Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Haşdi Şabi’yi Irak güçlerine dâhil etme çabaları sürüyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Irak Başbakanı Haydar İbadi, mart ayında Haşdi Şabi uzantılarının resmi olarak ülkenin silahlı güçlerine katılımı ve maaşlarının ve ikramiyelerinin eşitlenmesine dair bir kararname çıkardı. Ancak bu kararın önünde bazı engeller var. Ancak örgüt içerisinde Velayet-i Fakîh’e bağlı olduğu kabul edilen Haşdi el-Velâî, Haşdi Seyyid Ali es-Sistani ve aynı şekilde Mukteda es-Sadr’ın takipçisi olan Haşdi el-Hizbî konusunda tartışmalar mevcut. Şarku’l Avsat, Haşd’in bütünleşme projesi ile alakalı meseleleri tartışmak için Iraklı araştırmacı Hişam el-Haşimi ile görüştü.

Iraklı araştırmacı Hişam el-Haşim, Haşdi Şabi’nin Irak Silahlı Kuvvetleri’ne dâhil edilme çalışmalarına ilişkin anlaşmazlığa dair şunları söyledi:

“Bu gerçek anlamda bir bütünleşme projesi değildir. Sadece Haşdi Şabi’nin mensupları ile Irak Silahlı Kuvvetleri askerlerinin maaşlarının denkleştirilmesi söz konusudur. Dolayısıyla gerçek anlamda bir birleştirmeden bahsedilemez. Elbette bu yasa işe yaramaz. Yasal düzenlemeler meclise gitmesi gereken ve 2018 bütçesinde yer almayan mali hükümler içeriyor.”
Haşim, engellerin ayrıntılarına yer verdiği açıklamasının devamında şu değerlendirmelerde bulundu:

“Haşdi Şabi birçok kola ayrılmış durumda: 66’sı Şii, 43’ü Sünni, 6’sı Hıristiyan, 2’si Türkmen ve 2’si de Şabak. Bu kollar, örgütün içerisinde homojen kalmak şartıyla kendi hareket isimlerini iptal etme konusunda anlaştılar. Örmeğin; Bedir Tugayı, en-Nüceba ile birlikte olmayı reddediyor. Yani hiçbir şey değişmedi. Çünkü bu hareketler isimlerinin değişmesini kabul ettiler ve kendilerine tugay ismini verdiler. Bu da tugayların ana hareketle bağlantıda kaldığı anlamına gelir. İkinci engel ise onursal rütbe talep etmeleridir. Ancak onların askeri akademi, polis akademisi veya ulusal güvenlik akademisi çıkışlı olmadıkları herkesin malumudur. Başbakanlık tarafından alınan bu karar, onları bu rütbelerde bırakıyor. Nitekim milislerin entegrasyonu yasası, silahlı kuvvetlerin komutanına teğmenden tuğgenerale kadar onursal rütbe dağıtma yetkisi veriyor. Üçüncü engel ise Haşdi Şabi içerisindeki örgütlenmelerin sayılarındaki farklılıktır. Mesela, Bedir’in 24 bin, Seraya es-Selam’ın 18 bin; Ali Sistani’ye bağlı Savaşçı Abbas Fırkası’nın da 44 bin savaşçısı var. Sünni uzantıların en kalabalığının savaşçı sayısı ise 1000’i aşmaz. Tüm bunlara ek olarak Haşd’in farklı kollarına maaşlar adil bir şekilde dağıtılamaz. Seraya es-Selam’a bağlı 18 bin savaşçıdan yalnızca 6 bini maaş alıyor. Bu demek oluyor ki maaşlar 18 bine bölünecek ve her bir savaşçı üçte bir maaş alacak. Dördüncü engel ise ağır silahlardır. Öncelikle bir kısmı halen Haşdi Şabi’nin elinde bulunan Amerikan silahı var. Ayrıca Haşdi Şabi’nin İran’dan aldığı ve bedelini Irak Savunma Bakanlığı’na ödettiği ancak halen devlete teslim etmediği silahlar mevcut. Bir de Haşdi Şabi’nin DEAŞ’tan ganimet olarak aldığı silahlar var ki bunlar aslında Irak güçlerine ait olan mühimmattı. Ama militan örgüt bunları yağmalamış, Haşd da bunları Irak güçlerine geri vermeye yanaşmamıştı. Beşinci ve son engel ise her kolun yerleşim bölgelerinde karargâh ve depolara sahip olması ve devletin bu kampları inceleme ve denetleme yetkisine sahip olmamasıdır. Bir de cezaevleri meselesi vardır ki bu da devletin egemenlik sınırlarının dışındadır.”

Suriye’deki savaş
İdeolojik bir doğası olan Haşdi Şabi’ye yönelik bir diğer tartışmalı konu ise hareketin sınır ötesindeki uzantısı olan ve Suriye’deki silahlı güçlerle çatışan en-Nüceba, Şehitlerin Efendisi, Bedir, Ehl-i Hak Cemaati gibi kolların varlığı. Ebulfazl Abbas Tugayları’nın Genel Sekreteri Evs el-Hafaci’nin 7 Nisan’da Amerika’nın Suriye’ye düzenlediği füze saldırısının hemen ardından ABD ve İsrail’i ‘bölgedeki tüm sorunların nedeni’ ilan etmesinden sonra, geçen hafta manşetler Haşd’in Suriye içindeki bazı uzantılarının savaşını ele aldı. Bu açıklamayı Irak Şii kolunun liderinin şu tehditkâr açıklaması izledi:
“Eğer Suriye’ye saldırırlarsa eli kolu bağlı beklememek için dini ve milli yükümlülüklerim olacaktır.”

Hafaci Suriye’deki proje yönetim biriminin varlığını savunurken Dicle kanalında yayınlanan röportajında da şu açıklamada bulundu:

“Biz Irak Başbakanı Haydar İbadi’yi Suriye’de savaşmaktan men edersek bu tarihi boyutları da olan bir yanlış olur. Direniş için başkasından destur almaya lüzum yoktur.”

Bu açıklamalar, Iraklı Şii en-Nüceba Hareketi Genel Sekreteri Şeyh Ekrem el-Kabi’nin geçen şubat ayındaki Beyrut ziyaretinde yaptığı açıklamalarını akla getiriyor. Söz konusu ziyaret, Lübnanlı siyaset çevrelerinde tartışmalara konu olmuş ve Lübnan’ın ve devletin egemenliğine yönelik bir ihlal olarak değerlendirilmişti. Bu, Kabi’nin İsrail’in herhangi bir saldırı başlatması durumunda kuvvetlerinin Lübnan Hizbullahı ile tek cephede savaşmaya hazır olduğunu açıklayarak sergilediği tavır ışığında anlaşılabilir.

İşin doğrusu, Suriye’deki savaş konusunda ideolojik anlaşmazlıklar da söz konusu. Nitekim Haşdi Şabi’nin kendi içinde Haşd’in güvenlik güçlerine katılmasına yönelik görüş farklılıkları var. Velayet-i Fakîh’e bağlı kollar bütünleşmeye karşı oldukça temkinli ve tedirgin. Bu kollar, merkezi hükümete bağlanmak için mevcut nüfuzlarını bırakmaya gerçek anlamda hazır olmadıklarını belirtiyor. Ayrıca İran, Bağdat’ın kendine karşı bir siyaset gütmeye karar vermesi durumunda Irak devletinin hızını kesebilme potansiyeli bulunan Haşdi Şabi içindeki güçlü bir grup ile müttefik kalmaya çalışıyor.

Bununla beraber Haşimi’ye göre Sistani ve Sadr’a bağlı grupların çoğunluğu, resmi organa tam anlamıyla katılmayı hatta yarı askeri gruplarının hepsini dağıtmayı arzuluyor.

Sonuç olarak bu anlaşmazlıklar ve engeller Haşdi Şabi’nin akıbetinin halen belirsiz olduğuna işaret etmekle birlikte birçok sorgulamayı da beraberinde getiriyor. Bu nedenle Irak’ın başka kayıtlar ortaya koyması gerekiyor. Haşdi Şabi’nin kontrolü ve bütünleşmesi projesi, yaklaşmakta olan Irak parlamento seçimleri dolayısıyla ertelenmişti. Bu seçimler, DEAŞ örgütünün ortadan kaldırıldığının duyurulmasından sonra Haşdi Şabi’ye ne olacağı da dâhil olmak üzere Irak’ın geleceğini belirlemede büyük oranda katkı sağlayacak.