ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında Helsinki’de gerçekleştirilen zirvenin yankıları sürüyor. Gerek Rus gerekse Amerikan tarafında yapılan yorumlar her ne kadar olumlu olsa da temel bazı gerilim başlıklarının zirvede gündeme gelmemesinin kafalarda soru işaretleri oluşturduğu yönünde.
Yakın zamanda iki lideri, Vladimir Putin ile Donald Trump’ı Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de bir araya getiren zirve Rusya’nın Washington Büyükelçisi Anatoly Antonov’un ifadesi ile ‘politik mevsimin en büyük olayı’ olarak gündeme damgasını vurdu. Bu, Rus-Amerikan ilişkiler tarihine en tartışmalı zirve olarak geçecek. Bununla beraber birçok Rus izleyicinin yorumuna göre zirve ‘geleneksel’ değildi. Zira açık bir gündem olmaksızın gerçekleşti ve iki başkanın mizacına ve kişisel isteklerine göre hareket edilecek bir diyaloga bırakıldı. Ayrıca zirvenin sonunda ortak bir belge de düzenlenmedi.
Her ne kadar bir süre sonra ortaya çıktığı üzere hazırlama süreci -en azından Rusya açısından, biraz zaman alsa da, taraflar buna ilişkin umursamazlığın sebebine dair bir açıklama yapmadı. En önemlisi de zirve, belgelenmiş bir karar veya anlaşma ile sona ermedi. Önceki birkaç gün boyunca tarafların beklenti çıtasını düşürmesinden sonra beklenmedik bir şey olmadı.
Bu, uzun bekleyişin ardından gerçekleşen temaslar ve iki başkanın görüşme sonunda yaptığı basın toplantısındaki dikkat çekici tavrı sebebiyle ‘tarihi’ bir zirve. Ki söz konusu basın toplantısı, Amerikan çevrelerinde dinmeyen bir kasırgaya yol açtı. Zira ilişkilerin normalleştirilmesi için ‘bir yol haritası’ koymak adına bir umut penceresi açtı. Hem de iki ülke ilişkilerini saran düğümlere ve tartışmalı dosyaların birikmiş olmasına rağmen.
Kremlin, Helsinki’deki Amerikan-Rus zirvesinden önce Rus tarafının anlaşmazlık dosyalarında görüş alışverişi ve diyalog için ortak bir mekanizma koyma hedefiyle her bir tarafın tutumunu en iyi şekilde anlamaya dair bir çaba beklediğini açıklarken Rus tarafının bu toplantıda hedeflediği çıtayı özenle belirliyordu.
Bundan dolayıdır ki Rus lider Vladimir Putin, mevkidaşı Donald Trump’ın ilgili birkaç konuya dair değerlendirmelerini can kulağıyla dinledi. Kremlin yandaşları ve Rus medyası önce kapalı oturumda, daha sonra da iki başkanın ekiplerinin de katılımıyla gerçekleşen görüşmelerin gidişatına yönelik bazı detayları kamuoyuna sızdırdı. Kaynakların Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamaya göre ABD Başkanı, Suriye ve Ukrayna gibi sıcak dosyalara değinmek için pek de hevesli değildi. Askeri ve güvenlik alanındaki iş birliği ile İsrail’in güvenliğine yönelik güvencenin devam etmesine odaklanan hızlı bir konuşma yaptı ve olası siyasi düzenleme için Amerikan ufkunun ayrıntılarına inmekten uzak durdu. Ukrayna dosyasında ise Kırım meselesini hepten görmezden gelerek ‘Minsk Anlaşması’ ve ateşkes şartlarını genel ifadelerle geçiştirdi. Buna karşılık Rusya ve Amerika, önlerindeki ‘ortak direnç’ olarak Çin ve ticari rekabet açısından AB ile olan ilişki mevzusunu derinlemesine ele almayı tercih etti.
İran dosyasında ise Trump daha net ve güçlüydü. İran’ın bölgesel siyasetinin ‘tehlikesi’ ve nükleer ve füze potansiyelinin oluşturduğu ‘tehdit’ hakkında konuştu. İlerleyen zamanlarda iki başkanın İsrail-İran çatışmasının ileri boyutlara varmasının önünü almayı ele aldıklarına dair işaretler geldi. Filistin-İsrail dosyasının ise esamisi bile okunmadı. İki lider, stratejik güvenlik ve silahlanma yarışı meselelerini etraflıca ele aldığı gibi ikili görüşmeler ve zorlu aşama ile iletişimsizliği aşma sürecinin tartışılmasına da özel bahis ayırdı.
Sızdırılan haberlerin en azından bir kısmı bile doğruysa diyalog, tartışmalı büyük dosyalara değinmekten kaçındı. Söz gelimi Rusya’nın ABD seçimlerine müdahalesi, Rus istihbaratının İngiltere ve Avrupa’daki faaliyetlerine dönük suçlamalar, sınır bölgelerinde Rusya ve NATO arasında askeri anlamda devam eden gerilim ve nihayet Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan başta olmak üzere eski Sovyet topraklarına yönelik siyaseti gibi konular ele alınmadı. Sızdırılan haberler arasında Trump’ın bazı meselelere dair tutumunu sınırladığı ve Putin’in öne sürdüğü görüşlere karşılık vermediği dikkat çekiyor.
Belirgin önemli sonuçlar
Tüm bunlarla birlikte iki liderin zirvenin sonundaki basın toplantısında yaptığı açıklamalar, görüşmelerin basın sızdırmalarının yansıttığından çok daha kapsamlı ve derinlikli geçtiğini hissettirmekle birlikte zirve öncesinde bazı odakların beklentisinin aksine ‘zorlu ve karmaşık’ geçmediğine dair bir izlenim uyandırdı. İki başkan görüşmelerin seyrinden oldukça memnun görünüyordu. Putin, iki ülke arasındaki ilişkilerin ‘enkazının ortadan kaldırılması’ için atılan ilk adım olarak değerlendirdiği bu zirvenin, ‘yapıcı ve olumlu’ bir havada gerçekleştiğini ifade etti. Aynı şekilde Rusya ve ABD’nin ortak tehditler karşısında ortak bir çaba içerisine girmesinin gerekliliğinin de altını çizdi. Söz konusu ortak tehditlerin başında ise ‘uluslararası güvenlik ve istikrar dengesinin tehlikelerden uzak tutulması, bölgesel krizler, terör ve suçlardan doğan tehditlerin kıtaları aşması, evrensel ekonomik sorunların artması, çevre sorunları ve diğer başka meseleleri gösterdi. Ayrıca “Görüşmeler, ikili ilişkilerimizdeki olumsuz durumu düzeltme konusunda Başkan Trump ile ortak dileğimizin tezahürüdür ve istenen düzeye, ortak ilgilere konu olan tüm meselelerdeki eski işbirliği seviyesine dönüş için ilk adım değerindedir” ifadelerini kullandı. Zirvenin belki de en belirgin sonucu, Rusya ve ABD arasındaki ilişkinin normalleştirilmesi için Rus ve Amerikan siyasetinin yetkin isimlerinin, bilim adamlarının ve eski diplomatların yer aldığı bir ‘uzmanlar komisyonu’ oluşturulmasıdır. Komisyon, ortak bir zemin oluşturmak ve işbirliğini sürdürülebilir bir ilerleme çizgisine çekmek için fikir ve görüş üretmeye çalışacak.
Putin’in altını çizdiği bir diğer mesele, tarafların stratejik güvenliğe ve silahlanmanın sınırlandırılmasına ilişkin dosyaları masaya yatırması gerektiği oldu. Rus Başkan, bu konuda Rusya’nın hareket noktasının Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması’nın süresinin uzatılması, Amerikan füze kalkanının Avrupa’ya dağıtılması, kısa ve orta menzilli füzelerin azaltılması konusunda anlaşılması ve küresel silahlanma meselelerinin iki taraf arasındaki açık bir diyalog yoluyla tek bir pakette toplanmasına dayalı olduğuna işaret etti. Üstelik ikili istihbarî güvenlik dayanışmasının güçlendirilmesin önemine vurgu yaparak Rusya’nın ABD’ye ‘iki tarafın istihbarat kurumları arasındaki iletişimin düzenli bir şekilde sağlanması amacıyla’ terörle mücadelede ortak bir çalışma ekibinin tekrar oluşturulması teklifi götürdüğünü hatırlattı.
Buna karşılık Trump’ın konuşması özünde Putin’in ortak çalışma mekanizmasına yönelik işaretlerinden çok da uzak değildi. Bununla beraber Trump, basın toplantısındaki konuşmasına ‘medyaya ve dünya meseleleri için önemli diyalog fırsatlarını baltalamayı isteyen demokratlara’ saldırmakla başlamayı tercih etti. Eleştirilere rağmen ABD’nin ve dünyanın çıkarına olduğunu düşündüğü şeyleri yapma sözü verdi. Trump, Putin ile her iki ülke için de önemli olan farklı ve acil bir dizi meseleyi masaya yatırdığını ifade etti ve “Verimli bir görüşme yürüttük” dedi. Ayrıca ‘ABD ve Rusya arasındaki yapıcı diyalogun, dünya barışı ve istikrarının yolunu hazırlayan bir fırsat sunacağını’ söyleyerek “Ülkelerimiz arasındaki anlaşmazlıklar ortada. Başkan Putin ile bunları ayrıntılı bir şekilde tartıştık” ifadelerini kullandı.
Rus uzmanlar, iki başkanın diyalog ve ortak çalışma gruplarının ve komisyonlarının oluşturulması konusundaki vurgusunun her ne kadar ABD’de tepkilerle karşılansa da zirvenin önemli bir sonucu olduğu görüşünde. Rus yorumcular, iki başkan arasındaki ilk zirvenin sonuçlarına ilişkin memnuniyetlerini belirtiyor ve tarafların olumlu havayı sürdürmek için birden fazla eksende ilerlemesi ve Amerika, Avrupa ve NATO tarafından yükselen güçlü itirazlara karşı koyması gerektiğini vurguluyor. Buna karşılık Rus kaynaklar, başkanların iki taraf arasında diplomatik, askeri, güvenlik ve iş adamları çevrelerinde mümkün olan en geniş diyalogu başlatma konusundaki anlaşmalarını hızlı bir şekilde yürürlüğe sokabilecekleri konusunda şüpheli.
Rus müdahalesi şüphesi
Amerikan seçkinlerinin zirvenin sonuçlarına yönelik tepkisi, önceki beklentileri karşılamadı. Nitekim Rus seçkinler takımında hâkim olan duygu, Trump’ın düşmanlarının Rusya’ya doğru atılacak her adımı elinden geldiğince engellemeye çalışacağı yönündeydi. Rus çevreleri, Trump’ın Putin ile ortak basın toplantısındaki tavırları ile rakiplerine karşı iğneleyici yorumlarının durumu ciddileştirme ve kızgınlık ateşini körüklemede etkin bir rol oynadığını saklamadı. Trump, Putin ile olan herhangi bir anlaşmazlık dosyasına değinmekten özellikle kaçındı ve Rusya’nın 2016 seçimlerine bir müdahalesi olmadığı görüşünü savundu. Trump’ın Washington’a döndükten sonra bazı sözlerini hızlı bir şekilde geri çekmesi, Kremlin’in en azından kısa vadede beklentilerini düşürmesine neden oldu. Bununla beraber Kremlin çevreleri halen ABD Başkanı’nın mevcut tartışmaların üstesinden gelerek tutumunu pekiştirmeye başlayacağına inanıyor. Rusya’nın Washington Elçisi Anatoly Antonov, Amerikan medyası ve siyasi kurumlar tarafından karşılaşacağı güçlü direnç sebebiyle Rus mevkidaşı ile vardığı anlaşmaları uygulamanın Trump için zor olacağını dile getirdi. Bu açıklama ile Rusya’nın zirvenin nihai sonuçlarını ortaya koymak için acele etmediğinin de altını çizmiş oldu.
Büyükelçi gazetecilere, “Beklentileri değerlendirirken çok ama çok dikkatli olmalıyız. Trump’ın Rusya’ya yönelik siyasetine karşıt olan bazı çevrelerin güçlü karakteri yüzünden Amerikan Başkanı hakkında olumlu herhangi bir şey söylenmekten korkulur oldu” ifadelerini kullandı.
Bu ifadeler, Moskova’nın zirvenin sonuçlarına karşı oluşan güçlü kampanya karşısında uygulamaya çalıştığı dikkatli mekanizmanın bir yansıması. Bununla birlikte Putin, zirveden sonra Rus diplomatlarla yaptığı görüşmede alışılmışın dışına çıkarak ABD’deki demokrat seçkinlere karşı ateşli ifadeler kullandı ve onları ‘yalan üretmek ve dar çıkarlar uğruna milyonlarca Amerikalının çıkarlarını kurban etmek’ ile suçladı. Moskova halen eleştiri kasırgasında aşamalı bir gerileme gözlüyor ve Trump’ın yürütmenin başı olarak Senato ile bazı medya organlarının saldırısına karşı koyarak Putin ile vardığı anlaşmaların en azından bir kısmını uygulamaya başlayabileceğini düşünüyor. Aslında Rusya açısından zirvenin ardından gelen sinyaller bu inancın doğruluğunu destekler nitelikte. Söz konusu sinyaller arasında ABD Savunma Bakanlığı’ndan yapılan Bakan James Mattis’in Rus mevkidaşı Sergey Şoygu ile buluşmaya hazırlandığına ilişkin açıklama da yer alıyor ki bu, senelerden sonra bu düzeyde gerçekleşecek ilk görüşme olacak. Buna ek olarak Beyaz Saray, Rus yetkililerin Amerikan toprakları üzerinde Moskova’nın Rusya’daki yasadışı faaliyetlerle ilişkisi bulunduğundan şüphelendiği Amerikalı vatandaşları sorgulamasına izin verilmesi olasılığı üzerinde çalıştığını açıkladı. Amerikan Hükümeti Sözcüsü Sarah Sanders’in ifadesine göre “Bu konu Putin-Trump zirvesinde tartışıldı ancak ABD tarafından herhangi bir söz verilmedi. Başkan, ekibiyle bu konu üzerine mesai harcıyor” dedi. Putin’in Rus yetkililere Moskova’nın suçlama yönelttiği Amerikalılar hakkında soruşturma izni verilmesi karşılığında Amerikan yetkililere Amerika seçimlerine müdahale etmekle suçlanan Rusları soruşturma izni verilmesini önerdiği hatırlatılıyor.
Atlantik ve AB
Polonya’daki resmi isimler ve Moskova ile yakınlaşmayı eleştiren diğer ülkeler de dâhil olmak üzere Avrupalı taraflardan gelen ilk yorumlar, Trump’ın Avrupa’daki Rus siyasetçilere karşı açık bir tavır alma konusundaki isteksizliği ve Rus güçlerinin bu ülkelerden birkaçı ile yaşadığı sınır hareketliliklerinden ötürü güçlü bir memnuniyetsizliği yansıttı. Trump’ın Putin ile olan zirvesinin NATO ülkeleri ile olan görüşmelerden daha başarılı olduğuna dair açıklamaları ateşe benzin döktü. Nitekim çok geçmeden ‘Avrupa-Atlantik dayanışmasının baltalandığı’ ve Trump’ın Avrupa-Atlantik güvenliği için duyulan ciddi endişeleri görmezden geldiği yönünde hararetli açıklamalar yapıldı.
Bu noktada Rus çevreler, NATO ile olan ilişki krizine ve AB ile olan gerginliğe Rus-Amerikan zirvesinde doğrudan bir çözüm bulunmasının beklenmediğini hatırlattı. Bu, Trump ve Putin’in görüşmelerinden sonra stratejik güvenlik meselesinin tartışılmasına yönelik işaretler haricinde Rus-Atlantik krizinin derinliğine değinmemesi ile de sabitleşti. Bu durum, Washington’ın, Rusya’nın batısında füze savunma sistemlerini güçlendiren Kremlin’den yeterli güvenceyi almadan Romanya ve Polonya gibi ülkelerde füze sistemlerini ve güçlerini yaymaktan vazgeçmesinden korkan bazı Avrupa ülkelerini kaygılandırıyor. Rus çevreler, bu sorunun Rus-Atlantik ilişkileri önündeki temel düğümlerden biri olarak kalacağını düşünüyor. Ukrayna meselesinin geçiştirilmesi ve Kırım’ın ilhak edilmesi mevzusunun kapatılması da aynı şekilde Ukrayna, Gürcistan ve Moldova başta olmak üzere eski Sovyet cumhuriyetlerinin birçoğunun gerginliğinin artmasına sebep oldu. Moskova ve Brüksel arasındaki ilişkilerde bu sebepten ortaya çıkan gerginlikte azalma yerine bir artış görülecek. Putin’in zirvenin hemen ardından ‘NATO’nun Gürcistan’ı ilhak etmesi kabul edilemez’ şeklindeki açıklaması ve ‘böyle bir adım atıldığı takdirde ülkesinin Gürcistan’ın çıkarlarını ve güvenliğini savunmak için tedbir alacağı’ yönünde taahhütte bulunması da dikkat çekiciydi. Nitekim NATO, düzenlediği son zirvede bunun sözünü vermişti.
İran: Tartışmalı bir mesele
İran’ın nükleer dosyası konusunda iki lider, meselenin halen tartışmalı olduğunu dile getirdi ve zirve boyunca bu meselede tarafların bakış açılarını birbirine yaklaştırmayı sağlayabilecek bir mekanizmanın sinyali alınmadı. Putin, ülkesinin Washington’ın Tahran ile olan nükleer anlaşmadan çekilmesini bir hata olarak gördüğünü, zira bu anlaşmanın İran’ı uluslararası örgütler tarafından tanınan nükleer faaliyetleri bakımından uluslararası bir denetim altında tutmaya yaradığını vurguladı. Buna karşılık Trump, nükleer meselesi ile İran’ın bölgesel siyaseti arasında bağlantı kurarak ‘Tahran’ın bölgede şiddeti yaygınlaştırma girişimlerine’ işaret etti.
Daha sonra ortaya çıktığı üzere her ne kadar İran ile İsrail’in karşı karşıya gelmesinin önlenmesi noktasında sınırlı bir anlaşmaya varılsa da tarafların tavrı arasındaki uzaklık aşılamadı. Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Direktörü Andrey Kortunov’un ifadesine göre Putin ve Trump, Helsinki zirvesinde ‘Suriye’de İran ve İsrail arasında doğrudan bir çatışmanın engellenmesi’ konusunda anlaşmaya vardı. Kortunov, ‘henüz duyurulmayan’ bir anlaşmaya varıldığına işaret ederek bunu, zirvenin pratik sonuçlarından biri olarak değerlendirdi ve Golan Tepeleri’nde bir tampon bölge ilan etmenin ve İran yanlısı güçlerin Şam hükümetine bağlı birliklerle değiştirilmesinin olası olduğunu ifade etti. Anlaşma doğrulanırsa bu, Moskova ve Washington arasında Tahran ile olan ilişkinin yönetim mekanizmasına ilişkin anlaşmazlıklardan birini ve Suriye’deki durumu da ilgilendirir. Bununla beraber Tahran’ın bölgesel politikaları ve nükleer anlaşmanın akıbeti konusundaki derin ayrılık ile İran’ın füze programı konusundaki büyük anlaşmazlığın zirve boyunca geniş çaplı tartışmalara konu olmak için kendine fırsat bulamadığı görülüyor. En azından tarafların daha sonra yaptıkları açıklamalara yansıyan bir şey olmadı.
Önceki Rus-Amerikan zirveleri
Baba George Bush ile Mihail Gorbaçov’u Malta’da bir araya getiren son Sovyet-Amerikan zirvesinde Soğuk Savaş’ın üzerine bir perde çekildi ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra taraflar arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açıldı. Dağılmış Sovyetler’in imzaladığı anlaşma ve sözleşmelerin ‘resmi varisi’ olan Rusya’nın başkanları, altı zirve buluşmasının yanı sıra uluslararası faaliyetler ve toplantılarda tarafları bir araya getiren daha birçok buluşmada yer aldı.
Kayda değer nokta şu ki 1993 yılında Baba George Bush ve dönemin Rus lideri Boris Yeltsin arasındaki ilk resmi buluşmadan bu yana tüm zirvelerin iki ülke ilişkilerine uzun bir süredir hâkim, neredeyse en belirgin unsur olan silahlanmanın azaltılması meselesine odaklanmış olmasıdır. Bu, 1997 yılında Helsinki’de gerçekleşen Clinton – Yeltsin zirvesinin de gündem maddelerinin başında yer almıştı. Aynı başlık, 2001 yılında Slovenya’da Putin ile oğul Bush buluşmasındaki görüşmenin de merkezindeki konuydu. Putin bundan bir sene önce yönetimi devralmıştı ve Atlantik’in doğusuna doğru genişleme niyetleri ile alakalı bir anlaşmazlık meselesi de vardı. O görüşmede iki başkan ufak bir ilerleme kaydetmiş ve Moskova, NATO’dan Rus topraklarının yakınlarına ilerlememe sözü alabilmişti.
Ancak bu sorunlar, önce 2002’de Moskova’da, ardından da 2005’de Slovakya’nın başkenti Bratislava’da Putin ve oğul Bush’u buluşturan sonraki iki zirvede tekrar ilgi odağı oldu. İki ülke 2010’da Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da gerçekleşen Barack Obama – Dmitri Medvedev zirvesinde Start-3 sözleşmesini imzalamakla nitelikli bir ilerleme kaydetti. Obama’nın ilişkileri, 2012’de tekrar yönetime geçen Putin ile gergin bir seyir izledi ve 2013’te öne sürülen dosyalarda iki tarafın tutumlarını yaklaştırmak için düzenlenen G-8 Zirvesi münasebetiyle bir araya geldikleri tek görüşme de başarısızlığa uğradı. O zamandan beri de iki ülke arasındaki ilişkiler geriledi. Özellikle de bir sonraki sene Ukrayna krizinin baş göstermesinden sonra, tarafların ifadesine göre, tarihinin en kötü seviyesine ulaştı.