Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Hamas’ın Arap ılımlıları arasına girmek için başvurusu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Filistin meselesi Araplar ve başka ülkeler için öncelikli sorun ve merkezi bir mesele olduğu dönemlerde, Filistin meselesinin aktörleri ki Yaser Arafat ta buna dahil olmak üzere, dünya kutupları ve güçleri arasındaki geniş mesafelerde dolaşım ve pozisyon alma serbestisine sahiplerdi.

O dönemlerde, başkalarına yasakken, Yaser Arafat’ın, Suudi Arabistan logosunu taşıyan uçağı Moskova Havaalanına rahatlıkla inebiliyordu. Arap veya Müslüman iki taraf arasında ihtilaf veya savaş vukuunda, Filistinliler açıkça safını belirtme durumundan muaftı. O dönemlerde merkezi ve ana sorun sayılan Filistin Meselesinin selameti için Filistinlilerin bunu yapmasına göz yumulurdu.

Fakat, günümüzde, yani Arap Baharı döneminde, bu tür nötr veya tarafsız olma lüksüne izin verilmiyor. Savaşa girişmiş taraflar, toprağı üzerindeki diğer toplulukları kendi safında olmaktan, ister manevi destekle olsun ister tümden ve fiili katılımla, muaf tutmuyor. Uzun zamandır merkezi ve toplumlar üstü bir meselenin savunucusu olduğundan, tarafsız olmasına göz yumulan Filistinlilerden, bu dönemde, diğerleri gibi taraf olması isteniyor.

İçinde olduğumuz dönemlerde, Filistinlilerden ihtilaflarda saf tutması isteniyor. Filistinlilerin verdiği desteğin sınırlı ve minimal olmasına da göz yumulabilir, ne de olsa sınırlı potansiyele ve imkanlara sahipler, bu da anlayışla karşılanır. Buna karşın, geçmişte olduğu gibi taraflar arası özgürce hareket ve görüşme serbestisine sahip olamayacaklardır. Tarafsız olmalarına ise, hiçbir zaman izin verilmeyecektir.

Arap-Filistin ilişkilerinde soğukluk gibi durumları, önceki dönemlerde duymaya alışık değildik. Buna karşın, Arap Baharı döneminde, durum o denli değişti ki, Arapların Filistinlilerle olan ilişkilerinin tamamen kesildiğini dahi gördük. Eski dönemlerde Arapların Filistinlilerin iç işlerine karışması pek görülmezken, yeni dönemde açık müdahalelere tanık olduk. Bağımsız Filistin kararı sık sık tekrarlanan bir slogan iken, yeni dönemde kabul edilebilir bir söylem olmaktan çıktı.

İster Ramallah’taki yönetim olsun ister Gazze’deki Hamas, Filistinlilerin davranış türünü ve tavırlarını yakından inceleyenler, bağımsız kararın ince politik hesaplar lehine yok olduğunu bariz biçimde görürler. Bağımsız karar verememe olgusu, vermiş olduğu taahhütlerden ve bağımlı olduğu şartlı desteğe muhtaç olmasından dolayı, Ramallah için anlaşılabilirken, aynı olgunun Gazze için de geçerli olduğu daha net şekilde görülmektedir.

Hamas’ın davranışlarını, siyasi dilini ve ittifak arayışlarını ayrıntılı şekilde izleyen dikkatli bir gözlemci; bu örgütün değişmeye mecbur kaldığını,ılımlı Arap kampına alınması için üyelik talebinde bulunmaya zorlandığını, bunu da en geniş kapı olan Mısır üzerinden yapma durumunda olduğunu görmekte zorlanmayacaktır.

Küçük bir tekne şiddetli fırtınaya maruz kalırsa, kaptanın mahareti teknedeki ağır yüklerden kurtulurken belirginleşir. Şu bir gerçek ki, Gazze’deki Hamas teknesi bu tür ağır yükler altında inlemekte. Hamas’ın atmaya mecbur kaldığı ilk ağır yük, Gazze’nin kendisi olacaktır. Katarlı müttefiki eskisi gibi güçlü ve eli açık olmaktan çıktı. Direniş liderliğini ve işgal karşıtlığını kendine söylem edinen ve zamanında yüz milyonları ihsan eden İran ise eskisi gibi destek veremez oldu. Türkiye’ye gelince, kendine o denli büyük stratejik alanlar ve çıkar politikaları geliştirdi ki, Gazze konusu bu çıkarlar sistematiğinde ufak ve önemsiz bir ayrıntı gibi gözükmektedir.

Bu kibirli ve dediğim dedik tavrında olan teknenin batmasını önleyecek can simidi, bu sefer Mısır’dan geldi. Ramallah’ta bir şekilde el uzattı. Hamas’ın, nasıl olduysa, şimdiye kadar verdiği tavizler, Amerikalılar İsrailliler ve Avrupalılar da müdahil olduklarında, kendisinden (Hamas’tan) istedikleri tavizler yanında sönük kalacaktır. Ve şurası kesin ki; bu üçlü grup, çıkarları doğrultusunda müdahale ettiğinde, durum çok daha fazla karmaşık hale gelecektir. Zira bu üç tarafın her birinin Hamas’tan talepleri olacaktır. Hamas kendisinden isteneni ya açıkça ya da kapalı kapılar ardından veya nesnel nedenlere bağlı olarak kabul edecektir.

Amerikalılar, Filistinliler arası uzlaşma çabalarının faturasını Mısır lehine ödedikten sonra sonuçlarını kabul etmek için şartlarını öne sürdüler. ABD Başkanı’nın Ortadoğu özel temsilcisi Jason Greenblatt, “kurulacak olan Filistin hükumeti, Filistin ve İsrail tarafları arasında önceden imzalanan anlaşmaları ve taahhütlerini kabul etmeli ve doğrudan görüşmelere girmelidir” dedi. İsrail Başbakanı Netanyahu ise Greenblatt’ten daha hızlı davrandı. “Hamas, İsrail’in uzlaşmayı desteklemesini isterse; İsrail’in, Yahudi halkının milli devleti olduğunu itiraf emelidir, Kassam güçlerini dağıtmalıdır ve şiddeti reddettiğini ilan etmelidir” diyerek koşullarını Amerikalı politikacıdan önce öne sürdü.

Gerçekleştirilmesi mümkün olmadığı görünen bu talepleri Hamas’tan kim isteyebilir veya yapması için kim ikna edebilir? Eski müttefik kampının tarafları bu rolü üstlenemez. NATO üyesi Türkiye’nin de bu rolün gereğini yerine getireceği düşünülemez. Uzlaşının sağlanması amacıyla Gazze’de tüm ağırlığını koyan Mısır’ın ise çekişen taraflar arası uzlaşmayı sağlayacak en güçlü aday olduğu bir gerçektir. Mısır olmadan Trump’ın öngördüğü şekilde Gazze- Ramallah arası bir uzlaşı yapılabilir mi? Bu türden bir başarı Mısır ve kardeşleri için şaşırtıcı olmasa da diğerleri için şaşırtıcı olabilir.

Yukarıdaki satırlarda anlattığımız Hamas, 2017 Hamas’ıdır. 2018 yılında, yani ılımlı Arap Ülkeleri kampına başvurduğunda, daha da net görüntü verecek ve anlaşılacaktır.