Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Husilerin silahı olarak açlık | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Husilerin kontrolü altına aldıkları bölgelerdeki halka, “vatandaş” ve ”fiili otoritenin ihtiyacını karşılaması gerektiği kişi” gözüyle değil de “esir” gözüyle baktığı, Yemen konusuyla objektif şekilde ilgilenenler tarafından bilinmektedir.

Husilerin Yemenlilere maaş ödemesi yapmadığı, kent girişlerinde mal ve eşyalara, gümrük ve vergi denetleme noktaları oluşturduğu, savaş çabalarını desteklemek için vatandaşları harç ödemek zorunda bıraktığı, petrol ve yiyecek fiyatlarını bilerek yükselttiği bilinmektedir. Bu gibi uygulamalarla, Husilerin Yemenileri “kasıtlı” olarak aç bıraktığı ve yoksullaştırmaya çalıştığına dair deliller çoğalmaktadır.

Ekonomik raporların, Husilerin, kontrolü altındaki bölgelerde yer alan kurumlardan yılda yaklaşık 400 milyar riyale ulaşan gelir elde ettiğini teyit etmesine rağmen, Husi milisler, hükümet memurlarına yaklaşık iki yıldır maaş vermeyi reddediyor.

Yemenli ekonomist Mustafa Nasr’a göre, Husilerin, çalışanların maaşlarının en az yarısını düzenli ödemek zorunda olmasına rağmen bunu yapmadığını belirtiyor.

Husi milisler, çalışanlarını maaşlarından mahrum bırakmakla birlikte, gelir kaynaklarını kaybedenler için, askerlik ve cephelerde silah altına alınmayı tek seçenek olarak belirledi. Maaşını almayan devlet memuru, hayatını idame ettirmek için zorla silah altına alınıp savaşmaya zorlandı. Öğretmenlerin cepheye gitmeye zorlanması, eğitimin çökmesine neden oldu. Dolayısıyla lise ve üniversite öğrencileri de, maaşlarını alamayıp cepheye giden öğretmenlerine katıldı.

Birkaç hafta önce bir cephede yaralı halde esir alınan ve Husi olmadığını anladığım bir kişiye, ‘savaşa neden karıştığını’ sorduğumda, “İki yıldır maaş almıyoruz, açlıktan ölelim mi? Önümde iki seçenek vardı, ya ben ve eşim dilenmeye yollara düşecektik ya da aylık 30 bin riyal ve ara sıra gıda yardımı almak için cephelere gidecektim” şeklinde yanıt verdi.

Şurası açık ki, Husilerin, Yemenlileri cepheye gönderme ve maaşlarını vermeme sebepleri, bir tek, örgütün lider kadrosunun hızlı şekilde zengin olma isteğiyle açıklanamaz. Husiler, halkı “planlı” biçimde açlığa ve fakirliğe sevk ederek, kontrollerini pekiştirmenin peşindeler.

Her gün geniş toprak alanlarını, geri dönüşü olmayacak şekilde meşru hükümet güçlerine kaybeden Husi milisler, askeri çatışmaları lehlerine çözemeyeceklerinin bilincindeler.

Bu gerçeğe dayanarak, milisler, Yemen’deki Arap Koalisyonu’nun rolünü bozmak için uluslararası toplumdaki bazı taraflarını kullanmak istedi. Milisler, bu hedefin sadece Husi kontrolü altındaki bölgelerdeki insani bir felaketle gerçekleşebileceğinin de farkındalar.

Husi milisler, Yemen’de açlık artıp salgın hastalıklar yayıldıkça, milis olarak hayatta kalma şanslarının artacağını düşünüyor ve maaşları, “kasıtlı” olarak dağıtmıyor. Gıda malzemelerinin fiyatlarını bilerek yükseltiyor ve petrol ürünlerinin dağıtımına doğrudan müdahalede bulunarak aksatıyor. Hatta milisler, kolera gibi salgın hastalıkların çoğalmasına yardımcı oluyor.

Uluslararası toplumun Arap Koalisyonu üzerinde baskı uygulaması ve bu koalisyonun Lübnan’daki ‘Hizbullah’ örgütü gibi bir örgütü kabul etmesi, Yemen’de insani bir felaket olmaksızın baskı uygulaması düşünülemez. Husi milisler, bu şekilde düşünüyor ve buna göre hareket ediyor. Kuşkusuz, bazı uluslararası örgütlerin çabaları, Husi milislerin çabalarını tamamlar şekilde gelişiyor. Uluslararası topluma, ‘Husilere karşı savaş durmazsa, salgın hastalıklar ile açlığın geleceği’ haberleri pompalanıyor. Bu yüzden de medyada gerek diplomatik gerek ise uluslararası ve yerel düzeylerde, Husilere karşı savaşın durdurulması telkininde bulunuluyor.

Daha önce bir grubun bu tür şeytani yöntemlere başvurduğunu düşünmüyorum. Saklı olan şey aslında daha büyük. Gelecekte daha da kötü davranacaklar. Saltanatını halkın acıları üzerine kuran bir örgüt, ancak ve ancak kumdan kaleler kurmuş olur ve halkla bağlantısı, vatan sevgisi değil, ancak karşılıklı düşmanlık ilişkisi olur. Uluslararası toplumun buna benzer kötü niyetli yöntemlere ve halkın içinde bulunduğu zor duruma dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu da ancak meşru Yemen hükümetini ve Arap Koalisyonu’nu desteklemekle mümkündür. Zira başka türlü, devlet kurumlarının yeniden kurulması ve Yemen halkı üzerine kabus gibi çökenlerin püskürtülmesi mümkün olmayacaktır.

İyi ve barışçıl güçler, Yemenli halkının bu suç çeteleri tarafından rehin alınmasına izin vermemelidir. Ya Yemen evlatlarının ya da ülkenin komşularının çabalarıyla, halkın üzerindeki bu kabus eninde sonunda bitecektir. Yemen küllerinden doğacaktır. Yemen halkı, yanında duranlara şükran ve minnet duymaya devam edecektir. Kendisini küçük düşüren ve aşağılayan hiç kimseyi de affetmeyecektir.