Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Hz. İbrahim’in Kâbe’nin temelini yükseltmesinden bu yana en büyük genişletme çalışmaları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Hac ve umre için Suudi Arabistan’a gelenlerin sayısındaki artışı karşılamak ve bu misafirlere gösterilen ilgi ve ihtimamın bir göstergesi olarak, her iki Harem bölgesinde devam eden kapasite artırma, genişletme ve geliştirme çalışmaları üzerinde düşünen birisi, Vahyin indiği ve Allah Resulü’nün (s.a.v) yaşadığı bu kutsal mekânların hizmetini ve bakımını üstlenen Suudi Arabistan liderliğinin ne kadar büyük bir sorumluluğu yerine getirdiği çok iyi idrak eder. Yüce Allah, Nebisi İbrahim’e (a.s) bütün insanları, her türlü binek üstünde hacca davet etmesini emrettiği günden bu yana, Mekke Harem bölgesi sürekli artan bir insan akınına şahit olmaktadır. Tavaf, ziyaret ve ibadet mahalli olan Kâbe’yi (Beyt-i Ma’mûr) ziyaret için dünyanın her yerinden gelen milyonlarca hacı ve umreciyi karşılayabilmek için bu kutsal mekânın sürekli olarak genişletilmesi gerekiyordu. Hz. İbrahim’in Kâbe’nin temellerini yükseltmesinden bu yana iki Kutsal mekânın(Kâbe ve Mescid-i Nebi) en büyük genişletme çalışmasını Kral Selman bin Abdülaziz gerçekleştirmiştir. Ancak bunu ele almadan önce, yeryüzündeki en kutsal iki mescidin, çağlar boyunca geçirdiği genişletme çalışmalarının tarihsel gelişimine hızlı bir şekilde bakmak istiyorum. Tarihi kaynaklar, Mekke Harem bölgesini genişletme çalışmalarının ilk olarak, Raşit Halifeler devrinde, özellikle de Ömer bin Hattab ve Osman bin Affan (r.a) zamanında yapıldığı göstermektedir. Daha sonra, yenileme, onarım ve geliştirme çalışmaları Allah Resulü’nün (s.a.v) bazı güzide sahabeleri ve onlara en güzel şekilde tabi olanların (Tabiîn, Tebe-i Tabiîn) eliyle gerçekleşmiştir.

Hicretin 64 ve 65’inci yıllarında, büyük sahabe Abdullah bin Zübeyr (r.a) Mescid-i Haram’a mücavir yerleri satın alarak, Harem bölgesine dâhil etti. Nasıl ki Hz. İbrahim (a.s) Kâbe’yi inşa etti, Haccac’ın Abdullah bin Zübeyr ile olan savaşı sonrasında Mescid-i Haram’ın yıkılan kısımlarını Abdülmelik bin Mervan yeniden imar etti ve Mescidin birçok yerinde geliştirme çalışmaları yaptırdı. Hicri 91 yılında, oğlu Velid bin Abdülmelik, Mescidi mermer ve ahşap kullanarak mimari olarak yenilemiş oldu. Mekke Harem bölgesi, Abbasi ve Osmanlı dönemlerinde de birkaç onarım ve tadilat gördü.

Fakat iki kutsal Mescidin genişlemesinin tarihiyle ilgili olarak en dikkat çeken husus, modern Suudi devletinin kurucusu Kral Abdülaziz’den bu yana yapılan şeylerdir. Mekke’deki Mescid-i Haram ve Medine’deki Mescid-i Nebiye son derece özel ihtimam gösterilmiştir.

Kral Abdülaziz’in Arap Yarımadası’nı birleştirme ve hacıların ve umrecilerin gidip gelme yollarını koruma altına alma çabalarına ek olarak, 1924’ün sonlarında iki Kutsal Mescidi restore ettirmiştir. Ve bunu en yüce ve kutsal bir görev olarak sayıyordu. Onun döneminde, Yeryüzünde inşa edilen en kutsal ve en kadim ev olan Kâbe’nin etrafındaki bölgelerin Harem bölgesine katılması sağlanmış ve buraların yeniden imarı yapılmıştır.

Suudi Arabistan Krallığı’nın sonraki nesilleri, İslam’ın ve Müslümanların hizmetinde bulunmaya olan sevgi ve bağlılıklarının bir işareti olarak, hac ve umre ziyaretine gelenlere hizmet etmeye devam etmişlerdir. Veliaht Prens Selman ile Ramazan ayının başında görüştüğümde bana şöyle dedi: “İslam’a ve Müslümanlara hizmet etmekten onur duyuyoruz. Bu bizim için en şerefli vazifedir. Aynı şekilde gayrimüslimlerle barış ve güvenlik için işbirliği yapıyoruz.”

Kralın, iki kutsal Harem Bölgesine gösterdiği ihtimamın en önemli delillerinden biri, kendisinin Ramazan ayı ve hac mevsiminde Mekke’ye intikal ederek hac ve umre ibadetleri boyunca bu mekânları denetlemesi, hacıların ve umrecilerin koşullarını yakından takip etmesidir.

Krallığın İslam’a ve Müslümanlara yaptığı hizmetler herkes tarafından bilinen bir gerçekliktir. Mekke’deki kutsal mekânların ve Medine’ki Mescid-i Nebi’nin ziyaret edilmesini bütün Müslümanlar için kolaylaştırmışlardır. Ve bu gerçeği dosttan önce düşman ikrar etmekte, nankör olan kişi dışında hiç kimse bu gerçeği inkâr etmemektedir. Nasıl böyle olmasın ki; bu günlerde olduğu gibi Kadir gecesinde sadece Mekke’de milyonlarca Müslüman Kâbe’de bir araya gelmekte, hac mevsiminde ise belirli mekânlarda milyonlarca Müslüman aynı anda toplanmakta ve yine aynı zaman diliminde aynı yöne doğru hareket etmektedir. Ve bu basit ve kolay bir hadise değildir. Ancak Yüce Allah’ın inayeti ve Suudi devletinin ihtimamı sayesinde suhuletle halledilmekte, çok sayıda ve farklı farklı diller konuşan ülkelerin ihtiyaçlarını karşılama adına her türlü fedakârlık yapılmaktadır.

Kral Selman bin Abdülaziz’in doğrudan gözetimi altında yürütülen bu üç aşamalı genişletme çalışmalarına dair hoşuma giden ve şahit olduğum izlenimlerimi aktarmak istedim. Krallığın Cibuti Cumhuriyeti Büyükelçisi olarak atandığım dönemden bu yana görevim gereği bütün bu gelişmeleri takip ediyorum. Bu üç aşamalı genişletme çalışmaları, Haremin dış mekânı, havalandırma sistemi, elektrik ve su istasyonlarını da kapsamaktadır. Allah’ın Evi, her yıl iki milyon artan hacı ve umrecileri alabilecek bir kapasiteye kavuşmuş olup, tarihinin en kalabalık kitlesini misafir edebilecektir.

Bu bağlamda, genişletme ve geliştirme çalışmalarının Mescid-i Haram’la sınırlı kalmadığına işaret etmem gerekir. Bu çalışma, Allah’ın Resulü tarafından Hicretin ilk yılında kendi mübarek elleriyle inşa edilen Medine’deki Mescid-i Nebi’yi de kapsamaktadır. Bu Mescit Hz. Peygamber (sav) döneminden başlayarak Raşit Halifeler, Emeviler, Abbasiler ve Osmanlı dönemine kadar uzayan sürekli bir onarım ve genişletme çalışmalarına şahit olmuştur. En son çalışmalar ise Suudi Arabistan döneminde yapılmıştır ki iki kutsal Harem’in hizmetinde bulunmayı en kutsal vazife bilen ve bu yükün ağırlığını her zaman omuzlarında hisseden ve konuda son derece samimi ve azami hassasiyetle çalışan bir kadro tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu duruma herkes şahittir.

Bugün bizler, halkıyla ve yetkilileri ile Müslümanlar olarak, Hz. İbrahim’in Kâbe’nin temelini yükseltmesinden bu yana, Harem-i Şerifin en büyük ve en ihtişamlı genişletme çalışmalarına şahit oluyor ve bundan dolayı da iftihar ediyoruz. Allah’tan dileğimiz odur ki iki kutsal Haremin bulunduğu bu ülkeyi her türlü kötülükten muhafaza eylesin ve İslâm’a ve Müslümanlara yaptıkları büyük hizmetler, yeryüzündeki en kutsal iki mekâna gösterdikleri ihtimamdan dolayı bu ülkenin liderlerini en güzel şekilde mükâfatlandırsın.