Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Hizbullah’ın silahsızlandırılması tartışılmaya devam ediyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin suikast sonucu öldürülmesi sonrası 2005 baharında Esed rejiminin Lübnan’dan çekilmesinden sonra oluşturulan “14 Mart hareketi” iktidara gelmeyi başardı.

2005 seçimleri bu temelde “Hariri suikastının sorumlularının ortaya çıkarılması ve devletin yeniden inşası” başlığı altında gerçekleşirken, 2009 seçimleri ise özellikle devletin otoritesini askeri vesayet altında tutan Hizbullah ile mücadele bağlamında yapıldı.

Özellikle 7 Mayıs 2018’de Beyrut’un Hizbullah militanları tarafından işgali, devletin yeniden inşası denklemine vurulmuş bir darbe oldu.

6 Mayıs 2018 yapılması planlanan seçimlerin arifesinde bu sloganlar; General Mişel Avn’ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesine yol açan çözümden sonra, içinde Müstakbel Hareketi ve Lübnan Partisi’nin de yer aldığı 14 Mart bloğunun söylemlerinde azalmış görünüyor. Ancak 14 Martçı siyasiler, Lübnan siyasetinde, Hizbullah’ın silahsızlandırılması ve alınan kararlardaki etkisi konusunda da mücadeleyi sürdürüyor.

Bunlardan biri eski 14 Mart Hareketi Genel Sekreterlik Koordinatörü ve milletvekili Faris Said. Said, 2009 seçimlerinde 14 Mart Hareketinin sloganını “Devlete Geçiş” olarak açıklamıştı. Bunu Maruni Patriği Nasrallah Butros Sefir’de şöyle diyerek desteklemişti: “Eğer 8 Mart Hareketi bu seçimleri kazanırsa bu Lübnan’ın İran’ın hakimiyeti altına gireceği anlamına gelir. Hizbullah’ın bugün “koruyoruz ve inşa ediyoruz” sloganı; “Lübnan’ı İsrail’den koruyoruz ve silah kullanarak devlet kuruyoruz” anlamına gelir.

Said, Şark’ul Avsat’a yaptığı açıklamada 14 Mart hareketinde, adaylığını koyanlar arasında seçkin ve zengin insanların bulunduğunu söyledi. Said bu adaylıkların söz konusu kişilerin toplumsal statü ve konumlarını belirleme babında olduğunu vurguladı.

Said yaptığı açıklamada Mişel Avn’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle sonuçlanan, hükümeti ve seçim yasasını getiren Hizbullah’la yapılan anlaşmanın, örgütün silahını koruması ve savaş ya da barış kararlarında etkili olmasını sağladığını söyledi. Diğerlerinin ise herhangi bir fonksiyonun olmadığını vurguladı.

Ancak 14 Mart hareketinin Kesravan bölgesinden Maruni aday Novel Dou, Şark’ul Avsat’a yaptığı açıklamada “14 Mart grubu ilkelerinden ve sloganlarından vazgeçmedi ve devleti kurmaya kararlı” dedi ve sözlerine şunları ekledi: “Ancak bu ekibin bir kısmı egemenlik kararından vazgeçme karşılığında cumhurbaşkanlığı ve bakanlıklarda yer edinmek için harekete geçti.”

Maruni aday “14 Mayıs ekibi, Hizbullah’ı silahsızlandırmak ve uluslararası kararlara, özellikle 1559 ve 1701 numaralı kararlara uymak, Lübnan’ın Arap devletleriyle olan ilişkilerini sürdürmek ve Lübnan’ı İran eksenine sokma projesini engellemek ilkelerine dayanıyor” dedi.

Başbakan Saad Hariri ve ekibine yönelik bu suçlamalar Müstakbel Hareketi üyelerinden Dr. Şeza el-Esad tarafından şöyle cevaplandı: “Hizbullah’ın illegal silahlı yapısı kırmızı çizgimizdir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir” Esad, Hariri’nin son açıklamasındaki şu cümleleri hatırlattı: “Müstakbel hareketi milisleri dışarı çıkarmayacak ve Lübnan’da olmalarına da razı olmayacak. Ayrıca bu başlık altında Hizbullah’la herhangi bir anlaşma yapılmayacak”

Esad, Müstakbel ve 14 Mart hareketinin her birinin Hizbullah’ın projelerine muhalif olduğunu söyledi ve ekledi: “ Hizbullah “Önce İran” politikasını gerçekleştirmeye çalışırken bizim sloganımız ‘Önce Lübnan” dır. Dolayısıyla biz Müstakbel Hareketi olarak ne içerde bize karşı kullanılacak ne de dışarıda kardeş Arap devletleriyle aramızı bozacak silahın onlara verilmesini istemiyoruz. Biz yasal olanın dışında hiçbir silahın kullanılmasını istemiyoruz. Bu nedenle orduya gerekli desteği sağlamak için Roma 2 konferansına gideceğiz.” Esad, Başbakan Hariri’nin istifasını geri çekmesinin nedenlerinden birinin ülkenin bölgedeki krizlerden uzak durma konusunda uzlaşı olduğunu hatırlattı.

Yasadışı silahla mücadelenin devam ettiğini vurgulayan Faris Said şunları söyledi: “Hizbullah’ın silahlanmasına karşı olan kişilerle beraber iki ilkeye dayanıyoruz; bunlardan biri bir arada yaşamanın pekiştirilmesi diğeri de Lübnan’ı Arap dünyasından kopararak, İran nüfuzuna sokmak isteyenlere karşı mücadele”

Said şunları söyledi: “Hizbullah’ın hükümetin kararlarını görmezden gelmesine izin vermeyeceğiz ve Arap dünyasıyla iyi ilişkiler kurmada ısrarımızı sürdüreceğiz. Hizbullah’a tarihin hiçbir aşamasında tek bir hizip tarafından hakimiyet altına alınmamış karmaşık bir ülkede yaşadığımızı hatırlatırız.

Hükümette kalan temel bileşenlerle ilgili bir soruya Novel Dou “ Temel bileşen adıyla bir şey yok. Temel bileşen Lübnan kamuoyudur. Çünkü 14 Mart 2005’te Müstakbel Hareketi de Lübnan Güçleri Partisi (lideri Samir Ca’ca hapisteydi) yoktu ve Lübnan Güçleri liste dışıydı. Dolayısıyla halkın çoğunluğu seçim denkleminin bir parçası değildi. Bu halka ihanet eden bir denklemdi. Partilere müntesip olanlar Lübnan halkının yüzde 2’sinden fazla değildi. Bu nedenle seçim sandıkları siyasi seçenekleri doğru belirleyecek durumda değildi.”