Son haftalarda Suriye rejiminin Guta’ya yönelik yürüttüğü savaşı başkent Şam’ın bu küçük banliyösünün kazanabileceğini düşünen hata yapmış olur. İran ve Rus hava gücü destekli Esed rejiminin amansız savaşına maruz kalan Guta’nın veya Guta’dan arta kalan adacıkların, bu duruma geleceğine dair gerçekçi göstergeler vardı.
Son savaşta sayı, silah, mühimmat, maddi ve beşeri üstünlük büyük oranda rejim ve müttefiklerinin lehineydi. Bunların yanı sıra çatışmayla ilgili olarak Guta’nın aleyhine bir politik dengesizlik de vardı. Zira Guta’daki silahlı güçler Suriye içinde, bölgede ve uluslararası arenada yalnız durumda ve destek görmüyor. Esed rejiminin ise yerel, bölgesel ve uluslararası ittifakı açık ve gizli müttefikleri tarafından destekleniyor. Ayrıca devletlerin, uluslararası ve bölgesel örgütlerin çoğu Guta’daki yaşama karşı açılan savaşa ve cinayetlere sessiz kaldı.
Tüm bu nedenlerden dolayı tüm dünya teröre karşı savaş paranoyasına kapılmış ve bununla meşgulken beş yıldır abluka altında olan bu küçük yere destek kesilmiş durumda. Müttefiki ve dostu olmayan az sayıdaki silahlı gruplar tarafından korunan Guta’da yaşananlar zaten bekleniyordu.
Tüm bu bilgiler yeni değil. Bu dengeler daima böyleydi. Bizim gözlemci olarak Guta savaşının zamanlamasını ele almamız gerekir. Zira bu savaş daha önce de yapılabilirdi ama bugüne ertelendi. Söz konusu ertelemeyi ve zamanlamayı doğru okumamız gerek. Rejimin ve müttefiklerinin yakın bir zamanda Humus ve Hama kırsallarına da bir savaş açması yakın gözüküyor. Ardından da çok da uzak olmayan bir tarihte İdlib’e savaş açılması da olası görünüyor.
Rejim ve müttefiklerinin Guta’ya yönelik savaşı üç ana etkene dayanıyor. Bunlardan ilki rejimin Şam’ın yakın çevresinde kontrolü sağlaması. Çünkü rejim, Şam merkezine üç kilometre mesafedeki Cobar ve çöle yakın Heycane semtleri gibi bölgelerin kontrolünü sağlamadan uluslararası kamuoyu nezdinde istikrarlı ve güçlü görünemez.
İkincisi, rejim karşıtı silahlı milislerin Şam ve Guta’da sağladığı kontrolün negatif etkisinden yararlanmaktır. Milislerin birleşik, birbirini destekleyen ve vatandaşların minimum ihtiyaçlarını karşılayan bir yönetim ortaya koymaktan aciz kalması, gelişimci veya reformist bir programı ortaya koyamaması, toplumun sivil ve devrimci faaliyetlerini radikalizm ve şiddetle baskılaması, kendi aralarında şiddetli bir çatışmaya girmenin yanı sıra başkent Şam’ın değişik mahallerini bombalaması rejimin lehine oldu. Yaşanan bu ve benzeri negatif olaylar rejim tarafından mal bulmuş Mağribi misali sömürüldü. Guta’dakilerin ya da milislerin öldürülmesi ya da yerlerinden edilmesi için Şam’dakileri hazırlamak ve ikna etmek için kullanıldı.
Üçüncü etken kimyasal silah ve napalm da dahil olmak üzere tüm yasaklanmış silah ve mühimmatın kullanıldığı bir soykırım ve kitlesel katliamların yapıldığı sınırlı bir savaş suçu üzerinden uluslararası topluluğun ve dünya kamuoyunun tutumunu test etmekti. Bu testin sonuçlarına dayanarak savaşta hayatta kalanlar daha geniş ve daha kanlı savaşların hedefi olacak yerlere kaydırıldı. Zira gelecek savaşların, Humus ve Hama kırsalının ardından en sonunda İdlib’de olacağı ön görülüyor.
Açıkça görülüyor ki Guta’ya açılan savaş daha önce yaşananlarla aynı değildir. Rejimin ve müttefiklerinin tecrübesi ve aynı zamanda rejimin kontrolünden erken zamanda çıkan en önemli alanlardan biri üzerinden yapılan önemli bir deneydir. Suriye muhalefetinin, özellikle de güneyde veya merkezde ve kuzeyde rejimin kontrolünün dışında kalan bölgelerdeki silahlı oluşumların, Guta’ya açılan bu savaşı okuma masası üzerine koyması ve dikkatle incelemesi önemlidir.