Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İbadi: Hükümete geliş ve sessiz ayrılık | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bağdad: Adnan Hüseyn/Şarku’l Avsat

Haydar el-İbadi, dört yılın ardından gergin bir atmosferde Irak başbakanlığından ayrılıyor.

2003 yılından bu yana ikinci kez Irak’ta, yeni başbakana sorunsuz ve hızlı bir geçiş yaşanıyor. Bu durum ilk kez, geçiş dönemi başbakanı İyad Allavi, (28 Haziran 2004’te kuruldu ve Geçici Ulusal Meclis seçimleriyle sona erdi) anayasanın yazılması ve referandumun düzenlenmesi (Aralık 2005’te düzenlendi) için bir geçiş hükümeti kurmak için Ulusal Meclis tarafından atanan İbrahim Caferi’ye yönetimi teslim ettiğinde, 3 Mayıs 2005 tarihinde yaşandı.

İkinci olarak ise 4 yıl önce çalışmalarına başlayan İbadi hükümetinin yerine yeni hükümeti kurma görevinin Adil Abdulmehdi’ye verilmesiyle başladı.

İki olumlu tecrübenin arasında bu şekilde yürütülmeyen 3 tecrübe yaşandı. İlk anayasal parlamento seçimleri sonrasında 2006 yılı başlarında Caferi hükümetinin iktidarı devretme zamanı geldiğinde, İslami Davet Partisi lideri Caferi, başbakanlık görevini devam ettirmeye çalıştı. Ancak ülkede uzun bir ele sahip olan ABD, bunu reddederken, Caferi’yi ikinci dönem fikrinden vazgeçirmek için aylarca uğraş verildi. Bir çözüm olarak da İslami Davet Partisi üyesi olan Nuri el-Maliki, hükümet başkanlığına getirildi.

2010 seçimlerinden çıkan hükümet, zor bir doğum geçirdi. Seçimler, İyad Allavi başkanlığındaki Irak listesinin, en fazla oy ve Temsilciler Meclisi’nde en fazla koltuğu kazandığı zaferiyle sonuçlandı. Ancak ikinci dönem adayı olan Maliki, sonuçları kabul etmeyi reddetti ve diğer Şii kuvvetleriyle parlamento bloğu oluşturdu. Daha sonra en büyük bloğa hükmetmek üzere Federal Mahkeme’ye gitti.

2014 seçimlerinden sonra sahne tekrarlandı ve Maliki üçüncü dönemde de iktidarda kalmak için çaba sarf etti. Ancak özellikle de Maliki’nin ikinci döneminin büyük bir ulusal felakete tanık olması dolayısıyla mecliste en yüksek oyu alan ve daha fazla koltuk kazanan Şii Koalisyonu (Ulusal Koalisyon) içerisinde şiddetli bir muhalefetle karşılaştı. Bu dönemde eşi benzeri görülmemiş idari ve mali yolsuzlukların yanı sıra ülkenin üçte biri terör örgütü DEAŞ işgaline ve iddia edilen yeni bir devletin kurulmasına maruz kalmıştı. Aylar sonra ise Şii siyasi sınıfı, hükümetin kurulması için partisinden bir lider atayarak Maliki’ye bir çözüm buldu, zira o isim de bugüne kadar Maliki’nin kindarı olan İbadi idi.
İbadi, seçim koalisyonunun kurulmasının önünü açarak, ikinci dönemini yenilemekte istekliydi. Ancak seleflerinin adımlarını takip etmek ve bir şekilde onlara sarılmak istemedi. Bu sebeple sessizce teslim oldu ve benzer sessizlikle başka birinin görevlendirilmesini kabul etti.

Diğer bir durumda İbadi, kolay bir şekilde ikinci dönem için aday olabilirdi. Ama kendisi açısından tamamen farklı koşullar oluşturdu.

Maliki, İbadi’ye ağır bir baskı miras bırakmıştı. Sınırları, federal başkent Bağdat ve Kürdistan bölgesi başkenti Erbil’e kadar ulaşan bir DEAŞ devleti oluşmuş ve bu devlet, dünyanın dört bir yanından yüzleşmesi zor on binlerce savaşçı ve eylemciden oluşan bir çizgiye ulaşmıştı. İbadi’nin devraldığı bir diğer ağır yük ise, devlet ve toplumun sütunlarını sarsan ve devlet içinde derin bir devlet yaratan bir olguya dönüşmüş idari ve mali yolsuzluk oldu.

İbadi döneminde, DEAŞ’ı mağlup etme ve onu Irak’tan çıkarma konusunda başarı elde edildi. Uluslararası koalisyonun DEAŞ’a karşı yürüttüğü büyük hava desteğinin, Irak’taki örgütü mağlup etmede belirleyici bir rol oynadığı doğru, ancak zeminde zafer kazanan, İbadi liderliğindeki Irak silahlı kuvvetleriydi. Bu da tek başına İbadi’nin görev dönemini yenilemek için yeterliydi. Fakat Haydar el-İbadi, belki de ikinci dönemini başkalarına vermek istediği, politik ve popüler olarak güvenini pekiştiremeyen büyük hatalara maruz kalmıştı.

İbadi’nin başarısız olduğu ve popüler- siyasi kredisini tükettiği ilk sınav, 2015 yazında gerçekleşti (2014 yazında iktidara geldi). Tüm Şii çoğunluğa sahip olan bölgeler aracılığıyla, Basra’dan Bağdat’ın güneyine güçlü bir protesto hareketi patlak verdi. Siyasi ve ekonomik reform talep eden hareket, hizmet, yolsuzluk ve işsizlik sorunlarına değiniyordu. Nihayetinde İbadi hükümeti, protestocuların taleplerini karşılayacak bir reform projesini duyurmak zorunda kaldı. İbadi bu adımla, protesto hareketinden ‘Temsilciler Meclisi’ni İbadi’nin reform programını kabul etmeye zorlayan’ güçlü bir destek aldı. Ancak meclis, halkın sıkıntısını gidermek ve sokağı sakinleştirmek üzere bu programa ek bir katkı sağlamadı. Bu destek, parlamentodan İbadi’nin programını gerçekleştirmek için gerekli mevzuatları sağlaması için altın bir fırsattı, ama İbadi, bilinmeyen sebeplerden ötürü tereddüde düştü. Vaadinden geri çekildi ve popülaritesi azalmış oldu.

Aynı şekilde İbadi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumuna ilişkin sorunlarla karşı karşıya kaldığında gerekli tedbirleri de ortaya koyamadı. Bu çerçevede İbadi hükümeti ve bölgesel yönetim arasındaki ilişkilerde bir çöküşe neden olan radikal bir tutum baş gösterdi. Ayrıca DEAŞ işgalindeki alanlardan yerlerinden edilenlerin sorunlarıyla ilgilenme ve yıkılan alanları yeniden inşa etme konusunda da büyük bir problem vardı.

İbadi, özellikle Basra olmak üzere Şii bölgelerden de bir “şefkat tokatı” ile karşılaştı. Temel olarak nüfusun maruz kaldığı elektrik ve su kriziyle iyi bir şekilde başa çıkamadı. Protesto hareketi Basra’dan patlak verdiğinde, hükümetinin tepkisi soğuk ve çok yavaştı. İlk günlerde problemin büyüklüğünün tam olarak farkında bile varamadılar. Bu da protestoyu ve beraberindeki şiddeti daha da tırmandırdı.

Tüm bunlar ise İbadi ve hükümetinin, popülaritesinin azalmasına ve dolayısıyla da politik olarak lekelenmesine sebep oldu. Bu nedenle de Başbakan, başkalarının yaptığı gibi iktidara sarılmadan, sessizce geri çekilmeyi tercih etti.