Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin istifa etmesiyle istifasını geri çekmesinin üzerinden 2 ay geçti. Belki de o zamandan bu yana pek çok değişiklik meydana geldiğinden dolayı Lübnanlı siyasetçiler, eskiden olduğu gibi çalışmaya geri döndükleri konusunda kendilerini ikna etmeye çalışıyorlar.
Önümüzdeki mayıs ayında milletvekili seçimlerinin yapılması ihtimalinden bahsetmek, siyasetçileri olağan dışı bir teyakkuz durumuna geçirdi. Eğer seçimler yapılırsa 14 Mart grubu, etkileyici sonuçlar gerçekleştirecek gibi durmuyor. Şöyle ki Hizbullah, Hariri krizinden olduğundan daha güçlü çıktı. O derece ki Cumhurbaşkanı Mişel Avn’la ilişkisini daha çok pekiştirmeye başladığı bir vakitte sanki Hariri, Hizbullah’a yaklaşmaya çalışıyor gibi görünüyor.
Davos toplantısında ve CNBC kanalına yaptığı konuşmada Hariri şunları söyledi, “Bölgedeki olaylardan uzak durma politikası, şu anki koalisyona müsaade etti. İstifamı geri çekmemi sağlayan tek şey, bütün siyasi partilerin söz konusu politikanın Lübnan hükümetinin bir parçası olduğunu onaylamalarıdır. Diğer devletlerin içişlerine müdahale ettiğimiz zaman bunun bedelini biz ödeyeceğiz.”
Ayrıca Hariri, Lübnan’ı tehdit eden en büyük tehlikenin İsrail ve 2006 yılındaki savaşa atıfta bulunarak kötü akıbetten duyulan endişenin olduğunu belirtti. Geçen pazar günü İçişleri Bakanı Nihat Meşnuk, Beyrut’un iyi durumda olduğuna dikkat çekerek halk dışı anlaşmazlığa bağlı politikanın geçici olduğunu ifade etti. Meşnuk, “Fakat açık ve kararlı bir şekilde söyleyebilirim ki tek amacı, İsrail düşmanlığına karşı silah kullanmak olan ve devlet tarafından yönetilen ulusal savunma stratejisi dışında Hizbullah’ın silahlı gücünün hiçbir meşruluğu yoktur.”
1980’lerde Fransız-Mısır uyruklu şarkıcı Dalida’nın “Paroles Paroles” şarkısı yayınlandı. Gelecek seçimlerden dolayı Lübnan’daki siyasetçilerin rejimin istikrarını tehdit edebilecek meselelere karşı koymamayı tercih edeceklerini varsayabiliriz.
Bununla beraber Lübnanlı siyasetçiler, Hamas Hareketi içerisindeki güçlü çatışmayı göz ardı etmeleri halinde Lübnan’ı çıkarı olmayan bir savaşa sürükleyebilecek saatli bombayı görmezden geleceklerdir.
14 Ocak Pazar günü Lübnan’ın güneyinde bulunan Sayda şehrinde güçlü bir patlama meydana geldi. Olay, ilerleyen saatlerde netliğe kavuştu. Zira bomba yüklü araç, Lübnan’da ikamet eden kimyager ve Hamas üyesi Muhammed Hamdan’a aitti. Birkaç gün sonra yerel medya organları, Hamas’ın İsrail üzerine büyük yangınlar yağdırabilecek füzeler için son zamanlarda Lübnan içerisinde gizli bir depo inşa ettiği haberini sızdırdı. İki haber arasında herhangi bir ilişkinin olup olmadığı konusunda tahminlerde bulunmamak mümkün değildir. Ayrıca Hamas’ın Lübnan’da yaptığı diğer gizli operasyonların olup olmadığı ya da Lübnan’da şehir merkezlerindeki faaliyetlerinin yeni patlamalara neden olup olmayacağı hususunda öngörüde bulunmak kaçınılmazdır.
Sayda’da meydana gelen patlama, Hamas’ın yıllardır izlediği “böl-yönet” ilkesinin parçalanmasına neden oldu. Hamas Hareketi’nin operasyonları hem açık hem de gizli olarak yürütülüyordu. Hamas, bu paralel rotanın asla kesişmeyeceğine inanmak istiyor. Bununla birlikte gizli roket depolarından bahsetmek, Hamas’ın İran, Hizbullah ve Lübnan istihbarat servisine birçok açıklamalarda bulunması gerektiği anlamına geliyor.
Son aylarda Yahya Sinvar, İsmail Heniyye, Salih Aruri ve Hamas’tan diğer liderler, Hizbullah’a yakınlaşmak amacıyla İran’a yaklaşmak ve İran’ın yardımını elde etmek için çok çaba sarf etti. Hamas içerisinde liderler düzeyinde meydana gelen son değişiklik, Hamas’la İran arasındaki diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkileri sağlamlaştırmak için iyi bir fırsattır.
Hamas’ın Tahran’a heyetler gönderdiği ve bu heyetlerin içindeki büyük sorumluların Hizbullah’ın Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’a doğrudan ulaşma imkânına sahip olduğu bir zamanda Hamas içerisindeki diğer üyeler, Lübnan rejiminin yanı sıra Ayetullah Ali Hamaney’in Lübnan’daki askeri gücünü ve otoritesini yok etmekle meşguller. Hiç kimse, Çalışma Ofisi’nin Hamas’ın yurtdışındaki askeri kanadı olduğundan bahsetmek istemiyor.
Çalışma Ofisi, Hamas’ın Gazze Şeridi dışındaki askeri projelerinin şubesi demektir. Bu ofisi, Hamas’ın siyasi yönetiminin Lübnan gibi konuk devletlerin hükümetlerinden gizlemek istediği çirkin işlerle uğraştıkları yönünde değerlendirmek mümkündür.
Çalışma Ofisi’nin faaliyetleri, Hamas’ın çoğu üyesinden bile saklanmaya devam ediyor. Bu da söz konusu ofise sorunlu meselelerde ya da yerlerde hassas operasyonlar yapmasına olanak tanıyor. Lübnan medya organlarının raporlarına göre Çalışma Ofisi, birkaç yıldır füze projesi üzerinde çalışıyordu. Bu proje, İsrail’e yüzlerce füze fırlatmak için Hamas’ı stratejik bir güçle donatmayı hedefliyor. Bu da Lübnan’ı gelecek İsrail savaşının tehlikelerine maruz bırakacaktır.
İsrail’in 2014 yılında Gazze saldırısı sırasında Hamas, İsrail’in Gazze’ye baskısını azaltmak için benzer bir plan yürütmeye çalıştı. Ancak Hamas, o zamanlarda az sayıda füze fırlatabildi. Bundan sonra Lübnan güvenlik güçleri ve Hizbullah, Hamas’ın planlarını durdurdu. Özellikle Hizbullah, İsrail’le pahalıya mal olabilecek gereksiz çatışmaya girmek istemiyordu. Hamas’ın itimat ettiği yeni strateji, Lübnan’dan organize edilmiş ateş gücüdür. Bu ateş gücü, Lübnan ve Hizbullah’ı sadece Hamas’ın istediği İsrail’e karşı bir çatışmaya katılmama seçeneğinden yoksun bırakmayı amaçlıyor. Dolayısıyla bu durum, Lübnan’ın istikrarını tehdit ediyor ki Lübnanlı yetkililer, bunun gelecek sürecin hedefi olduğunu birçok defa dile getirdiler.
Yıllardan beri Hamas, boş bütçesini doldurmak isteyenlere gidiyordu. Bu süreç Katar, Türkiye ve sonra da Mısır’la başlayıp şu an Hizbullah ve İran tarafına döndü. Hamas’ın koruyucuları olan İran ve Hizbullah, füze imalatını aktif bir şekilde finanse ediyordu. Bu da ikisini de savaş açmaya zorunlu kılıyor. Bugün Suriye ve Lübnan’da istikrarı gerçekleştirmek için İran ve Hizbullah’ın çabaları, Gazze’deki yönetimin bir sözüyle savaş açabilecek bağımsız ve gizli bir askeri güç inşa etme konusunda Hamas’ın planlarıyla uyuşmuyor.
Kendisini destekleyenlere samimi görünmeye devam ederek bölgesel ve ekonomik yardım elde etmek için çeşitli arabulucularla yapılan başarılı manevralardan yıllar sonra Hamas, Çalışma Ofisi’nin gizli faaliyetlerinden kendisini uzak tutması artık mümkün değildir. İran ve Hizbullah’ın çıkarlarına hizmet etmeyen operasyonlar, şu an herkesin gördüğü bir hedefe dönüştü. Bu faaliyetler, Hamas’ın İran’la olan ilişkisini tehlikeye atıyor. İran’ın kendisi Hamas’a yıllardır destek ve istikrar sağlayarak kendisine silah ve onlarca milyon dolar değerinde para verdi. Ayrıca Hamas, Hasan Nasrallah’ın tutumlarını da yok ediyor. Çünkü Hasan Nasrallah’ın Filistin direnişini destekleyen açıklamalarına ve Salih Aruri’ye sağladığı sığınmaya rağmen Hamas, gizli planları üzerinde Hasan Nasrallah’ın bilgisi olmadan çalışıyor. Nasrallah, Katar’dan çıkarılmasından sonra Aruri’ye Beyrut’un güneyinde ikamet etmesine müsaade etti. Hamas’ın planları belli olsaydı Hizbullah’ın Hamas’ın üst düzey sorumlularına kucak açması mümkün değildi.
Hamas, yol ayrımında bulunuyor. Hamas’ın İran ve Hizbullah’a yakın olduğuna dair Aruri’nin yakınlaşmasını benimseyip benimsemediğini kabul etmesi gerekiyor ki bu, Aruri’nin çıkarlarına da uygun. Çünkü Aruri, üçüncü kez sınır dışı edilmek istemiyor. Veyahut Hamas, kendi bağımsızlığının daha önemli olup olmadığını kabul etmesi gerekiyor. Bu, bize Halid Meşal ve Musa Ebu Merzuk’un eski düşüncesini hatırlatıyor. Söz konusu düşünce, Hamas’ın dayatmaları değil de mali yardımları kabul etmeye hazır bağımsız bir ideolojiye sahip bağımsız bir hareket olduğudur.
Hamas’ın kararı her ne olursa olsun Lübnan yönetiminin gerçek sınavı budur mayıs ayındaki oy sandıkları değil. Herkes, güvenlik organlarına övgüde bulunuyor. Bundan dolayı Lübnan yönetiminin Çalışma Ofisi’nin altyapısının hacmini ve derinliğini ortaya çıkartmak için istihbarat yeteneğinden ve hizmetlerinden faydalanması gerekiyor. Çünkü Hamas’ın gelecekteki çatışmalarının bedelini ödeyecek olan Lübnan halkıdır.
Kısacası Lübnanlılar, seçim sloganlarından ve şu veya bu lider için araç lastiklerinin yakılmasından usandılar. Lübnanlılar, proje bekliyorlar ki en nihayetinde bu projeler, Lübnan’ın kendisini kurtaracaktır.