Bir okur, merhum eleştirmen Samir Nasri’nin övdüğü bir filme yorum yaptığı zaman, bunu ilk kez duydum. O zamanlar ‘An-Nahar’ eleştirmeni, sözleriyle filmi eleştirdikten sonra bu durum, okuru filmi seyretmeye sevk etti. Okur, filmden çıktığı zaman filmin hoşuna gitmediğini ve izlenmeyi hak etmediğini yazdı. Bunun sebeplerini de açıkladı. Sonra okur, filmden ders alarak çıktığını belirtti. Eğer eleştirmen, bir filmi beğendiyse bunun tek bir anlamı vardır: O film, izlenmeyi hak etmiyordur. Okurun dediği gibi eğer eleştirmen, bir filmi eleştirirse o filmi ivedilikle izleyeceğim.
Geçmiş günlerden muhafaza ettiğim bölümleri inceledim ve durumun hala aynı olduğunun farkına vardım. Dün beni Berlin’den Londra’ya götüren uçakta tanıştığım bir doktor, rutin uçak sohbetlerinden sonra, “Öyleyse sen, bir sinema eleştirmenisin. İzlememem gereken beğendiğin film hangisidir?” diye sordu.
Bu, kötü bir işaretti. Ancak bunu ezelden beri ‘Okuyucu postası’ köşesinde sinema dergileri yayınlamıştı. Eleştirmenin beğendiğini halk beğenmiyor. Eleştirmenin film karşıtı eleştirisi, filmi izlemeye yönelik dolaylı bir çağrıdır. Bu, bugüne kadar hala gerçek olan bir durumdur. Çünkü bizden birisi, haftalık gelirde ilk sıraya yükselen filmlerin çoğunu incelediği zaman (sinema görüşlerini yazanların değil de gerçek) eleştirmenlerin bu filmlere karşı çıktığını ya da en zayıf ihtimalle filmi izlemek için 10 dolar (genellikle daha fazla) harcamasını hoş karşılamayan görüşü okura yansıttığını görürüz.
Bu, istisnasız genel bir gerçek değildir. Fakat internet sitelerindeki birçok eleştirmen halkın ihtiyaç duyduğu şeyleri yazıyor. Bu eleştirmenler, müşterinin haklı olduğunu kabul ederek ona karşılık verdi. Halkın şu veya bu şekilde desteklenmesi eleştirmenlerin çalışmalarına daha fazla devam etmesini sağlıyor.
Ancak eleştirmen ve halk arasında gerçek bir zıtlık var mı? Tabi ki halk ve eleştirmen arasında zıtlık ve görüş birlikteliği var. Belki de zıtlığın alanı daha geniştir. Özellikle bu durum, bu oyunda iki kültür kaynağının olduğu bir hakikate dayanıyor. Birincisi eğlence isteyen halk, diğeri ise düşünce ve sanat kesiminden gelen eleştirmenlerdir.
Arap dünyasında bu tür zıtlığın başka sebepleri var. Şöyle ki çoğu zaman size şu rutin gerçeklerden birisini belirten gazeteler ve internet siteleri açılıyor:
-Zor kelimeleri kullanarak düşünce bakımından söylemlerden oluşan eleştirel bir makale
-Okurun ihtiyacı olduğu şeymiş gibi bütün detayları anlatan bir makale
-Herhangi bir konuda yazarın görüşüne ait olan makale. Yazar, eleştiriyi kendisinin kabul edip etmediği bir şey olarak addediyor.
-Kişinin kendisiyle ilgili yazılanlara saldırı (Bu, dünyada yaygın bir durumdur). Bu da okuru, o eleştirmeni bırakıp başkasına yönelmesine neden oluyor.
Sinema, her şeydir. Eleştirmen görevinin, teorilerini ortaya atmak ve okura ders vermek değil de mesajının okuru iyi filme çekmek olduğunu bilmesi ve dengeli olması gerekiyor. Eleştirmen, film ve izleyici arasında bir köprüdür.