Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Güney Suriye’de varılan anlaşmada gizlenen nokta | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

2011 yılı sonbaharının bir gecesinde, Suriye’nin başkenti Şam’da rejim güçlerinin bulunduğu birkaç yerden havaya kurşun sıkıldı. Gecenin sessizliğini yırtan, mutluluk ve kutlama belirtisi olan bu yoğun kurşun sesleri tuhaftı, zira Suriyelilerin protesto gösterileri ülkenin değişik şehirlerine ve bölgelerine yayılmıştı. Yani ortada kutlanacak bir durum yoktu. Ertesi sabah kutlama kurşunlarının nedeni anlaşıldı, barışçıl gösterilerin yayılmasına ve Şam rejimini sarsmasına rağmen İsrail, rejime yönelik tutumunu değiştirmediğini ve iktidarda kalmasını desteklediğini Şam’daki yetkililere bildirmişti.

Bu haberin tam da o dönemde yayılmasının ardındaki hedefi bir tarafa bırakalım. Suriye rejimi öteden beri kendisini uluslararası arenada pazarlamayı denemiş, Golan Tepeleri cephesinin istikrarını onlarca yıl muhafaza etmiş ve hassas konularda kendisiyle kolaylıkla anlaşılabildiğini ispat etmiş bir rejim olarak tanıtıyor. İsrail hükümetinin Suriye’deki çatışmayla ilgili tarafsızlığını iddia etmesi veya umursamaz gibi görünmesi bu güçlü ve eski gerçeği yalanlamaz. Keza, İsrail devletinin bazı liderlerinin Şam rejiminin meşruiyetini yitirdiği, bu denli baskı ve işkenceden sonra halkına hükmetmeye ehil olmadığı yönündeki açıklamalar veya 1973 yılında gerçek savaş ve sonrasında da Lübnan güneyinde ve Gazze’de vekaleten yaptığı savaşlar da bu gerçeğe gölge düşüremez. Tersine, Suriye’nin birçok krizinde, var olan alternatiflerin en iyisi olarak Şam rejimini muhafaza etmenin ama aynı anda bölgesel momentumunu törpülemek için zayıf tutmanın İsrail için ne denli önemli olduğu İsrailli yetkililer tarafından defalarca açıklanmıştır. Ayrıca Tel Aviv’deki yetkililerin bölgeyi değiştirecek ve ülkeyi kalkındıracak herhangi bir demokratik değişikliğe ne denli karşı oldukları da biliniyor. Bu yetkililer, Suriye halkına gem vurma, enerjisini tüketme, gelecekteki onlarca yıl İsrail karşısında bir şey yapmama ve Hatay ili durumunda olduğu gibi, işgal altındaki Golan Tepelerinin unutturulmasının garantisi olarak Şam’da yerleşmiş baskı düzeninin devam etmesinin önemi üzerinde defalarca durmuşlardır.

Burada, İsrail’in hedef ve hesapları gizlenmiş bir ekseni ortaya çıkarıyor. Suriye’deki çatışmalarda etkili olmak için Washington ve Moskova arasındaki rol dönüşümü de bu eksenin varlığına işaret ediyor, çünkü ikisi de toprağının bir bölümünü işgal ettiği Suriye’nin geleceğiyle ilgili ve İsrail’in emniyetiyle ilgili her konuda Tel Aviv’in görüşünü alıyor. İsrailli yetkililerin Rus meslektaşlarına Şam rejiminin düşüşünün ne denli etkili olacağı ve Suriye’de devrimin başarısının İsrail emniyetini ne kadar olumsuz etkileyeceği hakkındaki uyarıları hepimiz hala hatırlarız. Yine Beyaz Saray’dan muhaliflere verilen desteğin çekilmesi ve Şam rejimi üzerindeki baskının azaltılması için yapılan çağrıları da hatırlarız. Uluslararası güçler Siyonist güvenlik ve strateji hesaplarını görmezden gelemez. Bu konuyu yalnız ABD ve Batı ülkelerinin başkentlerindeki İsrail lobisi değil, İsrail’e göç etmiş iki milyon Rus kökenli Yahudi de önemsiyor ve Ortadoğu’nun politikalarını da ona göre biçimlendiriyor. Böylelikle dolaylı yoldan Kremlin’in bölgedeki politikalarına da şekil veriyor.

Yukarıda anlattıklarım doğrultusunda birkaç ay önce yapılan Netenyahu-Putin toplantısının içeriğini anlamak daha kolay olur. Netenyahu, Suriye rejim güçlerinin Dera’nın doğusunda ve Kunaytıra’nın batısında Suriye-İsrail sınır bölgelerine girebileceğini, buna karşın İran ve ‘Hizbullah’ milislerinin Şam ve kırsalı dahil olmak üzere sınırdan 80 km kadar uzaklaşması gerektiğini toplantıda Putin’e söylemişti. Bunun yanında silahtan arınmış bölgede Uluslararası Gözlem Gücünün güçlendirilmesinin, Suriye içinde bulunan ve İsrail’e tehdit oluşturabilecek İran hedeflerinin vurulması konusunda özgür bırakılmasının önemine değinmişti.

Rusya’nın Güney Suriye’de gerilimi azaltma anlaşmasını alenen ihlal etmesini ve ABD’nin muhalefete verdiği desteği geri çekmesini, yakında Putin ve Trump arasında Helsinki’de onaylanacak olan ve İranlı milislerin uzaklaşmasını da içerecek şekilde İsrail’in çıkarlarına hitap eden Güney Suriye anlaşmasına bağlayabiliriz. İsrail, Kuzey sınırının eski haline dönmesini istiyor, bunun için de rejimin güçlenmesi karşılığında oradaki muhalefetin zayıflamasını hedefliyor.

Suriye rejiminin İsrail düşmanlarını, İran ve Hizbullah’ı çatışmalarına dahil etmesinden en çok kazançlı çıkan taraf Tel Aviv hükümetidir, zira bu çatışmalar mezhep savaşını, Suriye’nin dağılmasını, toplumun zayıflamasını, Hizbullah kadrolarının çatışmalarda yavaş yavaş yok olmasını ve ‘direniş partisi’ imajının zedelenmesini getirir. Ancak tüm bu avantajlı noktalar, İsrail için bazı kırmızı çizgiler geçildiği zaman önemini yitirecektir. Tel Aviv, İran’ın Suriye’de, özellikle güneyindeki sınır bölgesinde genişlemesine, gelişmiş silahların Hizbullah’a ulaşmasına ve statükonun değişmesine izin vermeyecektir.

Demagojileriyle ünlü Şam rejimi, İsrail’i büyük-küçük her konuda manifestolarına alet etmeyi ihmal etmez, ama özellikle profesyonelleştiği baskı, yolsuzluk ve şiddetinin sebep olduğu her kriz ve problemde İsrail’i sebep göstererek muhaliflerine karşı uyguladığı insanlık dışı uygulamalarına kılıf üretir. Suriye devriminin ortaya çıkış sebepleri çok açık olmasına rağmen, Şam yönetimi, devrimi direnişçi tutumuna karşı bir Siyonist plan olarak niteledi. Konuyu bilen veya bilmeyen herkes Suriye güneyindeki anlaşmada İsrail’in rolünü bilirken, Şam rejiminin medyası her zamanki sakil söylemini kullanarak bu anlaşmanın Siyonist emellere ve siyonizmden nemalanan terörist örgütlere ağır bir darbe indirdiğini tekrarlamaktan hala sakınmıyor, vay be!