımak ve hayallerine ulaşmak istiyorsan, bu üç üniversiteden birine girmelisin. Herkes üniversite diplomanıza göre sizin hakkınızda hüküm verir ve diplomayı nereden aldığınızı sorar.”
Prestijli üniversiteler, küresel düzeyde iş yapma imkanı sağlıyor
Söz konusu prestijli üniversitelerden birine girmek, aynı zamanda küresel düzeyde iş yapma kapasitesine sahip aile şirketlerini tanımlamak için kullanılan chaebol ekonomi topluluklarında iş bulmanın da en iyi yolu. Güney Kore’nin Hyundai, LG, Samsung gibi büyük şirketleri chaebol denen bir sistemle çalışmaktadır.
Yonsei Üniversitesi’nde Sosyoloji Profesörü olan Lee Do-Hoon, bana ulusal gazetelerin her yıl söz konusu üniversitelerden mezun olan ve avukat, yargıç ve büyük ekonomik blokların yöneticileri olarak görev yapanların sayısı ile ilgili yayınlar yaptığını anlatıyor.
Lee Do-Hoon, insanların, ilgili üniversitelere girildiği takdirde prestijli bir mesleğe sahip olunabileceğini hissettiğini söylüyor. İş başvuruları sırasındaki rekabetin şiddetli olduğunu kaydeden profesör, iyi bir üniversiteden mezun olmanın iyi bir iş ya da istikrarlı bir maaşı garanti etmediğini belirtiyor. Bu durum diğer alt düzey üniversitelerden mezun olanlar ile karşılaştırıldığında her ne kadar daha kolay gibi görünse de, aslında iyi bir iş bulmak prestijli bir üniversiteden mezun olanlar için de oldukça zor. Profesör, “Elbette, sınava girip herhangi bir üniversiteye giremezseniz iyi bir iş bulmak neredeyse imkansız oluyor” diyerek sözlerini sürdürüyor.
Güney Kore’de eğitim 4 yaşında başlıyor
Güney Koreli öğrencilerin geleceği büyük oranda Suneung sınavı sonuçlarına göre belirlendiğinden dolayı öğrencilerin eğitim hayatları 4 yaş gibi çok erken bir yaşta başlıyor.
Suneung eleştiriliyor
Suneung sınavına yönelik eleştiriler bundan ibaret değil. Sınavın öğrencinin psikolojik ve zihinsel durumunu olumsuz yönde etkilediği de yöneltilen eleştiriler arasında.
Seul’de çalışan bir uzman psikolog Dr. Kim Taehyung, “Koreli çocuklar sıkı çalışmak ve sınıf arkadaşlarıyla yarışmak zorunda bırakılıyor. İzole bir şekilde büyüyor ve tek başlarına çalışıyorlar. Depresyona yol açabilecek olan bu izolasyon ve yalnızlık durumu intiharların başlıca nedenidir” açıklamasında bulundu.
Ülkede intihar oranları yüksek
İntihar, uluslararası ölçekte gençler arasındaki en büyük ikinci ölüm sebebi olarak değerlendiriliyor. Fakat Güney Kore’de ise yaşları 10 ila 30 yaş arasında değişen genç ölümlerinin ana sebeplerinden biridir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) göre, Kore, diğer sanayileşmiş ülkelere kıyasla 11 ila 15 yaş arasındaki gençler arasında en yüksek stres oranına sahip olan ülke.
Bundan şaşılacak bir şey yok. Koreli öğrencilere iyi bir üniversiteye girmeleri ve kazançlı bir iş sahibi olmaları için çok erken yaşlarda baskı yapıldığını belirten Dr. Kim Taehyung, çocukların çok küçük yaşlardan itibaren kendilerini endişeli ve gergin hissettiklerini ve hatta ilkokul öğrencilerinin bile kazançlı bir iş sahibi olmaktan bahsettiklerini aktarıyor.