Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

HTŞ’nin hamleleri Türkiye ve Rusya’nın İdlib İttifakının uygulanmasını hızlandırdı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Rusya ve Türkiye arasında varılan, İdlib’in çatışmasızlık bölgelerine dahil edilmesi ittifakının uygulanması için iki adım atılması gerekiyordu. Birincisi, Türkiye’de 22 Eylül’de düzenlenecek MGK toplantısı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’ye dönmesinin akabinde yapılacak toplantıda, Türkiye’nin sayıları 5 bini aşan ÖSO gruplarına destek vermesi ve Rusya ile Türkiye’nin hava desteğiyle bu grupların İdlib’e girmesini sağlaması için karar alınması bekleniyordu. İkinci adım ise Türkiye, Rusya ve İran’ın İdlib’de belirlenen nüfuz haritasına göre 1500 güvenlik uzmanı ve askeri personeli kentin çevresinde konuşlandırmasıydı.

Feth’ul Şam (eski Nusra Cephesi) dahil olmak üzere bazı radikal grupları bünyesinde barındıran Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ), yaptığı iki hamleyle, Türk-Rus ittifakının uygulanmasını hızlandırdı. Bu adımlarda birincisi; HTŞ’nin İdlib’i yönetmek için Yönetim Meclisi oluşturması oldu. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’na (SMDK) bağlı Suriye Geçici Hükümeti’nin (SGH) reddettiği bu adım, SMDK’ya destek veren ülkelerin İdlib’deki duruma karşı gerekli icraatların yapılmasını zorunlu kılan bir tavır almasına neden oldu.

Sivillere yapılan yardımlar kesildi

HTŞ’nin attığı sivil yönetim adımı, aralarında başka bölgelerden göç eden mültecilerin de bulunduğu İdlib’de yaşayan 2 milyon sivile insani yardım sağlayan ülkeleri, bu yardımlarını dondurmaya itti. İngiltere’nin Suriye Temsilcisi Gareth Bayley, konuya ilişkin, dün yaptığı açıklamasında, “HTŞ liderleri, radikal özelliklerini değiştirmedi. HTŞ’nin İdlib’deki varlığı, İdlib halkına yapılan insani yardımları tehlikeye atıyor” dedi. HTŞ’nin, el-Kaide ile bağlantısını kesmesinin örgütün radikal eğilimlerini değiştirmediğini dile getiren Bayley, “Kendilerini İdlib halkına dost olarak göstermek ve kurdukları sivil oluşumlarla İdlib halkına tahakküm etmek için el-Kaide ile bağlantılarını minimize etmeye çalışıyorlar. HTŞ, gerçek niyetlerini gizlese de HTŞ liderlerinin radikal eğilimlerinde bir değişiklik olmadı. Bu durum farklılığı ve insan haklarını önceleyen herkes için büyük bir tehdit arz ediyor” ifadelerini kullandı.

HTŞ’nin, Türkiye-Rusya ittifakının uygulanmasını hızlandıracak ikinci adımı ise dün, Hama’nın kuzeyinden İdlib’in güney kırsalına koridor açmak amacıyla başlattığı askeri operasyon oldu. Batılı bir yetkilinin yaptığı yoruma göre, bu operasyonun hedefi, Hama’nın doğu kırsalı üzerinden, DEAŞ’ın zor günler geçirdiği Fırat Vadisi’nden geçerek, Esed rejimi, Hizbullah ve İran’a bağlı mezhepçi militanların operasyon yürüttüğü Deyr-i Zor ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) operasyonlarını sürdürdüğü Rakka’ya ulaşarak, DEAŞ’ı baskıdan kurtarmak olabilir.

Türkiye, Rusya ve İran arasında, Astana varılan ittifakla, Halep-Humus yolunu Esed rejimi kontrolünde kabul ettiği için Rusya’ya bu bölgede HTŞ’ye karşı bombardıman gerçekleştirme fırsatı veriyor. İdlib’in batısındaki Lazkiye yolunu ise çatışmasızlık bölgelerine dahil edildi. Rusya, İHA görüntülerine dayanarak, Nusret Cephesi’nin nüfuz alanlarını gösteren bir harita belirleyerek, Astana’da bu haritayı sunmuştu.

Bölgedeki militan sayısı 16 bin

Çatışmasızlık bölgelerinde ne olacağına dair sorulan soruya, Batılı Yetkili, Nusret Cephesi’nin, söz konusu bölgelerde yaklaşık 15-16 bin militana sahip olduğuna dikkat çekti. (ABD’ye göre bu sayı 10 bin civarında) Batılı Yetkiliye göre, Türk-Rus planı üç ayağa dayanıyor. Birincisi; Askeri ayak. Buna göre, Türkiye, HTŞ’nin el-Kaide ile bağlantılı olan unsurlarını İdlib dışındaki DEAŞ bölgelerine çıkarması ve kendini feshetmesi için sınıra kuvvet yığarak örgüte baskı kurmayı hedefliyor. İkincisi, Sivil ayak. Buna göre ise; İdlib’in idaresini üstlenmesi için Nusra unsurlarının katılmayacağı bir Yönetim Meclisi oluşturulması. Üçüncüsü ise İdari ayak. Buna göre de ÖSO unsurlarının, tıpkı Fırat Kalkanı bölgesinde olduğu gibi Polis Birlikleri’ne dönüştürülmesi ve Türkiye ile bağlantılı olarak buranın güvenliğini sağlaması planlanıyor.

Astana’da varılan anlaşmaya göre Türkiye’nin göndereceği yaklaşık 500 gözlemci, Lazkiye yolu üzerinde, Rusya ve İran tarafından gönderilecek kuvvetlerin ise İdlib ve Halep kırsalları ile Lazkiye kırsalında muhalif kuvvetler ve rejim güçleri arasında tampon oluşturması ön görülüyor. Türkiye, Rusya ve İran, ayrıca, gözlemcilerin görev yapacağı bölgelerin belirlenmesi için görüşmelerin sürdürülmesi konusunda da uzlaşıya varmıştı. Anlaşmanın BM’ye sunulması için Rusya görevlendirilirken, batılı ülkelerin İran nedeniyle anlaşmaya itiraz edeceği tahmin ediliyor.

Türkiye B Planını sundu

HTŞ’nin kendini feshetmeyi kabul etmemesi halinde ne olacak? Bu ihtimale karşı da Türkiye bir B Planı sundu. Buna göre, Türkiye’nin Fırat Kalkanı benzeri bir operasyonu İdlib’de de yapması gündemde. Ayrıca, bu planın uygulanması için 40 ÖSO grubundan seçilecek 5-6 bin savaşçının katılacağı Suriye Ulusal Ordusu, HTŞ’ye karşı yapılacak operasyonun kara gücünü oluştururken, Rusya ve Türkiye’ye ait savaş uçakları ise Suriye Ulusal Ordusu’na hava desteği sağlayacak. Batılı Yetkili, bu konuda, “HTŞ’nin başlattığı Hama operasyonu, Rusya’nın muhaliflere yönelik saldırılar başlatmasını hızlandırdı ama Rusya sadece muhalifleri değil hastane, sivil savunma merkezleri ve sivil yerleşim birimlerini de vuruyor. Bunun yanısıra, Türkiye’ye ait savaş uçakları İdlib üzerinde keşif uçuşları gerçekleştirdi. Hatta bir Türk savaş uçağı İdlib’in Kefrenbel ve Cebeli Zaviye kasabaları arasında bir bölgeye bombardıman düzenledi” değerlendirmesini yaptı.

PYD’nin Akdeniz’e ulaşması engellenecek

Bütün bu gelişmelere rağmen İdlib’e yönelik askeri harekat dosyası, Erdoğan’ın New York’tan dönüşünü bekliyor. Erdoğan, Ankara’ya döndüğünde MGK toplantısında bu konu netleşecek. MGK’nın operasyonunun önümüzdeki haftalarda başlamasına yeşil ışık yakması bekleniyor. Söz konusu anlaşmanın uygulanmaya başlanması, Ankara tarafından terör örgütü olarak nitelenen PYD’nin Akdeniz’e ulaşmasını da engelleyecek. Türkiye’deki bazı çevreler ise İdlib’e yönelik bir operasyon gerçekleştirilmesinin Türkiye içindeki aşırı unsurları harekete geçirme riski taşıdığına işaret ediyor.