Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Hac siyaseti… Yeni bir Katar felaketi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Katar, önce 4 ülkenin ambargosunu kuşatma olarak göstermek istemiş ve başarısız olmuştu. Ardından krizini uluslararası mesele haline getirmeye çalışmış ve bu çabası üçüncü ayın başında boşa çıkmıştı. Katar bu sefer de belki dünyaya onun yalnızlığını gösterir diye başka bir oyun kartını öne sürüyor: Haccı siyasete alet etme. Bu eski bir fikirdir ve şimdiye kadar buna tevessül edenlere hiçbir fayda vermemiş, aksine tehlikeye sokmuştur. Suudi Arabistan hükümeti, Katar dahil dünyanın değişik yerlerinden gelen hacıları selamladığını duyurdu. Katarlı kardeşlerin herhangi bir zamanda ve Katar Havayolları hariç herhangi bir uçak şirketi ile umre yapabilmeleri mümkün. Bunun için Doha’dan ayrılıp aktarma ile Cidde’deki Melik Abdulaziz Havalimanı’na ya da Medine’deki Emir Muhammed Havalimanı’na iniş yapabilirler. Hac edasına gelince; hac ruhsatına sahip olan ve e-posta ile kayıtlı olanlar, Katar sakinleri, Katar hükümeti tarafından seçilmemiş ve Suudi Arabistan sivil uçak yapısına uygun olan başka bir uçak şirketi aracılığıyla, hava yolu üzerinden gelebilir. Önceki senelerden farklı olan tek uygulama, kara sınırları kapalı olduğu için, Katarlılar’ın kara yolu üzerinden hacca gelemiyor oluşu. Aynı şekilde Katar Havayolları’nı da kullanamıyorlar. Bunun yerine Doha’dan Cidde’ye onlara başka bir şirket aracılığıyla doğrudan gelme imkanı sunuluyor. Tüm ayrıntıları ile sunulan bu gerçek, Katar hükümetinin, Riyad’ın Katar vatandaşlarına hac engeli koyduğu yönündeki iddiaları ile çelişiyor. Oysa Suudi Arabistan yetkilileri, ne kontenjanı azalttı, ne onları engelledi, ne de mümkün veya imkansız herhangi bir şart koştu. Tek istenen, Suudi hava sınırlarına girmesi tehlike arz eden Katar Havayolları’nın kullanılmayıp başka bir firmanın tercih edilmesi. Haccın şartları arasında ulusal havayolları ile uçma şartı varsa o başka!

Haccın siyasete alet edilmesi meselesi yeni değil. 80’lerden bu yana Tahran ‘Müşriklerden uzak durma’ şiarı altında haccı siyasileştiriyor. Tahran, hac ibadetinde özel bir merasim icat etmek suretiyle diğer hacıları umursamadan, gösteri yürüyüşleri ile bu farizayı istismar ediyordu. 80’lerin sonunda, Suudi Arabistan ve İran arasındaki ilişkiler koparıldıktan sonra, Tahran hacılara 3 yıl boyunca hac yasağı koydu ve bu yasak 1991’de sona erdi. İran geçen sene de Suudi Arabistan’ı ‘sabotaj’ ve hacıların güvenliğini sağlama noktasında yetersiz olmakla itham ederek, sayıları 80 bine varan hacı vatandaşlarına hac yasağı koydu. İran’ın Suudi Arabistan’ın hiçbir dış müdahale olmaksızın hac organizasyonunu yürütmesine kızarak göğsünü gere gere Harameyn-i Şerifeyn’in evrenselleştirilmesi için yapılan çağrının arkasında yer aldığı bir sır değil. İran bu hedefine ulaşmak için her hac mevsiminde kriz çıkarmaktan geri durmadı. İşin sonunda bu davasında çok geçmeden başarısızlığa uğradı ve hiçbir devlet çağrısına kulak vermedi. Bir fayda elde edemediğini anlayınca geri adım attı ve vatandaşlarına izin verdi. İran meselesi aynı şekilde tekrar ediyor fakat, bu sefer oyuncu Katar. İran meselesinden hiç ders almayarak ve çıkmaz sokakta emin adımlarla yürüyerek. En vahimi de Katar yetkilileri basın yoluyla bir yandan Mekke’ye girişlerinin yasaklandığını duyurarak, diğer yandan hacca gitmeleri durumunda Suudi Arabistanlılar’ın kendilerini öldürebileceğini söyleyerek vatandaşlarının yüreğine korku salıyor.

Doha, 80 bin hacıyı men ederek ve dört mevsim onların vebalini yüklenerek İran’ın bu işi başaramadığını; Kaddafi’nin de aynı şekilde böyle bir delilikle ortaya atılıp geri çekildiğini gözden kaçırıyor. Katar da bin 600 hacıyı engelleyerek hac mevsimini bulandırıp, haccı siyasi krizine alet edemeyecek. Haccın siyasete alet edilmesi fikri, özünde bir akıl tutulması ve basiretsizlikten başka bir şey değil. Geç de olsa Katar ile olan ilişkilerin koparılması, krizi sona erdiği gibi, hac mevsimi de her sene olduğu gibi tamamlanacak. Ve Katar’ın haccı siyasete alet etme çabaları, her şeyden önce Suudi Arabistan vatandaşlarının unutamayacağı bir kara leke olarak kalacak.