İran Savunma Bakanı Emir Hatemi, birkaç gün önce Suriye’ye dikkat çekici bir ziyaret gerçekleştirdi. İran Öğrenci Haber Ajansının (ISNA) aktardığına göre, İranlı Bakan, Suriye’nin askeri donanımını güçlendirmeye yardım edecek şekilde envanterini artırmak istediklerini dile getirdi. Bununla birlikte İran Savunma Bakanı açıklamalarında bir sonraki işbirliği aşamasının yolunu açmaya çalıştığını söyledi. Bir sonraki aşama nedir? İran’ın Suriye’den çekilmesini mi kastediyor?
İsrail’in 1973 savaşından bu yana İran’a yönelik en büyük saldırısını gerçekleştirerek, İran’ın Suriye’deki askeri noktalarını bombalamasına, Rusya’nın İran’ın yanında olmayacağı ve İsrail hava kuvvetlerinin bombardımanlarından korumayacağını açıklamasına rağmen, Suriye ve İran rejimleri arasındaki ortak söylem girişimleri işe yaramadı. Bununla birlikte ABD’liler, İran’ın Şam rejimini kışkırtmaya çalıştığını ve başarısız olduklarını söylüyor. Geçmişte de Lübnan’da İran’a bağlı medya kuruluşları, Suudi Arabistan’ın bunu yapmaya çalıştığını ancak başarısız olduğunu iddia etmişti.
Şam’ın Tahran ile olan ilişkisi, 1980’lerde İran-Irak savaşı dönemine uzanan eski bir mesele olarak bölgeyi meşgul ediyor. Suriye’nin Baasçı ve İran’ın dini yapısı çerçevesinde ihtilaflı ittifaklar ortaya çıktı. 1990’ların sonunda bu muhtaçlık ilişkisi ortadan kalktı. Beşşar Esed’in Babası Hafız Esed, Saddam rejimi ile ölümcül çatışmaların azaltılması, Türkiye ile Türk-Kürt muhalefet liderini teslim ettikten sonra uzlaşmanın sağlanması, İsrail ile barış görüşmeleri ve Cenevre’deki geniş kapsamlı anlaşmaya varılması gibi çeşitli girişimlerde bulundu. Beşşar Esed’in iktidara gelmesiyle bölge, Şam’ın Tahran’la gizli ilişkisinin daha da derinleştiği anlaşılıncaya kadar oldukça iyimserdi. İsrail’in güney Lübnan’dan çekilmesinin ardından Suriye’nin de içinde bulunduğu tüm Arap ve İslam ülkelerinin kabul ettiği Suudi barış planına paralel uzlaşılarla Suriye askerlerinin Lübnan’dan çekilmesi bekleniyordu. Ancak bunun tersi gerçekleşti. İki müttefik, İran ve Suriye, Lübnan’daki varlığını daha da güçlendirdi. Geniş kapsamlı bir suikast dalgasının ardından iki rejim neredeyse tüm Lübnan’ı ele geçirdi.
İki müttefikin Irak direnişini inşa etme, el-Kaide ile Ebu Musab ez-Zerkavi ve sonrasında DEAŞ da dahil olmak üzere Irak’taki terör örgütlerini desteklemede işbirliği yaptıklarının anlaşılması ve ‘Şii Hilali’nin yükselişi’ teriminin ortaya çıkmasının ardından, Şam ve Tahran arasında özel bir ilişki olduğu konusunda hiç şüphe kalmadı.
Bugün İran’ı Suriye’den çıkarmaya çalışmak, göbek bağını kesmek gibi görünüyor. Bunun başarı oranı ise oldukça az. İki rejim arasında zaten kalıplaşmış olan ilişki, Suriye’de iç savaş sonucu güvenlik ve askeri kurumların çöküşüyle daha da güçlendi.
Bununla birlikte Hatemi’nin bahsettiği bir sonraki aşamanın hesaplamalarından şu üç etken çıkarılmamalı. Birincisi, İran’ın Trump yönetimi tarafından başlatılan ekonomik savaşı durdurmak için yerine getirmesi gereken 12 şart arasında Suriye’yi terk etmesi de bulunuyor. İkincisi, İsrail, İran güçleri ve milislerinin geri çekilmesi konusunda ısrar ediyor. Aksi takdirde İsrail, İran’ın Suriye’de konuşlandığı noktaları yok edecek. Üçüncüsü, ABD’liler, Esed rejiminden İran ve milislerinden uzak durmasını istiyor. Zira Trump yönetimi, Suriye’den ayrılmaktan vazgeçerek, buradaki askeri ve politik varlığını sürdürmeye karar verdi.
Teorik olarak, İran güçleri, Hizbullah ve diğer milislerin Suriye’den çıkması bekleniyor. Ancak, İran’ın Suriye savaşındaki muazzam insani ve mali kayıplarının ardından buradan çıkış için işbirliği sürecinde olduğuna kim inanır? İran’ın Suriye’den çıkması, yenilgiyi kabul etmesi anlamına gelir. Bu durum, Tahran yönetiminin, İsrail ve ABD ile müzakere etme yeteneğini zayıflatmanın yanı sıra sıfırdan inşa ettiği ve milyarlarca dolar harcadığı Lübnan’daki yatırımına yani Hizbullah’a son vermesine sebep olacak. Esed’in Tahran yönetimiyle ittifakı, iktidara geldiği ilk dönemlere dayanıyor. On yılı aşkın süredir Esed’i iktidardan almak için yapılan tüm eski girişimlerin ise başarısız olduğu görülüyor.