Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Hamas, Filistin Birliği ve Ebu Ammar’ın yıllar önce söyledikleri | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Fetih ve Hamas Hareketi arasında son Kahire anlaşması imzalandıktan sonra bile başta Devlet Başkanı Mahmut Abbas (Ebu Mazin) olmak üzere Filistinli yetkililer, bu anlaşmayı uygulamada emin değillerdi. Halid Meşal’in görevden aldığı İslami Direniş Hareketi’nin(Hamas) yöneticilerinden Musa Ebu Merzuk, kucaklaşmalar devam ederken boş bir açıklama yaparak anlaşmayı imzalayanları şaşırttı. Musa Ebu Merzuk yaptığı açıklamada, yapılan bu anlaşmayla Hamas Hareketi’ne zulmedildiğini ve uzun yıllar boyunca ilk olmayan bu uzlaşmanın başarılı olacağını ummadığını söyledi.

Belki de söz konusu Kahire anlaşmasını imzalayan Filistinliler, Araplar ve Filistin meselesiyle ilgilenenler arasındaki kucaklaşma merasimine devam edenlerle Fetih Hareketi liderlerinin şüphelerini artıran şey şuydu: Fetih ve Hamas, Mısır’ın başkenti Kahire’de söz konusu anlaşmaya varmak için görüşmeler yaparken, Lübnan’ın güney mahallelerinde İslami Direniş Hareketi’nin radikal kesimiyle Hasan Nasrallah, İran, Suriye ve Hizbullah İstihbarat yetkilileri arasında paralel toplantılar devam ediyordu.

Bunun için Fetih ve başta Devlet Başkanı Mahmut Abbas olmak üzere diğer Filistinli gruplar arasındaki yakınlaşma ve uzaklaşma yolculuğunda acı tecrübe yaşayanlar, Kahire anlaşmasının akıbetinin 2007 yılındaki Mekke anlaşmasının akıbeti gibi olacağından dolayı ciddi endişe duyuyorlar. Çünkü Mekke anlaşması, anlaşmanın yazıldığı ve imzalandığı mürekkep daha kurumadan bozulmuştu. Beşşar Esed rejimi ve küçük bir Arap devletiyle beraber İran’ın söz konusu anlaşmayı sekteye uğrattığı ve Halid Meşal’i anlaşmadan çekilmeye zorladığı kesinleşmişti.

İster Fetih ister başkaları olsun bu konuda birçok kimseyi şüpheler kapladı. Çünkü insanlar, Hamas’ın etkin liderlerinin, özellikle de Heniye ve Sinvar’ın Kahire anlaşmasını imzalamak için gereğinden fazla öne çıktıklarını fark ettiler. Aşırı isteklerinden dolayı diğer tarafın talep ettiği sınır kapıları, silah, güvenlik organları ve görevliler gibi konular olmak üzere sonradan vazgeçemeyecekleri her şeyi onayladılar. Belki de bu durum, insanların şüphelerinin nesnel olduğunu vurguluyor. Musa Ebu Merzuk, açıklamasında, Kahire anlaşmasının Hamas Hareketi’ne zulmettiğini ve bundan dolayı da anlaşmanın başarılı olmayacağını dile getirmişti. İşte birkaç gün içerisinde meydana gelen ve açıklığa kavuşan da buydu.

Bazıları, Filistin-Filistin uzlaşması ve 1987 yılında kuruluşunu ilan ettikten yani Filistinlilerin silahlı direniş hareketi olarak Beyrut’tan çıkarılmalarından 5 yıl sonra Kurtuluş Örgütü’ne katılmasıyla ilgili Hamas’ın probleminin Müslüman Kardeşlerle siyasi, örgütsel ve ideolojik bağlantılarının olmasından kaynaklandığını düşünüyor. Dolayısıyla Hasan el Benna’nın Mısır’da 1928 yılında başlattığı uluslararası örgütle Hamas’ın bağlantısı olduğu zannediliyor. Şartlardan dolayı Hamas, söz konusu örgütün çevresinde döndü ve hala dönmeye de devam ediyor. Çok fazla şüphe ve soru işaretleri olmasa da bunların bazıları şu ana kadar yani 89 yıl sonra yeniden ortaya atılıyor ve tekrarlanıyor.

1965 yılında çağdaş Filistin devrimini başlatan Fetih’e ilk katılanların Müslüman Kardeşler olması varsayılıyordu. Özellikle ilk başlarda Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi’ni oluşturanların ve devrim kıvılcımını başlatanların ihvancı oldukları söyleniyordu. Burada kastedilen şahıslar, Yaser Arafat (Ebu Ammar), Halil el-Vezir(Ebu Cihat) ve Salah Halef (Ebu Iyad)’tır. Aslında bu kesinlikle doğru değil. Bu şahısların Gazze’de Müslüman Kardeşlerle örgütsel olmayan ilişkileri vardı. Bu hareketin geri kalan kurucuları, milliyetçi-Nasırcı eğilimlere sahip olup, bazıları da bu kritik ve önemli tarihi süreçte en parlak zirvesini yaşayan Baas Partisi’ne bağlıdırlar.

Bu şekilde Müslüman Kardeşler, yeniden örgütsel olarak kendisini Fetih’ten, Filistin direnişinden ve Kurtuluş Örgütü’nden uzak tutuyorlardı. Belki de şuna işaret etmek uygun olacaktır ki; Ürdün’deki İhvancıların bazıları, kuralların baskın olmasından dolayı Ulusal Kurtuluş Hareketi’ne yani Fetih’e katıldılar. Bunlar için Ürdün’ün İrbid şehri yakınlarında bulunan derin vadilerden birinde bir kamp kuruldu. Filistinli fedailer, 1970 yılında Ürdün’den çıkartılana kadar herhangi bir intihar saldırısına katılmadan bu kampta kalmaya devam ettiler. Bunlar, görevlerine ve evlerine sağ salim döndüler. Ürdün hükümetiyle Filistin hareketi arasındaki tarafların çatışmasında tarafsız olmalarıyla övündüler.

Her halükarda Baasçıların, milliyetçi Arapların, kısa ve sınırlı bir süre de olsa komünistlerin katıldığı Filistin devriminden Müslüman Kardeşlerin kendisini uzak tutmaları garip bir durumdur. Belki de Fetih ve diğer direniş gruplarının 1987 yılında çıkartıldıktan sonra aynı anda harekete geçmeleri daha da tuhaftır. Hamas’ın Gazze Şeridi’nden başladığını duyurdular. Ebu Ammar, o zamandan 2005 yılındaki vefatına kadar bir Arap başkentinden diğerine Filistin çabalarını birleştirmek için onları izlemeye devam etmesine rağmen, şu an olduğu gibi Hamas’ı Kurtuluş Örgütü’nden uzaklaştırdılar.

Müslüman Kardeşler Örgütü’nün kararı, İran ve Katar’ın desteğiyle 2007 yılında ulusal yönetime, Fetih’e ve Kurtuluş Örgütü’ne Gazze’de kanlı bir darbe yaparak Hamas, şüpheleri ortadan kaldırdı. Hamas, Filistin çevrelerine katılmak bir yana bu çevrelerin hepsini reddediyor. Hamas’ın hedefi tek başına iktidar olmaktır. Hamas, başladığı günden beri ihvancı bir harekettir. Bunun delili ise, eskiden terörü desteklemiş ve belki de ilerde destekleyecek olmasıdır ki terör, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi devrildiğinden bu yana Mısır’a saldırmaya başladı.

Sonuç olarak burada Ebu Ammar’ın uzun yıllar önce söylediği şeyi delil olarak göstermek gerekiyor. Suriyeli İhvancı lider Adnan Sadettin’in girişimiyle kendi evinde, o zamanlar Amman’daki Filistin Büyükelçisi Tayyip Abdurrahim ve benim de olduğumuz, Yaser Arafat’la Halid Meşal ve Hamas’ın iki lideri arasında bir görüşme düzenlendi. Yaklaşık 3 saat süren bir görüşmeden sonra Filistin lideri, çıkıp gitmeye yeltendiği bir sırada sözlerini İslami Direniş Hareketi Başkanına yönelterek şöyle dedi; “Filistin gruplarına ayrılan ulusal meclisteki üye sayısının yarısını size vereceğiz. Bu durumu düşünün ve bana haber verin.”

Bindiği araç hareket ettikten sonra kendisine serzeniş mahiyetinde bir soru sordum; Tüm Filistin politikalarına karar veren ulusal meclisteki bu kadar sayıyı onlara nasıl verirsiniz? Şoförün yanındaki kol dayamanın olduğu yerden arkaya bakarak, “Dostum büyük düşün. Bu meclisin bütün üyelerini onlara verseniz dahi Kurtuluş Örgütü’ne katılmazlar. Onların başka bir efendisi var. Bu sözleri hatırlayacağımız günler gelecek. Allah ve Tayyip Abdurrahim benim söylediklerime şahittir” dedi.