Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Hindistan bize sesleniyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

7 Ocak 2018, Pazar
Hindistan’ın İsrail ile 500 milyon dolarlık silah anlaşmasını iptal etmesi, yeni yılla gelen güzel haberlerden birisidir. Daha güzeli de bu haberin, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İsrail’in büyük önem verdiği iki ülke arasındaki ilişkileri pekiştirmek ve çeşitli anlaşmalar yapmak için asker, ekonomist ve işadamları ile birlikte birkaç günlüğüne resmi ziyarette bulunacağı Yeni Delhi’ye gitmeden önce gelmesidir. Hindistan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun tarihi toplantısında Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma ve ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararına karşı ret oyu kullandığında da İsrail şaşırmıştı. Böylece Hindistan, İsrail’in ummadığı şekilde ABD’nin tehditlerini reddeden 127 ülkeyle birlikte hareket etti. Hindistan, Filistin meselesine yönelik tarihi desteğini ve sarsılmayan tutumunu muhafaza etti.

Geçtiğimiz Temmuz ayında Tel Aviv’i ziyaret ettiğinde Narendra Modi şerefine düzenlenen kutlamalardan sonra İsrail’deki hüsran büyük. Narendra Modi, Filistin işgali üzerinden 70 yıl geçtikten sonra benzer bir adım atan ilk Hintli başbakandır. O gün Netanyahu ve Modi’nin konuşmalarını dinleyenler, bütün engellerin kalktığını ve Yeni Delhi’nin kapılarının İsrail’e açıldığını düşünüyorlardı. Özellikle Modi, Ramallah’taki Filistin yönetimini ziyaret etmeyi bile düşünmemişti.

Füze anlaşmasının iptal edilmesinin gerçek nedeni politik olmayabilir. Fakat anlaşmanın iptal edildiğini duyurma şekli ve zamanlaması güvene ihtiyaç duyuyor. İsrailli bir gazeteci, Hindistan’ın İsrail ile daimi bir ilişki değil de aşk hikâyesi yaşamak istediğini söyleyerek Modi’nin, milyonlarca Hintlinin düşmanlık beslediği bir devletle ‘dostluk’ ilişkileri içerisinde amaçlarına ulaşmasını engelleyen iç ve dış sebepleri kaleme aldı.

Hindistan’ın sorunu, ne İsrail’le ne de Hinduizm’e meyletmesi nedeniyle ülkesinde kendisine suçlamalar yöneltilen Modi’yledir. Tam tersine Hindistan’ın sorunu, etrafındaki her şeyi kültürel değerlerle değil de kısa süreli politik standartlarla kıyaslayan Araplarladır.

Hindistan’da nereye giderseniz gidin İslami bir eser, cami ya da bir süsleme görürsünüz. Başkentteki en önemli tarihi eser, Moğol hükümdarı Şah Cihan’ın inşa ettirdiği, eski çarşının ortasında görkemli bir şekilde yükselen ve etrafında milyonlarca insanın yaşadığı camidir. Çarşılarda dolaşırken Urduca dilinde Arapça isimleri gözlemleyebilirsiniz. Arapça harflerle yazıldığından dolayı bu isimleri okumanız mümkündür. Belki de hicri 6. yüzyıla ait Kutup Minar’dan daha eski bir minareyi önceden görmemişsinizdir. Kutup Minar’dan daha ilginç bir yapı yoktur. Zira minare, 20 Hindu tapınağından fazla taştan yapılmıştır.

Her halükarda İslam tarihi; baharat ve sihir ülkesinde Hinduizm’le iç içe geçmiştir. Arap alfabesi, Hint dilleriyle karışmıştır. Hatta kendinize şöyle sorabilirsiniz: Arapların buradaki medeniyetlerinin uzantılarına sırt çevirmelerine ve meydanı İsrail’e terk etmeye ne tür bir cehalet neden oldu?

Bazen Müslümanlarla Hinduizm arasında kanlı ve zorlu bir ilişki vardı. İngiliz sömürgeciliği, söz konusu kanlı ilişkinin ateşini körüklemede şeytani bir rol oynadı. Pakistan yarası hala acı veriyor. Ancak halkların sahip olduğu medeni boyut, intikam duygusuna ve dar görüşlülüğe mahal vermiyor. Arapların göz ardı ettikleri altın fırsatları var. Sanki Araplar, bu altın fırsatları görmek istemiyorlar gibi. Açık yolları kapatıyorlar. Aktif insani alanları görmezden geliyorlar. Hindistan’da yaklaşık 250 milyon Müslüman var. İstatistiklere göre Hinduizm’e bağlı olanların sayısı azalmakta olup Hindistan, dünyada Müslümanları bir araya getiren en büyük ülkeye dönüşecek. Öyle ki Müslümanların sayısı, önümüzdeki yıllarda 300 milyona ulaşacak. Yine Çin’de 100 milyon Müslüman var. Tüm bu Müslümanlar, edebi ve teknik metinlerdeki diğer kültürel etkilere değinmeden saygı ve şerefle konuştuğumuz Arap diline merak salıyorlar. Hint sahilleriyle Arapların arasında var olan ilişkiler, Hicri birinci asırdan itibaren kurulmuştur.
Sahil halkı, ilk başlarda deniz yollarının güvenliğini sağlamak amacıyla askeri saldırılar başlamadan önce karşılıklı bu temas ve ilişkinin etkisiyle Müslüman oldu.

Bir milyar 200 milyon nüfusa sahip Hindistan’la ilişkilerini sağlamlaştırmak için İsrail’in birkaç sebebi varsa Arapların binbir sebebi vardır. İsrail televizyonunu Hindistan Başbakanı’nın ziyaretini kutlarken görmek gerçekten kışkırtıcıydı. Hint halkı, aramızdayken ve karşılık veren kimse olmadığı halde elini bize ulaşmak için uzatırken sanki İsrail, kayıp hazineyi bulmuş gibiydi.

Tabi Hindistan’a pazarlamak için İsrail gibi milyar dolarlık füzelere ve gelişmiş teknolojiye sahip değiliz. Fakat öngörü, yanımızda yer alan devletlerin ümitsizliğe kapılmasını ve bize sırtını dönmesini engelleyen bir zekâ olarak kalmaya devam ediyor. Zayıf kimse, bardağın taşmaması için son damlaya bile ihtiyaç duyar. Hindistan’ın Arap devletleriyle olan çıkarlarını İsrail’den ve bazen de Amerika’dan daha büyük kılan iç hesapları bulunuyor. Acayiplikler diyarında seçimde kullanılan oyun bir ağırlığı var. Müslümanlar, oy ve makam sahibi kimseler. Hindistan’da yüzünü nereye çevirirsen çevir kültürel bir yakınlık ve geçmişle bir bağ kurarsın.