Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Ruhani’nin tehditleri artık işe yaramıyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İran rejiminin boynuna dolanan ip, günden güne sıkılaşıyor. Sorunların kökenine inmek ve onlara etkin çözümler bulmaya çalışmak yerine mollalar, vaktini dışarıya uzanmak ve dünyanın geri kalanı ile çekişmekle geçiriyor. Diğer İranlıların dikkatini içeriden olabildiğince uzağa yöneltmek için verilen umutsuz ve sonuçsuz girişim, artık İranlıların kendilerini kandırdığı bir oyuna dönüştü. Geçtiğimiz günlerde 40 yıldan bu yana resmi davetler aldatmacası kendilerine ayan olduktan sonra binlerce kişiyi sokağa çıkarıp ‘Filistin’e ölüm!’ diye bağırtanlar bunlar. Kudüs ve Filistin’e özgürlük sloganları atanlar, işgal edilmiş topraklara tek kurşun bile atmadılar.

Yaklaşık iki hafta önce Tahran, son Viyana ziyaretinde Suudi Arabistan’a rastgele tehditler yöneltiyordu. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ülkesini yalnızlaştırmaya çalışması halinde başına gelecekler hakkında ABD’ye yönelik tehditler içeren bir konuşma yaptı. Yollarda, ‘kan dökücüyü’ karşılamayı reddeden ve ‘Avrupa’da el bombası diplomasisi’ yürüten Tahran rejimini kınayan afişler ve tezahüratlarla karşılanan Ruhani, şunları söyledi: “Amerika’nın İran halkını yalnızlaştırma şeklindeki yeni faaliyet hedefi, onlara pahalıya patlayacak. İran halkı, onların karşısında öncekinden daha dirençli duracak.”

İranlı strateji araştırmacılarından bazıları, Ruhani’nin Amerika’ya yönelik tehditlerini, Hürmüz Boğazı’ndan petrol ihracatını durdurma ve uluslararası denizciliği askıya alma bağlamında geldiği ve uluslararası tepki ile karşılaşacağı yönünde yorumladı. İranlı yetkililer İran’ın bunu yapmaya gücü veya isteği olmamasından dolayı bu tehditlerin kâr etmeyeceğinin farkındalar. Hele de içeride yüzünde patlamadan önce dışarıdan öldürücü kuşatmaya maruz kalmışken. Olay şimdi kapıya dayandı. Sonra İranlılar bu tehditten geri adım atar ama kalplerin kini olduğu gibi kalır.

İran rejimi uluslararası arenada yalancı tanıklardan oluşan bir grup rolü oynuyor. Kendini dünyaya İran’ın şiddet yanlısı şahinlerinden uzak bir konumda güvercin olarak sunan Ruhani, Viyana’da işe koyulurken Tahran’ın AB Büyükelçisi Peyman Saadet, Avrupalılara hitaben Trump’ın yönergelerine uymamamaları gerektiğine dair uyarıcı bir üslup kullandı… “Avrupa, Trump’ın iktidarda olduğu sürece okyanus ötesi ilişkilerine öncelik vermeyi yeğlerse kendi değerleri ve ilkeleri ile ters düşme tehlikesine girer ve egemenliğini ve inanılırlığını ele verir.”

Sayın Saadet’e sormalı: Hangi Avrupa egemenliğinden bahsediyor? Geçtiğimiz hafta İran’ın Paris’in ev sahipliği yaptığı İran Muhalefeti Konferansı’nda gayet açık bir şekilde yönelttiği tehditleri Avrupa içinde bilmeyen var mı?

Hikâye, uzak yakın herkesin malumu. Avrupa topraklarındaki suikast şebekesi, aktif bir şekilde muhalifleri avlamak için çalışıyor. Hatta iş, ‘Halkın Mücahitleri’ örgütünün İran İstihbaratı üyesi olan İranlı diplomat Esedullah Esedi’nin desteğiyle ‘İran Direnişi Ulusal Meclisi’ konferansını bombalamaya kalkışmasına kadar dayandı… Saadet’in Avrupalı değerlerle kur yapmaya çalıştığı pörsümüş Avrupa egemenliği işte bu.

Ruhani’nin tehditleri, diplomatik ifadelere bürünüyorken İran’ın terör operasyonları bu topraklar üzerinde öldürücü bir lojistik yol tutturuyor. Her iki durumda da İran, karşısında duvar buluyor ve evrakı ortaya saçılıyor. Nitekim Avrupa, İran’ın terör sayfalarını tekrar okuyor. Bazı Katarlıların birden fazla defa yücelttikleri gibi şerefli bir İran yok. Avrupalılar gün boyu 2015 yılında yayımlanan araştırmayı incelemek istiyor. Araştırma İran’ın dış siyasetine yön verenler hakkında: Diplomatlar mı teröristler mi? Ne demeli?

Sözü geçen okumayı Avrupa-İran Dış İlişkileri (EIFA) yaptı. Okumanın neticesi, İran’ın dünyadaki ve Irak, Suriye ve Afganistan gibi ülkelerdeki elçilerini seçme sürecine İran Devrim Muhafızları’nın (DMO) egemen olduğuna ve İran rejimi elçisinin DMO saflarından olması ya da DMO komutanlarına oldukça yakın kişiler arasından seçilmesi gerektiğine işaret ediyor.

Son Paris operasyonu ile birlikte İran’a karşı yaptırımları onaylaması halinde Avrupa’nın, DMO’nun uluslararası arenayı daha tehlikeli bir aşamaya hazırlamaya çalışan yıkıcı eylemleri için geniş bir saha haline geldiği sonucuna varabiliriz ki şüphesiz bundan sonraki aşama budur.

İran’ın Avrupa’da çaldığı son tel, sadece dünyanın köklülerinin çilehanesinin tepesinden açıkça görülüyor: Avrupalı tüm seküler ve liberallere İslamî yakanın makul ve tarafsız alternatifi olarak pazarladığı Şiiliği, Avrupalılar arasında yayma yaklaşımı.

Şii dini otoriteler, yazdıkları yarı gizli risalelerde oradaki bağlılarına Şii karakterdeki her şeyin güzel yüzünü göstermede üstlenmeleri gereken rolden bahsediyorlar. Elbette Avrupalılarla çatışmadan. Bununla birlikte Paris olayı, İranlıların saflarında hüküm süren afallama haline ve yaklaşan patlama ve çatışmaya hazır duruma karşı uyarı zilini çalıyor.

Esnafın çektiği sıkıntılar ve ülke içindeki istikrarın imajını sarsan İran Pazar ayaklanmasının ardından su kıtlığına ilişkin başka öldürücü bir mesele gün yüzüne çıktı. Nitekim İran, kuruma neticesinde susuzluktan ölmek üzere. Yani İranlıların peşini bırakmayan felâketler seline bir de çevre mücadelesi ekleniyor.

Mollalar, krizlerin gerçek meydan okuyuşuna itibar etmiyor ve bunlara ‘komplo teorisi’ nazarıyla bakıyorlar. Bunun içindir ki DMO’nun önde gelen komutanlarından ve Yumuşak Savaş Örgütü Başkanı Tuğgeneral Gulam Rıza Celali, çıkıp da İran’daki kuraklık ve su kıtlığına sebebinin İsrail olduğunu söyleyebiliyor. Zira ona göre İsrail, ‘İran’ın göğünden bulut çalıyor’.

İran’ın dış dünyaya yönelttiği tüm tehditler, boş. Tahran’ın şimdi, 40 yıl boyunca sunduğu yönetimin hesabını vermesi gerekir. Yatırımcıların orada yatırım yapmasını engelleyen kara listeden çıkmak istiyorsa, önümüzdeki haftalarda Uluslararası Kara Para Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu’nun (FATF) dokuz şartını karşısında bulacak.

Tehdit, baskı zamanlarını sona erdirmeyecek ve oyalama da köklü bir değişimi hızlandıracak…
Oyun bitti; Mollalar artık kadere kafa tutmayı bırakmalı.