Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanı Mareşal Halife Hafter, başkent Trablus’taki gelişmelere dair yaptığı açıklamada, Libya ordusunun Trablus’a girişinin kaçınılmaz bir seçenek olduğunu söyledi.
Trablus’ta son günlerde silahlı gruplar arasında yaşanan çatışmalar, Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilciliği’nin arabuluculuğuyla sağlanan ateşkesle sonlanmıştı.
Medyada yer alan haberlere göre, Hafter, Libya’nın doğusundaki Bingazi’de, dün, kabile liderleri ile gerçekleştirdiği toplantıda, “Trablus’taki kriz, en yakın zamanda sona ermeli. Bu durum karşısında sessiz kalmamız mümkün değil. Trablus’un askeri bir plan çerçevesinde özgürleştirilmesi kaçınılmaz bir seçenektir” dedi.
Libya’da yıl sonunda düzenlenmesi planlanan seçimlere de değinen Hafter, “Bunu isteyenlerin başında ben geliyorum ancak seçimlerin şeffaf olmadığı ispat edilirse, ordu üzerine düşeni yapacaktır” şeklinde konuştu.
Seçimlerin şeffaf şekilde gerçekleştirilmesi durumunda kendisinin de destekleyeceğini ve sonuçlarını kabul edeceğini belirten Hafter, Paris Anlaşması’na bağlılığını vurguladı. “Paris’te, Libya’daki çatışan taraflar arasında siyasi bir anlaşma imzalandı. Ancak, siyasi anlaşmaların bir faydası yok, biz Paris Anlaşması’na bağlıyız” ifadelerini kullandı.
Hafter, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Trablus’taki milis liderler için onları kentten çıkarmak ve Büyükelçilikler aracılığıyla Libya’dan uzak yaşamalarını sağlamaktan başka yolumuz yok. Bu kişiler arasında İtalya’ya şükredenler var. İtalya ise kendini bize düşman görüyor.”
Yabancı teröristlerle Libya’da çatıştıklarını dile getiren Hafter, bu konuda şunları söyledi:
“Teröristler, Allah’ın yarattığı en kötü varlıklardır. Onların bir kısmıyla Libya’da karşı karşıya geldik. Kendimize, ‘biz yaşadıkça hiçbir DEAŞ unsurunu sağ bırakmayacağımıza dair’ söz verdik. Teröristlerin ailelerine zulmedilmesini ve varlıklarına el koyulmasını reddettik. Dünya ülkeleri, bu tür uygulamaları reddetmeli.”
Libya’da, Albay Muammer Kaddafi yönetiminin devrildiği 2011 yılından bu yana siyasi kriz yaşanıyor. Ülkede 3 ayrı hükümet, ‘meşru’ olduğunu iddia ederken, diğerlerini de ‘meşru olmamakla’ itham ediyor.