Suudi Arabistan devleti bugün, görevlilerle yaşanan arbedede ölen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı nedeniyle medya saldırısının ve pervasız politik istismarın hedefi haline geldi. Nitekim söz konusu görevliler yakalanarak haklarında soruşturma başlatıldı. Öyle anlaşılıyor ki asıl hedefleri Kaşıkçı’yı öldürmek değildi.
Kaşıkçı olayını istismar ederek Suudi Arabistan’a yönelik küresel kampanya yürütenlere “Ne olduğunu bilmek istiyor musunuz? Bunun sorumlusu kim? Bunun hesabını kim soracak?” denir.
Bu sorular soruldu mu yoksa Suudi Arabistan’dan yapması istenen başka bir şey mi var?
Bu, hayalperestlerin bileti…
Modern Suudi Arabistan devleti yaklaşık 300 yaşındadır. Arap Yarımadası’nda büyük Suudi Arabistan projesi, 1744 yılında başladı. Bu imparatorluk, Arap ülkelerinde doğuya ve batıya, kuzeye ve güneye kadar genişledi.
Irak’taki veya Mısır’daki hükümdarlar aracılığıyla Osmanlı Devleti’nin bir dizi başarısız harekatının ardından en çetin saldırı, İbrahim Paşa komutasında gerçekleştirildi. Büyük Suud’un vefatının ardından 1818 yılındaki direnişin akabinde Diriye yıkıldı. Fakat bunun üzerinden yaklaşık 4 yıl geçtikten sonra devlet, ikinci kurucu İmam Türkî bin Abdullah tarafından mucizevî bir şekilde yeniden ortaya çıktı. Türkî bin Abdullah, üçüncü kurucu Kral Abdülaziz’in dedesinin babasıdır.
İç karışıklıkların ve dış entrikaların ardından ikinci devlet de çöktü. Fakat bu durum birkaç yıl sürdü. Sonra güneş, Arap Yarımadası’nın merkezi olan el-Yemame yol ayrımından Suudi Arabistan’ı aydınlattı ve 1902 yılında bir sabah müjdeci, Riyad kalesinin surlarından haykırdı. O günden beri üçüncü Suudi Arabistan devleti gelişmeye devam etti. Dışarıdan düşmanların topları, içeriden de hainlerin planları parçalandı.
Üçüncü devletin kurucusunun evlatlarından 6 kral çıktı. Babaları hayattayken ve kendileri de yönetime geçtikten sonra onlar, Birinci Dünya Savaşı’ndan ve İkinci Dünya Savaş’ından doğu ve batı blokları arasındaki Soğuk Savaş entrikalarına, darbelere kadar 20’inci yüzyılın bütün zorluklarını yaşadı. En nihayetinde onlar, ülkeyi ve halkı güvenli bir şekilde karaya ulaştırmayı başardı.
Ardından 1990 yılında Kuveyt haritadan silindi. Saddam’ın ordusu Kuveyt’i işgal etti. Suudi Arabistan bu duruma karşı çıktı. İhvan’a, sol hareketlere ve Arap milliyetçiliğine rağmen Kuveyt yeniden hayata döndü.
Daha sonra Suudi Arabistan’da fitne ve kaos çıkartmak için el-Fakih, el-Massari, el-Hawalli ve el-Ouda cemaati gibi Sahve (uyanış) fitnesi harekete geçti. Ancak Suudi Arabistan’a yönelik planları bozuldu.
Bu fitnelerin en sonuncusu da yöneticileri deviren ve Arap devletleriyle oynayan Arap Baharı’ydı. Suudi Arabistan, bu komployu bozarak yapılan planlara karşı Bahreyn’i ve Mısır’ı güçlü bir şekilde savundu. Bu komploları yürütenlerden bazıları da Cemal’in dostlarıydı.
Ne kadar fırtınalar kopsa da önceden olduğu gibi bu bölüm de Cemal Kaşıkçı olayında Suudi Arabistan’a şantaj yapılmasıyla ilgilidir.