Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Helsinki Kupası | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Helsinki Kupası’nı almak Fifa Dünya Kupası’nı almaktan zordur. Burada manevra kabiliyetin yetmez. Hızlı paslar işe yaramaz. Taç atışları da işe yaramaz. Helsinki’de bir ağırlık zirve toplantısının yapılacağı masa üzerinde bir gölge bırakıyor. Askeri teçhizatının gölgesi. Ekonominin gölgesi. Teknolojik gelişmenin. İttifakların. Elindeki kağıtları manipüle etme kabiliyetinin ve işine gelecek şekilde bu kağıtları kullanma kabiliyetinin gölgesi.

Dünya Kupası’nın kazanılması, yıldızların parlak bir performans ortaya koymasına da bağlı olsa da, büyük ölçüde takımın üyeleri arasında iyi bir performans sağlama yeteneğine bağlıdır. Buradaki düello ise iki adam arasında olur. Helsinki’de yaşananlar İki büyük boksör arasındaki maç olduğu da söylenebilir. Rusya Devlet Başkanı, kendine ve projesine uygun olacak biçimde tasarladığı ülke kurumlarından daha güçlü ve bu isteğe göre tasarlanmış kurumları emrinin altına aldı. Amerikan başkanı ise, seleflerini doğuran sözlüğün dışından geldi ve bu yüzden ülke kurumları sürprizlerini dizginlemeye ve onlarla uyum sağlamaya çalışırlar.

Helsinki’nin bugün iki güçlünün buluşmasına ev sahipliğini yaptığını söylemek abartı olmaz. Vladimir Putin, Sovyet enkazından yeniden doğan Rusya’nın konumunu ve imajını değiştirdi, ve Rusya’yı aşağılamakla suçladığı güçlere karşı geniş bir intikam sürecini başlattı. Mihail Gorbaçov ve Boris Yeltsin’in dönemlerinde çatırdayan Rusya’nın büyüklüğünü yeniden uyandırmaya çalışıyor. Programı “Önce Rusya”. Diğer tarafta da , “Önce Amerika” sloganını yükselten ve Amerika’nın süper gücüne yeniden kazandırmak isteyen Donald Trump harekete geçmiş durumda.

İki lider de farklı kaynaklardan beslendiklerinden aralarında büyük farklılıklar var. Putin KGB’den geldi. Gerçek akıl hocası, eski Sovyetler Birliği’nin lideri ve KGB lideri olan Yuri Andropov. O, hiçbir iz bırakmaksızın sırlar, entrikalar ve gizemli darbeler dünyasından gelme. Sovyetler Birliği’nin yıkılışını yirminci yüzyılın en büyük jeo-stratejik felaketi olarak görüyor ve bu olay kendisi için derin bir yara teşkil ediyor.

Trump iş dünyasından, emlak fırsatlarından ve Reality TV’den geldi. Kendisi de, haleflerini ve özellikle Barack Obama’nın, Amerika’nın büyüklüğünü heder etmekle ve muhalifleri gibi müttefikleriyle de mücadeledeki haklarını boşa çıkarmakla suçlamaktadır.

Putin, Kırım, Ukrayna ve Suriye’deki darbelerinden sonra ve İngiliz topraklarındaki gizemli saldırılardan sonra bu zirvenin yapılmasını kendisi için bir galibiyet olarak görüyor. Ülkesine karşı uygulanan ABD ve Avrupa yaptırımlarını baltalayan bir başarı olarak görüyor. Putin zirve öncesinde kağıtlarını tamamlama konusunda da başarılı oldu. Suriye topraklarındaki denklemi ters yüz etti ve Devlet Başkanı Beşşar Esed’in geleceğini herhangi bir tartışma konusu olmaktan çıkardı.

Putin’in dünyayı ve bölge halkını açık bir seçimin önüne koyduğu söylenebilir:

Ya Ruslaşmış Suriye ya da İranlaşmış Suriye.

İranlaşmış Suriye’nin, bölgesel ve uluslararası olarak kabul edilemez ve uzun savaşlar için ideal bir reçete olduğu açık.

Putin, zekice oynadı ve geleneksel rakiplerini ve yeni ortaklarını kandırdı. “Gerilimi azaltma” alanları planı, oyunları sayesinde, komik görünüyor.

İşte bu yüzden Recep Tayyip Erdoğan, Putin’in Obama’yı Suriye’de kimyasal konusunda aldattığı gibi, kendisini de bu oyunlarla aldattığını düşünüyor. Putin, başarılı bir Dünya Kupası’nı örgütlemesiyle, Batının kendisine kızgın olmasının Rusya’nın izolasyon tehdidi altına olması anlamına gelmediğini gösterdi. Zamanlama oldukça Putin’den yana, zira; Avrupa, göçmen kriziyle uğraşırken İngilizler AB’den boşanma problemleriyle uğraşıyor ve iki konu Avrupa ve Atlantik evinin kırılganlığını gözler önüne seriyor.

Helsinki’den önce Trump büyük ve zor kararlar aldı. Uluslararası ve Avrupa’nın itirazlarına rağmen İran ile nükleer anlaşmadan çekildi. Kuzey Kore diktatörü ile el sıkıştı. Sert yaptırımların İran’ı bir tek nükleer emellerinden feragat etmeyi değil, aynı zamanda balistik programından ve bölgeyi istikrarsızlaştırma politikasından vazgeçireceğini ve bir anlaşma arayışına girerek müzakere masasına oturmaya mecbur bırakacağına güvendi. Bunları yaparken, Trump, G-20, Avrupa Birliği ve Atlantik liderlerinin askeri harcamalarını yükseltme konusundaki isteksizlikleriyle ilgili olarak normları ve protokolleri kırdı. Trump’ın son protokol kurbanlarından biri de detaylara çok büyük önem veren İngiltere kraliçesi olmuştur.

Abartmaya gerek yok, bugün yapılacak olan toplantının haritaları ve halkların kaderini belirleyeceğini söylemeye gerek yok. Amerikan ve Sovyet kamplarının dünyasında değiliz, artık. İki adamın konuşup, herkesin suspus itaat ederek kabul eden bir dünyada değiliz, artık. görüntüde olmayan güçlü bir adam var; Trump’ın kararlarını ve ticari savaşını ciddiye alan Çin başkanından bahsediyoruz…

Rusya’nın Suriye topraklarındaki konumu, Putin’in ülkesinin ekonomisini modernleştirmede büyük bir sıçrama yaptığı anlamına gelmezken, Mao’nun mirasçısı olan Çin Devlet başkanının, Amerika’nın bir sonraki aşamadaki gerçek rakibi olacağı biliniyor.

Yukarıda anlattıklarıma rağmen, Helsinki Zirvesinin çok büyük önemi vardır. Kırım yarım adasıyla ilgili olarak; dal orijinal gövdeye döndükten sonra bölgenin (Kırım’ın) kaderinin değişmesi zor gibi görünüyor. Ukrayna da gerilimi azaltma ve çözüm arama yoluna gidilebilir. Putin, zirvedeki akranı konuyu mevzu bahis etse dahi, ABD başkanlık seçimlerine müdahalede bulunduğunu kabul etmeyecektir. Keza, Putin, bir çifte ajanın İngiltere’de hedef alınmasında ülkesinin rolünü de inkar edecektir. Tarafların iki ülke arasında açık bir silahlanma yarışından kaçınacaklarını tahmin edebiliriz, zira; Putin, Sovyetler Birliği’nin silahlanma ve ekonomik başarısızlıktan dolayı çöktüğünün farkında olduğu bilinir.

Helsinki’de, Putin’in mükemmelen oynadığı oyunun sonuçları ortaya çıkacak. Putin, Eylül 2015’te Suriye’ye yaptığı askeri müdahaleden beri, İsrail’in güvenliğini bir anlığına ihmal etmedi. Suriye topraklarındaki İran milislerine karşı tekrarlanan İsrail saldırılarına izin verdiği veya göz ardı ettiği söylenebilir. Netanyahu ile sürekli istişare etmesi Suriye dosyasını bir rejimin kaderinden Suriye’deki İran askeri varlığının kaderine dönüştürmesinde katkısı oldu. Avrupalı diplomatlar, Trump’ın Suriye konusuna ilgi duymadığının farkında, ve yine bu diplomatlar, İran Suriye’deki etkisinin kademeli olarak zayıflatmanın, Esad rejiminin ıslahı ve, milislerin hesabına, gücünü genişletilmesinden geçtiği yönündeki Putin’in tezine evet demesinden kaygı duymaktadırlar. Avrupalılar, Trump’ın, İran’ın Suriye’de ve bölgede tırnaklarının kesilmesi karşılığında, garanti almadan taviz vermesinden kaygılılar.

Öğleden sonra Helsinki’ye vardığımda şehir Fransız- Hırvat savaşıyla meşguldü. Ne güzel bir savaş bu, ne haritalar yırtılıyor, ne de dalga dalga mülteciler oluşuyor. Dünya futbol kupası konusu neticeye bağlandı. Dünya ise, gelecek günlerde, Helsinki kupasını kimin aldığını sormakla meşgul olacak, ‘Yaygaracı Trump’ mı, ‘Korkunç Putin’ mi?