Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İki Kore liderinin görüşmesi, Almanya ve Yemen’in birleşme tecrübesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Güney Kore’yle Kuzey Kore liderleri arasında gerçekleşen tarihi zirveyi takip ederken önceki Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in Güney Kore ve Federal Almanya ziyareti sırasındaki açıklamalarını ve Kore tecrübesiyle Almanya tecrübesini Yemen’in birleşme tecrübesiyle kıyaslamasını hatırladım.

Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, 25 Nisan 2005 tarihinde Güney Kore ziyareti sırasında yaptığı konuşmada “Biz, Kore ziyaretimiz esnasında barışçıl ve demokratik yollarla gerçekleşen Yemen’in yeniden birleşme tecrübesi hakkında Koreli dostlarımızı bilgilendireceğiz. Parçalanmayı sonlandırmak ve Kore’nin bütünlüğünü gerçekleştirmek yönünde beklentilerin olduğu bir ortamda Koreli dostlarımız, Yemen’in birleşme tecrübesinden istifade etmek için bu tecrübeyle özel bir şekilde ilgileniyorlar.” ifadelerini kullandı. Bundan dolayı Güney Yemen’in birleşme dosyasından sorumlu Raşid Muhammed Sabit, ziyaret sırasında resmi heyet içerisinde Cumhurbaşkanı Salih’e eşlik etmişti.

Salih, aynı konuşmayı Almanya’ya yaptığı çeşitli ziyaretlerde Almanlar karşısında da tekrarlayarak “İki ülke, bölünmenin acısını yaşadı ve ikisi de barışçıl yollarla birleşmeyi gerçekleştirdi.” dedi. Salih, bir ziyaretinde “Almanya gibi Yemen de ekonomik seviyesini Kuzey Yemen’deki kardeşlerinin ekonomik seviyesine yükseltmek amacıyla Güney Yemen’le bütünleşmeyi sağlamak için birçok fedakârlıkta bulundu!” diyerek iftiraya kadar gitti. Sanki Salih, başkalarının Yemen’in gerçek durumunu bilmediğini düşünüyor gibi.

Bir önceki makalede işaret ettiğimiz gibi Almanya ve Kore tecrübesiyle Yemen tecrübesi arasındaki temel farklardan birisi de aslında Almanya ve Kore’nin bir bütün olup İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölünmüş ve Yemen’in aksine parçalanmış devletler arasında sınıflandırılmış olmalarıdır. Şöyle ki Kuzey Yemen’le Güney Yemen, yalnızca 22 Mayıs 1990’da birleşti. Bunun için Salih ve onun medya makinesi, aslında Kuzey Yemen’le Güney Yemen’in tek bir devlet içerisinde iki bütünmüş izlenimini vermek için Kuzey Yemen’le Güney Yemen’in “yeniden” birleşmesini kasıtlı olarak dile getirdi.

Burada şuna da işaret etmek uygun olacaktır ki Batı Almanya, Ekim 1990’da Doğu Almanya’yla yeniden birleşmeden önce hukuki nedenlerden dolayı “yeniden birleşme” ifadesi yerine “birleşme” ifadesini kullanmayı tercih ediyordu. Çünkü Batı Almanya; Sovyet Birliği ve Polonya’yla anlaşmalar imzaladı ve bu anlaşmalarda, İkinci Dünya Savaşı öncesindeki Almanya topraklarının bir kısmından vazgeçti. Bundan dolayı Batı Almanya, Sovyetler Birliği ve Polonya’yla imzaladığı uluslararası anlaşmalarla çakışmamak için “Almanya’nın yeniden birleşmesi” ifadesi yerine sadece “Almanya’nın birleşmesi” ifadesini kullandı.

İki devlet(Batı Almanya ve Doğu Almanya), 1973 yılında eş zamanlı olarak Birleşmiş Miletlere(BM) katıldı. İki Kore’nin BM üyeliğine gelince Kuzey Kore, ilk önce iki Kore’nin arasını konfederasyon şeklinde birleştirmeye çalıştı. Daha sonra tek devlet, BM’ye üyelik talebinde bulunacaktı. Ancak Güney Kore, bu duruma karşı çıkarak her devletin kendi başına üye olması konusunda ısrar etti. Bu durum, 1991 yılında gerçekleşti ve Kuzey Kore de bunu kabul etti.

Şu dikkat çekici bir durumdur ki iki Kore ve iki Almanya tecrübesi, Yemen’in birleşme tecrübesine benziyor. Zira iki devlet arasında ortak bir payda var: Totaliter rejime ve güdümlü ekonomiye sahip diğer devletin aksine karşı tarafta siyasal ve partisel çoğulcu rejime ve serbest ekonomiye sahip zengin ve gelişmiş bir devlet bulunuyor. Yemen’in durumu ise bu iki devletten farklı ve daha karmaşıktır.

İki Kore’nin birleşmesi, nispeten uzun bir zaman alacaktır. Çünkü Güney Kore, Kuzey Kore’yle birleşme faturasının Kuzey Kore’nin ekonomisini kendi ekonomisi gibi piyasa ekonomisine dönüştürmenin, altyapısını yeniden inşa ve modernize etmenin maliyetli olacağını düşünebilir. Almanya tecrübesi apaçık ortada duruyor. Zira Doğu Avrupa ülkeleri sistemi içerisinde gelişmiş ekonomilerden sayılan Doğu Almanya’nın ekonomisini geliştirmek ve modernleştirmek, Batı Almanya’ya pahalıya mal oldu.

Batı Almanya halkı ve Helmut Kohl gibi Güney Kore’nin hâlihazırda fedakârlıkta bulunmaya hazır liderleri ve halkı mevcut değil.

Hiç şüphesiz Almanya’nın birleşmesi, o dönemde İngiltere’de Margaret Thatcher’den Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand’a kadar bazı Avrupalı liderlerin, nüfus yoğunluğuna sahip tek bir Almanya’nın Avrupa Birliği’ne(AB) egemen olabileceğinden dolayı endişe ve kaygı duymalarına neden olmuştu. Aynı endişeler, farklı sebeplerden ötürü Japonya’yı ve hatta Çin’i bile sarabilir. Güney Kore’nin ekonomik gücünün Kuzey Kore’nin nükleer gücüyle tek bir devlette birleşmesi, Kore yarımadasında güç dengelerinin değişmesine yol açacaktır.

Bu gelişmeler, hem Arap yarımadasında hem körfezde hem de Arap dünyasındaki Arap liderlerin, başta Arap Birliği olmak üzere bölgesel örgütleri aktif hale getirmek için araştırma yapmalarına yardım edebilir. Zira Arap Birliği, daha sonra AB’ye dönüşen ortak Avrupa pazarından, BM’den ve aynı şekilde Afrika Birliği’nden daha önce kuruldu.

En azından Arap Birliği’nin yeniden yapılandırılması ve rolünün etkinleştirilmesi çerçevesinde Zahran’da düzenlenen son Arap Birliği zirvesindeki önerilerin bu defa fiiliyata dönüşmesini ümit ediyoruz.