Geçen haziran ayında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn’in Katar’la ilişkilerini kesmesinden birkaç gün sonra ABD Başkanı Donald Trump, “Katar’ın terörü finanse etmeyi sonlandırması gerektiği konusunda ABD Dışişleri Bakanı ve askeri komutanlarla aynı fikirdeyim. Katar’ı terörü desteklemekten vazgeçmeye çağırma zamanı geldi” açıklamasını yaptı. İlk kez bir ABD Başkanı, müttefik bir devlete karşı doğrudan, güçlü ve açık bir bildirimde bulunuyordu. Doha, yaklaşık 11 ay boyunca Doha tarihi krizden çıkmanın yollarını aramak için sağda solda dolaştı. Katar Dışişleri Bakanı, yerküreyi 4 kez turladı. Çeşitli krizler çıktı, söylentiler yayıldı. Doha, kendi gücünden büyük silah anlaşmalarına milyarlar ödedi. Türk birliklerinden yardım aldı. Küresel olarak dışlanan İran’la ittifak kurdu. Doha, Washington’ı kandırabileceğini zannetti. Sonuçta Doha döndü durdu ve tam olarak başladığı aynı noktaya geri geldi: Terörü destekleyen devlet…
Dün İngiliz Sunday Telegraph gazetesi, Körfez devletinin Ortadoğu’da terör gruplarıyla bir araya geldiğini gösteren belgeleri sunmasının ardından ABD yönetiminin Doha’yı İran’a bağlı milisleri finanse etmeyi sonlandırma çağrısında bulunduğunu açıkladı. Gazete daha önce de Katar hükümetindeki üst düzey yetkililer tarafından İran Devrim Muhafızları’nda görevli liderlerin yanı sıra Hizbullah gibi örgüt liderlerine gönderilen çeşitli e-postalarını yayınlamıştı. Önceden açık bir şekilde ifade edilmeyen yazışmalar, Katar hükümetindeki üst düzey yetkililerin Kasım Süleymani gibi Devrim Muhafızları’nın önde gelen isimleriyle ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’la güçlü ilişkilere sahip olduklarını gösterdi. Yazışmalar ayrıca Irak’ta Şii milisler tarafından alıkonulan rehinelerin serbest bırakılması için Doha’nın yüz milyonlarca dolar -Bir raporda ise bu rakam bir milyar dolara ulaştı- ödediğini ortaya çıkardı. 4 ülkenin bir yıl önce söylediği şeyler tam olarak da bunlar değil miydi?!
ABD’nin Katar’ı terör gruplarıyla ilişkilerini gözden geçirmeye çağırması Doha hükümetinin krizin geçen haziran ayında olduğundan daha karmaşık bir hale geldiğini keşfetmesi için inkâr ve oyalamayla tam bir yılı boşa geçirdiğini gösteriyor. Aslında Doha, ABD Başkanı’nın hem İran’a hem de terör gruplarını destelemeye yönelik tutumunu biliyor. Fakat Doha aynı zamanda 20 yıldır izlediği çelişki politikasından da vazgeçemedi. Davranışlarının ABD çıkarlarına zarar vermeye başladığını ve ABD yönetimlerinin Doha’nın çelişkilerine göz yumma sürecinin geçmişte kaldığını gözden kaçırdı.
İngiliz gazetesine göre, yabancı hükümetler tarafından reddedilen e-postalardan birinde üst düzey Katarlı bir yetkili, 2017’nin nisan ayında Kasım Süleymani’ye 50 milyon sterlin ve aynı şekilde Irak’ın güneyinde 10 ABD’li askeri öldürmekle suçlanan Irak merkezli Şii terör grubuna da 25 milyon sterlin ödediğini belirtiyor. Bunlar, İran’ın bölgede asıl sorun olan milisleri finanse etmeye katılması için Doha’yı kullandığı konusunda açık ve sağlam delillerdir. Bunun için 4 ülke, bir yıl önce Katar’a ambargo uygulayacağını ilan ettiği zaman Doha’nın politikalarını düzeltmek ve terörü desteklemekten uzaklaştırıp yeniden doğru yola sokmak için girilen yolun uzun olduğunu iyi biliyordu. Devletlerin gözetimde yapılan terör, en tehlikeli terör çeşididir. Terörü destekleme politikasının ipinin Doha’nın boynuna dolanmasının ardından Katar’ın seçenekleri azalıyor.
Artık Katar hükümetinin İran’ı yalnızlaştırmakta ve terör gruplarına yönelik her tür desteği durdurmakta kararlı görünen ABD’nin isteklerini karşılamaktan başka bir seçeneği yok. Zira Doha, terörün desteklenmesinde temel bir unsur sayılıyor. Hatta Doha’nın eylemleri, ABD’nin cezalandırdığından çok daha öte bir safhaya geçti.